İ. Bülent Çelik
Batan Gemi
Israrla gemi batmadı yüzüyor diyorlar..
Halbuki biz gemiyi denizin dibinde, mercan kayalıklarının üzerinde görüyoruz.
Etrafında balıklar var.
Gemi dipte!
• • •
Hayır, gemi yüzüyor diyorlar!
Denizi gösteriyorlar.. Bakıyoruz..
Çıplak gözlerimizle denizin üstünü ufka kadar tarıyoruz.
Gemi yok!
Deniz gözlüklerimizi takıp denizin dibine bakıyoruz.
Gemi suyun dibinde yatıyor..
Ama onlar ısrarlı.
“Gemi batmadı!” diyorlar.
“İşte yüzüyor!” diyorlar.
• • •
Zaman sonra anlıyoruz ki baktığımız gemi aynı gemi değil.
Başka gemilere bakıyoruz!
Onların gemileri yüzüyor.
Bizimkisi batmış!
Batan gemi bizim gemimiz..
Baş bodoslaması kırık!
Karina kaplamaları yırtılmış..
Bordasında koskocaman bir delik var..
İçi boşaltılmış, pervaneleri sökülmüş.
Randa yelkeninin çördek yakasına çektiğimiz ay yıldızlı bayrak lime lime!
Onların gemisi, atlastan yelkenleri ile suları yalayarak, uçarcasına kaybolmuş ufukta.
Bizim gemi dipte.
• • •
Meğer aynı gemide değilmişiz!
Bizim gemi, mercan kayalıklarının üzerinde, omurgası kırık bir balina ölüsü gibi yatıyor.
Etrafında balık sürüleri var.
Onların gemisi yüzüyor..
Yarım kapanma, %50 ölüm!
Profesör Yalım Dikmen, ‘Bi de bunu izle’ programında, Yavuz Oğhan’a çok önemli bir durumu net cümlelerle aktarıyor.
“Hastanelerde yoğun bakıma girenlerin yarısı ölüyor!”
Bu cümle çok önemli!
İnsanlar bunu böyle bilmiyor!
Durum bu kadar ciddi!..
Rus ruletinde bile sağ kalma şansın bundan yedi kat fazla!
Palyatif tedbirleri defaaten deniyoruz.
Hocalar, çözüm tam kapanma diyor.
Devlet böyle bir riski defalarca alabilir mi?
• • •
“Herşey yolunda, dünyada tek büyüyen ülke biziz!” diye nutuklar atan hükümetimiz, gerçekte parasızlıktan tam kapanma yapamıyor.
Özünde, çalışanlara para ödemeyi gerektirmeyecek gün ve saatlere yığılmış önlemlerle günü geçirmeye çalışıyor.
Ve salgında dünya birincisi oluyoruz!
“Hayat eve sığar” uygulamasında, kent mezarlıkları dışında her yer kıpkırmızı!
Salgın açısından güvenli iki yer kalmış.
Kapısı kilitlenmiş evlerimiz ya da kent mezarlıkları!
Artık tercihi bize bıraktılar!
• • •
Üniversitede hoca, sınavda tek soru sorup yanıtını istemiş.
Soru: “Risk nedir?”
Öğrencilerin hepsi dillerinin döndüğünce bir şeyler anlatmış.
İçlerinden bir tanesi, bütün kağıdı boş bırakmış.
Kağıdın en dip kısmına minik harflerle tek cümlelik bir yanıt yazmış.
“İşte risk budur!”
• • •
Sınav sonuçları açıklanmış.
Bu yanıt, tam puan almış..
• • •
İkinci dönem hoca başka bir sınavda aynı soruyu bu kez “büyük risk nedir?” şeklinde yinelemiş.
Bizimkisi, nasılsa ilk sınavda metodu öğrendi ya!
Yine kağıdın en altına “İşte büyük risk budur!” yazıp kağıdı vermiş.
Notlar açıklanmış. Bizimkisi koskocaman bir ‘sıfır’ı görünce Hoca’nın odasına seğirtmiş.
“Hocam, Önceki sınavda aynı soruya aynı cevabı verdim. 100 vermiştiniz?”
