Haldun Solmaztürk
Biden’a mektup-mu acaba?
‘Biden neden aramadı?’ diye soruyorlar. Kalın çerçeveli gözlüğünü düzeltiyor, “Yeni dönemin zorlu geçeceğinin işareti” diyor. Ama, eski dönemlerin ‘aşağılık kompleksleri’ gibi “Hâlâ niye aramadı.?” diye kaygı ve endişe içinde değillermiş.
‘Biz o konuya pek takılmıyoruz, siz de takılmayın’ demeye getiriyor.
AMA, üç gün sonra ABD’nin önde gelen haber sitelerinden birinde ‘Recep Tayyip Erdoğan, President of Turkey’ imzasıyla İngilizce bir makale çıkıyor: ‘Batı Türkiye’ye yardım etmeli.!’
Batı denince, malum, ABD ve Avrupa Birliği (AB) anlaşılıyor…
Suriye’deki iç savaşı sona erdirmek, ülkeye barış ve istikrar getirmek için Batı’nın Ankara’ya—yani Türkiye’ye—yardımı en garantili (!) yolmuş; böyle yazıyor.!
Ilımlı muhalifler, ‘bizim yerel ortaklarımız’, IŞİD ve PKK—yani PYD/YPG—ile mücadeledeki fedakarlıklarına rağmen “Haksız karalama kampanyalarına” maruz kalıyorlar-mış.
“Bölgede [Orta Doğu’da] barış ve istikrarın yeniden tesisi, Batı’nın Türkiye’ye samimi ve güçlü desteğine bağlıdır” deniyor—tekrar, tekrar.
Öldürülen, işkence gören, zorla yerlerinden edilen milyonlar, terörizm, göçmenler hatırlatılıyor,
“Batı, ya gerekli askeri, ekonomik, diplomatik tedbirleri kendisi alacak, ya da bütün gücüyle Türkiye’ye yardım edecek—ki en makul ve en ucuz [a.b.] çözüm budur” diye akıl (!) veriliyor.
Batı; YPG/PKK—yani Suriye Demokratik Güçleri/SDG—yerine ‘meşru’ Suriye muhalefetini desteklemeli, söz verdikleri insani yardımları artırmalıymış—barış ve istikrara yatırım olarak…!
Yatırım derken; mülteciler için para verin, ‘bizim’ müteahhitlerin Suriye’de yapacağı bahçeli TOKİ evlerine kaynak sağlayın anlamında..
Asıl mesaj son cümlede: “Joe Biden yönetimi Suriye’deki trajediyi sona erdirmek ve—sıkı durun—demokrasiyi savunmak için bizimle [a.b.] birlikte çalışmalı.!”.
Sanki, telefon gelmeyince—kaygı ve endişe içinde olmamakla birlikte—Biden’a mektup…!
Bu metni, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın önüne acaba kim(ler) koydu.!
O arkadaş(lar), bir zahmet, şu konulara baksalar iyi olur:
Hani, eski dönemlerin “Aşağılık komplekslerini” hatırlatan beyefendinin röportajı vardı ya; ondan bir gün önce, Avrupa Parlamentosu ‘Suriye’ konulu bir karar aldı.
O kararda; “Türkiye’nin, uluslararası hukuku ihlal ederek Suriye’nin kuzeyini, ayrıca SDF’nin—PYD/YPG’nin—kontrolündeki toprakları işgal ettiği” tespiti yapılıyor; “…Türkiye’nin (de) sebep olduğu vahşet ve insan hakları ihlalleri” kınanıyor; Türkiye “BM onayı olmaksızın giriştiği işgale son verip Kuzey Suriye’den çekilmeye, etnik temizliğe son vermeye” davet ediliyor, “Suriye, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de barışı tehdit etmekle” itham ediliyor.
Benzer ifadeler, geçtiğimiz ay, ABD’li 54 Senatör ve ayrıca 183 Temsilciler Meclisi Üyesinin Başkan Biden’a gönderdiği ‘Türkiye’ konulu mektuplarda da vardı. Kaldı ki, Biden Türkiye’yi yöneten(ler) hakkındaki görüş ve değerlendirmelerini daha göreve gelmeden önce dillendirmişti.
Şimdi bu Batı’dan, “Suriye’de ve Orta Doğu’da barış ve istikrar için” güçlü destek istemek gayri ciddidir. PKK/YPG yerine ‘yerel ortaklarınızı’ yani Suriyeli ‘paralı askerleri’ ve—2019’da ‘terörist örgüt’ ilan ettiğiniz—Heyet Tahrir el-Şam’ı desteklemelerini beklemekte.!
Hele, Joe Biden yönetimini ‘demokrasiyi savunmak için’ birlikte çalışmaya davet etmek…?
Hiç kafanızı pencereden dışarı çıkartıp dünyada neler olup bittiğine bakmıyor musunuz?
Siz Türkiye’yi “Ezilenlerin umudu, masumların koruyucusu” olarak sunarken, destek (!) beklediğiniz Batı’nın Türkiye’yi barış ve istikrara ‘tehdit’ gördüğünün farkında değil misiniz?
‘Zaytung’ haberi gibi bir metne Cumhurbaşkanı’nın adını koymak, ona da, bize de yakışmaz.!
Onun altına ‘ekşi sözlük’ üslubuyla AKP grup konuşmalarından alıntıları kesip yapıştırmak da.!
Bir tavsiyem de ‘Yok hükmündedir’ bakanlığındaki arkadaşlara:
Türkiye’nin eylemleri ‘BM Sözleşmesi Md.51’e dayanıyor’ deyip AP kararını ‘Yok hükmünde’ sayıyorsunuz ya; bence o maddeyi bulup bir okuyun; anlamazsanız ‘içeriden’ olanlara sorarsınız.
Elbette, o gücünüz varsa, 1999’da McCain’in—toprağı bol olsun—dediği gibi “Güvenliğimizi şu ya da bu örgütün insafına bırakamayız” deyip, Güvenlik Konseyi yetkisini ‘Yok’ sayabilirsiniz.
Ama Kissinger’ın o zaman yaptığı uyarıyı da göz önünde bulundurun.
Onu da artık ben söylemeyeyim; Murat Bey’e rica edin, o sorsun. Koskoca Vaşington büyükelçisini kırmaz, anlatır. (Hem de tanışmış olurlar.)
O da size anlatır.
Dışarıdan (!), partinin içerisinden biri belki daha ikna edici olur—da artık dünyaya bakarsınız.
Vesselam…