Ahmet Çakır
Çalışmak ya da çalışır gibi yapmak!
Kısa bir süre önceki basın toplantısında TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, UEFA’nın 55 üyesinden 3’ünün Stratejik Plan hazırlayıp vermediğini söylediğinde ağzım bir karış açık kalmış ama bu durum uzun sürmemişti. Buna benzer durumlara o kadar çok tanık oluyorduk ki o kadar hayret edilecek bir olay sayılmazdı.
Stratejik Plan sözü bilmeyenler için sanki çok karışık bir şeymiş gibi gelebilir. Hayır, hiç de öyle değildir. ’Siz bu işi adam gibi yapacak mısınız?’ gibi basit bir sorunun yanıtlanması olarak görebilirsiniz bunu. Yapacaksanız, önce bir planınız olmalı ki neyi nasıl yapacağınızı hem siz bileceksiniz hem de ilgili başka kişiler bundan haberdar olacak. Yani gemiyle okyanusa çıktıysanız, rotanız belli olacak, pusulanız ve başka pek çok aletiniz, bunları kullanmasını bilen personeliniz olacak. Yoksa geminiz ne kadar büyük olursa olsun okyanusun ortasında dönüp durursunuz. Bizim yaşadığımız da budur. 4,5 milyon nüfuslu Hırvatistan dünya futbolunun zirvelerinde gezinirken siz 80 milyonu aşkın nüfusunuzla onları televizyondan izleyip alkışlamak zorunda kalırsınız.
Bizim memlekette sadece bu işte değil başka pek çok alanda gerçekten çalışmak ve iş yapmak yerine çalışıyormuş gibi görünmek, daha geçerli bir davranış biçimidir. Ezici çoğunluk bunu yaparken gerçekten çalışmak gibi işgüzarlıklara gerek yoktur. Tıpkı, bilmedikleri konularda biliyormuş gibi görünmeye çalışmanın daha önemli olması gibi…
Bizimle birlikte Stratejik Plan hazırlayıp vermeyen öteki iki ülke San Marino ile Andorra olabilir. Sonuçta Anadolu’daki herhangi bir ilçe kadar nüfusu olan bu ülkeler, ‘plan hazırlasak ne olur!’ diye düşünebilirler. Ancak 80 milyonun üzerinde nüfusu olan bir ülkenin bu görevi yerine getirmeyişi düpedüz bir skandaldır.
Büyükekşi yönetimi buna benzer eksik-aksak işleri toparlayabilmek için ciddi bir çaba gösteriyor. Geçtiğimiz gün yapılan toplantı da bunun bir adımıydı. Ancak 600’den fazla gazeteci ve futbol adamının katıldığı toplantı ne kadar amacına ulaştı, orası sorgulanabilir. Konuyla yakından ilgili yaklaşık 100 kişiyle daha iyi bir çalışma ortamı oluşturulabilirdi.
UEFA’da futboldan sorumlu başkan yardımcısı olduğunu burada öğrendiğimiz yakın geçmişin efsane oyuncularından Zvonimir Boban’ın uçak sorunu nedeniyle gelemeyişi de talihsizlik oldu. Boban’ın Futbol Ekosistemi ve Gelişimi başlıklı sunumunu dinlemek isterdik. Aynı zamanda Batı’da futbolcuların futbolu bıraktıktan sonra kendilerini nasıl donattıklarının yeni bir örneğini de görmüş olacaktık.
Daha önce Portekiz’in ve özellikle de Avusturya’nın son dönemdeki sıçramalarında Stratejik Plan’ın önemli bir yerinin olduğunu gördük. Bu tür konulardaki kalıplaşmış birtakım görüşlerimiz bize yetiyor: “Abicim, Portekiz aynı dili konuştuğu Brezilya’dan bir yığın genç oyuncuyu kolaylıkla devşiriyor. Bizim böyle bir şansımız yok…” Oldu da bitti maaşallah! Her konunun buna benzer birtakım yanlarını bulup söylemek bizim sorunumuzu çözer sanıyoruz. Bu kafayla varabildiğimiz yer de ortada.
Bizden de yakın geçmişin pek çok ünlüsü toplantıya katılmıştı. Başta Arda Turan olmak üzere, Nihat Kahveci, Necati Ateş ve ötekiler. Ancak henüz kendileriyle fotoğraf çektirmek isteyenleri kırmamak gibi sosyal ilişki özeni dışında bir etkinliklerine tanık olamadık. Futbolumuzun sorun ve sıkıntılarını iyi bilen kişiler olarak umarız ki kendilerini gerektiği gibi donatıyor ve geleceğe hazırlıyorlardır. Özellikle Nihat Kahveci, uzun yıllar oynadığı İspanya deneyimiyle önemli katkılarda bulunabilecek bilgi birikimine sahip olmalıdır.
Programın öğleden sonraki bölümünde yapılacağı belirtilen SWOT Analizi ve 4 Ana başlığın belirlenmesi 4 farklı masa, yaklaşık 50 kişilik katılım, KPMG moderatörlüğü ile Türk Futbolunda Yönetişim Masası, Dijitalleşme Masası, Markalaşma Masası, Sürdürebilirlik Masası çalışmaları işin asıl çalışma bölümüydü. Bunlarla ilgili gelişmeleri TFF internet sitesinden öğrenmeye çalışacağız.
Stratejik Plan, futbolda önümüzdeki 3,5 ve 10 yılda neler yapmak istediğinizi ve bunları nasıl yapacağınızı gösteren bir rapor. Biz bunların ne kadar önemli olduğunu bugüne kadar öğrenebilmiş değiliz. İşlerimizi ‘Saldım çayıra/Mevlam kayıra’ anlayışıyla yürütebileceğimizi sanıyoruz. Çuvalladığımız zaman da suçlayacak birilerini arıyoruz, bulmakta da zorlanmıyoruz.
İki eski TFF başkanının orada olması hem normal hem ilginçti. Bu çalışmanın niçin kendi dönemlerinde yapılmayıp önemli bir zaman kaybedildiğini onlara sormak güzel bir gazetecilik çalışması olabilirdi. Fakat bu tür işler artık çok gerilerde kaldı. Oysa ortada çok açık bir görev kusuru vardı ve bunun hesabının sorulması gerekirdi. Hiç değilse gazeteci sorusuyla konu gündeme getirilmeliydi.
10 yıla yakın görev sürelerinde bunun gibi daha nice önemli konularda yapılamayan işler çok açık bir görev kusuruydu. Futbolumuz yerinde saymakla kalmamış, epeyce gerilere gitmişti. Zaten bunun parasal ifadesi de ortadaydı. 500 milyonluk naklen yayın bedeli, neredeyse bunun yüzde 20’sine inmişti. Ancak bunlar pek kimseyi ilgilendirmez gibiydi. Bugünün egemenleriyle birlikte onlar da siyah arabalarına binerek gittiler.