Hoca “Riski bir kez göze almak bazen kahramanlık olarak değerlendirilebilir. Ama aynı riski ikinci kez göze almak aptallıktır!” diye cevap vermiş.
Korona Tedbirleri Mitingi
Her zaman Sağlık Bakanı tarafından yapılan salgın açıklamaları “yeni tedbirler” söz konusu olduğunda neden Erdoğan tarafından yapılıyor?
Nedeni basit!
Çünkü medyanın %95’ini oluşturan yandaş televizyonlar artık izlenmiyor!
• • •
Beş yüz metrekare stüdyolar, dolby digital ses sistemleri, AGC kameralar, jimmy jipsler, envai çeşit dolly’ler, dronlar, dünya para saçılan marka cihazlar, yönetmenler, para etmiyor!
Erdoğan, sesini artık bu tvlerden kendi tabanına bile istediği tonda ulaştıramıyor.
İzleyicinin çoğunluğu, özellikle de haber-tartışma programlarında -ki asıl can yakan tarafı burası- dünün marjinal televizyonlarını izliyor.
• • •
Artık o marjinal televizyonlar, dünya paralar saçılarak sahip olunan “ana akım” ile yer değiştirdiler.
O fakir ama onurlu çocuk artık büyüdü!
Üstelik, para cezası verdikçe, ekran karartma cezası verdikçe, program kapatma cezası verdikçe daha da büyüyorlar.
Reytingleri azalacağına artıyor.
Yün yatak gibi, “dövüldükçe kabarıyorlar!”
• • •
Büyük mitingin yöntemi şu:
Tedbir açıklamalarının, bütün televizyonlar tarafından verilmesini sağlamak için önce büyük bir yemleme yapılıyor.
Kamuoyunda bir büyük beklenti oluşturuluyor.
Bu etapta, yemlemenin adı: “acaba tam kapanma olacak mı?”
Herkesin merakla beklediği bu sorunun cevabı işte bu açıklamada verilecek!
Öncesinde sosyal medyadan, el altından yayılan “Şu tarihte tam kapanacakmışız!” gibi ‘sazan mesajlarıyla’ büyük bir merak besleniyor..
Böylece tüm tv kanalları açıklama saatine kilitleniyor.
İnsanlar yaşamlarını ilgilendiren bu çok önemli konuyu anlamak için hangi kanalı izlerse izlesin ekran başına geçiyor..
“Az sonra,!”.. “Birazdan!” goygoylarıyla Tv’ler, ve izleyenler adeta biraz ‘kapı önünde’ bekletiliyor..
Yeterli kalabalık toplanıyor!
Ve gol!
• • •
Beklendiği gibi basın açıklamasını bütün TV’ler baştan sona kesintisiz veriyor!.
Milyonlarca insanı bir araya topladığınız,”prime time” denilen zaman ayarlı, rüyada göremeyeceğiniz büyüklükte, kalabalık bir miting!
• • •
Başlama saati: 19:56, bitiş 20:32
Toplam 36 dakikalık bir açıklama!..
İşte!.. ‘İletişim Başkanlığı’nın yeni bir başarısı!
25 katın 25’i de helal olsun!
• • •
Gelelim içeriğinin açılımına:
-Girizgah: 3.34 dakika.
-Bozguncular ve onların oyunları konusunda bir ara fırça ve tekrar aşı ile konuya geçiş: 1:05 dakika
-Tedbirler ile ilgili açıklamalar.. Tedbirler hayırlara vesile olsun, sigara, nargile içmeyi bırakın. Benim sigarayla da nargileyle de işim yok. Bunları milletime sevgimden istiyorum: 6.04 dakika
• • •
-“Bunlar” klişesi ile fırçaya geçiş!.
Ülkemiz coğrafyasında duruşumuz, içeride ve dışarıda saldırılar..
CeHaPe zihniyyeti! Bunlar zahirde demokrat, esasta faşist!: 20:36 dakika.
