Mehmet Şandır
BİR YAMAN ÇELİŞKİ! “Ekonomik Kurtuluş Savaşı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta kabine toplantısı sonrasında yaptığı “Ulusa Sesleniş” konuşmasında Ekonomik Kurtuluş Savaşı ilan etti.
SEBEP
Döviz kurları üzerinden saldırıya geçen DIŞ GÜÇLER.
“Ya ülkemizde eskiden beri hâkim olan anlayışı sürdürerek yatırımdan, üretimden, büyümeden, istihdamdan vazgeçecektik ya da kendi önceliklerimize göre yolumuza devam ederek tarihi bir mücadeleyi göze alacaktık” dedi.
Ne yapılacağını Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı açıkladı; “faiz inecek, üretim artacak, istihdam, ihracat artacak ve dış açık kapanacak” “Yeni Ekonomik Program” uygulanacak.
SONUÇ;
Türk Lirası 23 Kasım öğle saatlerinde Dolar karşısında bir günde %17 değer kaybetti; 1 Dolar 11,20 TL’den 13,45 TL’ye kadar yükseldi. Piyasalarda yaşanan şiddetli depremle toplum olarak yıkıldık, arkasından tsunamiye dönüşen zamlarda boğulduk!
Bir gecede borcumuz arttı, varlıklarımız değersizleşti.
Türkiye, hızla bir devalüasyon- enflasyon döngüsüne girdi.
Türk Lirası, faiz döviz sarmalında değer kaybettikçe hayat pahalılığının daha çok artacağı ve sosyal dengelerin hızla bozulacağı bekleniyor.
Kasım ayı başında tüm kurum ve ilgili kişiler yılsonu dolar kurunu 10 TL olarak tahmin ediyordu. 11 Kasım günü dolar zirve yapmış 9.87 TL’ye yükselmişti. Yılsonunu beklemedi 10 gün sonra 13TL’yi geçti. Yani TL’si dolar karşısında 10 günde yaklaşık %37 değer kaybetti.
Aslında bu süreci Sayın Cumhurbaşkanı başlattı; 2021/ Mart ayında Merkez bankası Başkanı Sayın Naci Ağbal’ın faizleri düşürmediği gerekçesiyle görevden alındı. O gün 1 dolar 7.33 TL, faizler %19’du. Bu gün faizler %15’e düşürüldü ancak 1 Dolar 13.50 TL’ye kadar çıktı. Yani 4 ayda Dolar Türk Lirası karşısında % 84.17 değer kazandı veya bir başka deyişle Türk Lirası ve Türk lirası ile ölçülen tüm değerlerimiz % 84.17 değer kaybetti.
Türkiye’nin dış borcu yaklaşık 500 milyar dolar; 2021 Mart ayından bu yana dış borcumuzun Türk lirası tutarı yaklaşık iki katına çıktı.
Bu sonucu getiren politikaları uygulayan dış güçler mi? AKP İktidarı mı?
Önce TL’yi dolar karşısında korumak için Merkez Bankası rezervlerinin (128 milyar doların) satılmasına sonra “faiz sebep enflasyon sonuç” diyerek faizleri düşüren, TL’yi dolar karşısında ezdiren kararı dış güçler mi verdi? Hükümet mi verdi?
Bir yaman çelişki ile mi yoksa bir yeni aldatma ile mi muhatabız?
Bu gidişin sonu nereye ulaşacak? Nerede duracak?
Dolar bizi neden ilgilendiriyor, maaşımızı dolarla mı alıyoruz, hayır.
Ancak şimdi başlayan ZAM tsunamisi ile boğuluyoruz.
24 Kasım gecesi benzine 102, motorine 105 ve otogaza 65 kuruşluk zam yapıldı. Zam sonrası benzin ve motorin fiyatları ortalama 9.70 TL ve 9.80 TL seviyelerine tırmanarak, 10 TL sınırına dayandı.
Allah’tan akaryakıt sayaçlarında yer kalmamıştı, yoksa iki gün sonra benzine 46 kuruş, motorine 45 kuruş, LPG’ye 25 kuruş daha zam geleceğini sektör kaynakları açıklamıştı, teknik düzenleme yapılıncaya kadar ertelendi.
Hâlbuki 20 Kasım’da benzine 52 kuruş, motorine 50 kuruş zam gelmişti.
Kasım ayı içerisinde LPG’ye beşinci kez zam yapıldı, son iki ayda LPG’ye yapılan toplam zam 2,96 TL oldu. Benzin 4, motorin de 3 defa zamlanarak 10 TL sınırına dayandı.
Salı günü şekere yüzde 25 oranında zam yaptı.
Ekmeklik buğday unu 130-149 TL’den 340-355 TL’ye çıktı. Ekmeğe ülkenin her bölgesinde zam yapılıyor.
Tarımda kullanılan DAP gübresi geçen yıl 3.100 liraydı şimdilerde 11.000 TL oldu, YOK satıyor.
Bu zamlar devam edecektir.
Çünkü Türkiye’nin dövize ihtiyacı artarak sürecektir.
Döviz açığı, kasım ayında 12 milyar dolara, aralık ayında 10,4 milyar dolara çıkacaktır. Bu da gösteriyor ki dolara talep artıkça Türk Lirası karşısında değeri de artacaktır. Yani önümüzdeki aylarda daha çok zam ve fiyat artışları ile yaşayacağız demektir.
2022 yılı bütçe teklifinde yeniden değerlendirme oranı olarak devlet %36,2 önermektedir. Yani vergiler, harçlar, cezalar geçen yıla göre %36.20 oranında zamlanacaktır. Bu demektir ki geçimde en az %36 oranında pahalanacaktır.
Bu gün yaşadıklarımız sorumlusunun uygulanan ekonomik politikalar olduğunu Sayın Cumhurbaşkanı bizzat açıkladı; “Ya ülkemizde eskiden beri hâkim olan anlayışı sürdürerek yatırımdan, üretimden, büyümeden, istihdamdan vazgeçecektik” ya da yeni ekonomik program…
Sayın Cumhurbaşkanı bu program için 19 yıl beklediklerini ve hazırlandıklarını söylüyor.
19 yıl sonra yeni bir hayalin peşinde yeni aldatma…
TL’nin değerini düşürerek Türkiye’yi ucuzlatmak; dünya tedarik zincirinde ÇİN’in yerine geçmek hayali…
BENCE
Bu ham hayal bir aldatmacadır!
19 yılın hesabını kime soracağız, kim verecek?