İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Çok şükür sıkıyönetim yok!

Duayen gazetecilerden Varlık Özmenek’i geçtiğimiz Perşembe günü sonsuzluğa uğurladık.
Can Ataklı, Tele1’deki sabah programında Özmenek ile ilgili ilginç bir anı paylaştı.
Yıl 1971.. 12 Mart Muhtırası sonrası sıkıyönetim dönemi. Varlık ağabey TRT Haber yöneticisi. TİP’e 1961’de üye olmuş ilk Partililerden biri. Sakıncalı yani.
• • •
Telefonu çalıyor, sekreteri, Sıkıyönetim Komutanlığı’ndan aradıklarını söylüyor. Telefondaki komutan yaveri, kibar bir dille Komutanın kendisiyle görüşmek istediğini belirterek. “Bi zahmet sıkıyönetim komutanlığına kadar gelir misiniz?” şeklinde olabildiğince kibar bir dille davette bulunuyor.
• • •
Sıkıyönetim komutanı tarafından bizzat çağrılır da “gelmem, gelemem!” diyebilir misin?
Kalkıp gidiyor. Komutanın odasına alıyorlar. Sıkıyönetim komutanı da aynı nezaket içinde doğrudan konuya giriyor. Adeta istirham eden bir edayla “Varlık Bey!” diyor. “Sizin bu tv programlarınızda, bazı şeylere bir miktar çeki düzen vermek iyi olur..” filan diyor. “Biraz hassas davranmanızı bekliyoruz!..”
Varlık ağabey, “Ne gibi paşam, programlarda suç unsuru olabilecek bir şeyler mi var?” diye soruyor.
Komutan kinayeli gülerek:
“İlahi Varlık Bey!” diyor. Suç unsuru olsa ben sizi buraya mı çağırırım!”
• • •
-1971’de sıkıyönetim vardı ama gazeteleri televizyonları yandaşlaştırıp gazetecileri alenen işten attırmak diye bir uygulama olmadı.
-Muhalif tv’lere, uygulamalarından ötürü değil, “niyetlerinden” ötürü yüz binlerce lira ceza kesmek gibi bir uygulama olmadı.
-Misal, yorumcusu Abdülhamid’i eleştirdi diye bir televizyon kanalına kapatma cezası vermek gibi bir uygulama olmadı.
-Zülfü yare ‘yaklaşan’ -dokunan demiyorum yaklaşan- gazetecilerin iddianamesiz içeri atılıp aylarca hücrede tutulması gibi bir uygulama olmadı.
-Hele henüz açılmamış bir televizyon kanalına ceza yazmak gibi bir cin fikir, hiçbir paşanın aklından geçmiyordu.
• • •
Bu gün sıkıyönetim yok.
Çok şükür askeri bir darbe yönetimi altında da değiliz.
Ama 1971 Sıkıyönetimi’nde bile aranan suç unsurunun, miskalini bugün aramadan, binlerce gazeteciyi yargılamadan, doğrudan işsiz bırakmayı nasıl bir yönetim olarak isimlendireceğiz?
Gazeteleri, televizyonları, adeta telekinezi yaparak, para cezalarıyla, kapatma tehditleri ile zapturapt altına çalışmayı nasıl bir yönetim olarak isimlendireceğiz?

Bunları biliyor musunuz!

“Şeytan ayrıntıda gizlidir” cümlesi sanat disiplinlerinde çok sık kullanılan bir eğitim cümlesidir.
Sanat eserinde ayrıntılara önem verilmesi, ayrıntıların oluşturduğu bütünün de önemsendiğine işaret eder.
Ayrıntıyı her arayan bulamayabilir!.. Ama bulanlar sadece arayanlar arasından çıkar!
Peki şu ayrıntıya bakar mısınız?..
İbadete açılan Ayasofya’ya döşenen 4 bin metrekare halının hav tüylerinin eğiminin kıbleye doğru olması için özel bir buharlama sistemi ile üretim yapıldığını biliyor muydunuz?
Bilmiyordunuz!
Açım, açım, açım!
Ancak açım demeyi biliyorsunuz!
Bir de şu ayrıntıyı görün arkadaş ya!
Koskoca Ayasofya olayı unutuldu gitti!
Hayır bir Ayasofya daha yok ki onu da ibadete açalım!
Yarın da gaz çıkardığımızı unutursunuz!
Daha ne yapalım? Aya dron mu gönderelim?!
“….. Aya dron?!”
“İbrahim!.. Mustafa’yı da al da bi gelsene buraya!”