• • •
-Camlarınızı açık tutmayı ihmal etmeyin uyarısı ve ücretsiz aşı dağıtımı sözü:
Kuraklık tehlikesi ve 18 yılda 585 baraj: 2:10 dakika
• • •
Ezcümle, 36 dakikalık bir korona tedbirleri açıklaması;
9,38 dakika girizgah ve tedbir ile ilgili açıklamalar.
26.62 dakika parti propagandası..
Yani üçte iki miting, üçte bir tedbir, tevekkül!
• • •
Üçün biri dedikleri şey bu olsa gerek..
‘Hukuk reformu’nu yanlış anladınız!
İktidar hukuk reformu ister mi?
İstemez!
İsminde “Adalet” bulunan 19 yıllık iktidar: “Ben bu güne kadar hukuksuzdum, adaletsizdim. Bir hukuk reformu yapayım da giderayak bu yanlışlığımı düzelteyim! Allah da benim layığımı versin!” der mi?..
Demez!..
Eşyanın tabiatına aykırı!
Durduk yerde neden kendini dövdürmek istesin ki?
Yargıtayı, sayıştayı devreye girecek..
Neyi, kaça sattın? Bunu ne yaptın? Şunu neden aldın?
O nereye kayboldu?
Sorular, davalar, sıkıntılar!
İktidar enayi mi?
• • •
“Peki bu “hukuk reformu” açıklamalarını nasıl okuyalım?”
Şöyle okuyalım!
İktidar hukuk reformunu senin benim için değil kendisi için istiyor!
“Bu kadarı bana yetmiyor!” diyor.
“Anayasa bana dar geliyor!” diyor.. “Bisiklete binsin!” diyor..
“Muhalefet partilerini neden rahat kapatamıyorum” diye soruyor.
“Muhalif belediyeleri, %5’lik muhalif tv kanallarını, sosyal medyayı, gezicileri, evde oturucuları, yollarda vatandaşa mikrofon tutucuları, o mikrofonlara konuşucuları, anketçileri, hastaları, doktorları, baroları, büroları ne yapsam şikayetten men edemiyorum. Bunları, HDP li belediyeler gibi daha rahat perdeleyebileceğim bir hukuk ortamı istiyorum!” diyor..
Anlamıyor musunuz?
• • •
Hangi iktidar: “Şu hukuğu biraz değiştirelim de beni biraz dövün!” diye talepte bulunur?
İktidar o kadar şey mi?
İktidar hukuk reformu ister mi?
İstemez!
İsminde “Adalet” bulunan 19 yıllık iktidar: “Ben bu güne kadar hukuksuzdum, adaletsizdim. Bir hukuk reformu yapayım da giderayak bu yanlışlığımı düzelteyim! Allah da benim layığımı versin!” der mi?..
Demez!..
Eşyanın tabiatına aykırı!
Durduk yerde neden kendini dövdürmek istesin ki?
Yargıtayı, sayıştayı devreye girecek..
Neyi, kaça sattın? Bunu ne yaptın? Şunu neden aldın?
O nereye kayboldu?
Sorular, davalar, sıkıntılar!
İktidar enayi mi?
• • •
“Peki bu “hukuk reformu” açıklamalarını nasıl okuyalım?”
Şöyle okuyalım!
İktidar hukuk reformunu senin benim için değil kendisi için istiyor!
“Bu kadarı bana yetmiyor!” diyor.
“Anayasa bana dar geliyor!” diyor.. “Bisiklete binsin!” diyor..
“Muhalefet partilerini neden rahat kapatamıyorum” diye soruyor.
“Muhalif belediyeleri, %5’lik muhalif tv kanallarını, sosyal medyayı, gezicileri, evde oturucuları, yollarda vatandaşa mikrofon tutucuları, o mikrofonlara konuşucuları, anketçileri, hastaları, doktorları, baroları, büroları ne yapsam şikayetten men edemiyorum. Bunları, HDP li belediyeler gibi daha rahat perdeleyebileceğim bir hukuk ortamı istiyorum!” diyor..
Anlamıyor musunuz?
• • •
Hangi iktidar: “Şu hukuğu biraz değiştirelim de beni biraz dövün!” diye talepte bulunur?
İktidar o kadar şey mi?