Bir Ronaldo sorusu cevaplayabilir misiniz?

Transfer mevsimi geyikleri, futbol’un sosyal medyasını iyice sarmış durumda.
Ronaldo’nun, bir röportajında “Türkiye’de Galatasaray ile oynadığımız maçı unutamıyorum!” cümlesi yeni bir geyiği de tetiklemiş durumda:
“Acaba Ronaldo Galatasaray’a göz mü kırpıyor?”
• • •
Konu ile ilgili bir soru, yine Ege Tıp’ın eski “bitirim kafa golcüsü”, bugünün Fizyoloji profesörü Mustafa Hocamızdan gelsin. (Hoca ya! İllaki üniversite sınav sorusu gibi soracak!)
Aşağıdaki paragrafta noktalı virgülden sonra, hangi şık, şık durur?
Ronaldo: “Galatasaray’da oynamadan futbolu bırakmam fakat; …….. ……. …..!”
A) henüz çok gencim.
B) henüz ciddi bir sakatlığım yok!
C) hala daha iyi para veren yerler var!
D) profesyonel düşünmeliyim sonuçta profesyonelim!
E) Fatih Terim, gel Portekizce konuşuruz diyor!

Bir gün herkes sosyalist olacak!

Emekli paşaları izliyorum.
Hepsine helal olsun!
Sanki hepsi birer Che Quevara!..
• • •
Emekli Tümgeneral Haldun Solmaztürk diyor ki;
“Lider aynı anda hem ormanı hem de ağaçları gören kişidir!
Ağaçların arasından doğru yolu görür. “Takılın peşime doğru yol budur!” der ve kitleleri peşine takar…
Türkiye totaliter bir sisteme geçti. Demokrasiye dönmeye ihtiyacı var..!”
• • •
Emekli Tümgenerali Ahmet Yavuz diyor ki:
“Dangalak birileri anti-emperyalizmi hatta Anti-Amerikancılığı İrancılık diye sunuyor. Hem de İran rejimine şiddetle karşı ve laikliği savunan insanları…
“Pabucumun kenarı” derler adama…”
• • •
Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ diyor ki
“Sadece maddi kalkınma (fabrika, köprü, yol, inşaat vb.) ile çağdaş uygarlığı yakalayamazsınız. Eğitim, sanat ve kültürde de çağdaş seviyeyi yakalamanız gerekir.”
• • •
Emekli Amiral Türker Ertürk diyor ki;
“Çünkü müslümanlar, enerji jeopolitiği açısından önemli toprakların üzerinde oturuyorlar. Emperyalizm açısından malı götürebilmek için müslümanların birbirlerini yemeleri şart!”
• • •
Emekli tuğgeneral Ali Er diyor ki;
“..Şimdi demokrasi ve hukuk hedefleri yerini doğu ve Arap hedefleri aldı. Bu Türkiye’yi 21. Yüzyılda emperyalizmin odağındaki ideal modele getirdi. Geldiğimiz nokta; halkın iradesine rahatça girilebilen, hukuk sisteminin rahatça yönlendirildiği, demokrasi kurumlarının rahatça susturulabildiği bir ülke.”
• • •
Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı diyor ki;
“…Uluslararası Anti-Emperyalist Gençlik Buluşması dünyanın her köşesindeki anti-emperyalist mücadeleye ivme kazandıracaktır”
• • •
Daha o kadar çok var ki yazsam buralara sığmaz!
Seksen öncesi ve civarı bunlara benzer yazılar yazdıkları için komünistlikle suçlanarak tutuklanan nice devrimciler biliyorum.
Şu halde Anafikir: Bir musibet, bin nasihatten evladır…

Düzeltme ve Özür

Cuma günü “Bu karikatürcünün sözünü dinleyin!” başlıklı yazımın bir paragrafında, “Son olarak Diyanet İşleri Başkanı’nın, eline kılıcı alıp, Ayasofya hutbesinde verdiği manalı pozu başta Rusya katolikleri olmak üzere, dünyanın bütün katolik kamuoyu canlı izledi.” cümlesinde Ortodoks yerine sehven katolik yazmışım.
Sevgili ağabeyim M. Kuşhan’ın uyarısı ile düzeltir, en başta tüm ortodokslara özür borcumu iletirim. Ondan hasıl olan özürün katoliklere, ondan da hasıl olan özürün protestanlara gitmesini niyaz ederim. Ondan da hasıl olan özürün baptistlere, ondan da hasıl olursa methodistlere gitmesini arz ve niyaz ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi