Ahmet Çakır
Başka ne olabilirdi?
Sanırım, Avrupa Şampiyonasında yaşadığımız fiyaskoya duyduğumuz tepkiler biraz yatışmıştır. Durumu daha sakin bir biçimde değerlendirebiliriz.
Bundan dolayı övünç ya da mutluluk duyacak değilim ama 2020’de kuralar çekildiğinde bu grupta sonunculuğun göründüğünü söyleyen tek kişi olmanın eziyetini yaşadığımı da bilin. Aslında bunun nedeni de çok açıktı. Ölçülebilir değerler açısından en gerideki ekip durumundaydık. FIFA Dünya Sıralaması eğlence olsun diye yapılmıyor. Oradaki yeriniz, neler yapabileceğinizin ya da yapamayacağınızın en sağlam ölçüsü. Siz bakmayın, ‘istatistikler, sıralamalar şunu göstermez, bunu anlatmaz’ gibisinden boş laflara. Tam tersine, onlar çok şey gösterir. Siz bakmasını bilmiyorsanız ona bir şey diyemem.
Grubun 4.kategori takımının Galler oluşu felaketti ama bunun ne olduğunu, nasıl olduğunu bilen pek az kişi vardı sevgili ve acılı memleketimizde. Galler’in gerçek yeri üçüncü hatta ikinci kategori olabilecek noktadaydı. Ancak bunlarla ilgili hesaplamalarda değişik parametrelerin kullanılması nedeniyle grubumuza dördüncü kategori takım olarak gelmişti. Oysa FIFA Dünya Sıralamasında bizim tam 14 basamak üzerimizdeydi; biz 32.likten yukarı çıkamazken onlar 18.sıradaydı. (Bugün de biz 29’da iken onlar 17’de.)
Şimdi dönüp bir kez daha öteki gruplara bakıldığında, çok daha iyi kura çekebilirdik. Örneğin, bizimle birlikte şampiyonanın en kötü takımı durumundaki Kuzey Makedonya bizim gruba gelebilirdi. Başka zayıf sayılabilecek takımlar da vardı. Bunları seyredip gördünüz. Kuşkusuz o zayıf takımlar bile bizden çok daha iyi oynuyordu ama hiç değilse kağıt üzerinde kendimizi iyi hissedebilirdik.
Elbette ki kötü kura çektiğimiz için ağlayacak değildik. Şampiyonada çok daha büyük hedeflerimiz olduğuna göre önce gruptan çıkabilmeliydik. Zaten en iyi üçüncülerden dördü de çıkacağına göre herhalde bunu becerebilirdik… Bunların itiraz edilebilecek bir yanı yok ama yaşanan fiyaskoda futbol yorumcularının rolü de doğru değerlendirilmeli. Kuralar çekildiği anda bize final oynatan hayal tacirlerinin futbolumuza çok zararı oluyor.
İtalya karşısındaki kaçınılmaz, öteki ikisi berbat yenilgilerle veda ettik. Bundan dolayı da suçlamalar başladı. Doğal olarak hedefte Şenol Güneş var. Oyuncular da suçlamalardan nasibini alıyor. Yeterli düzeyde mücadele verilmediğiyle ilgili rakamlar da bu suçlamaları haklı kılıyor. Ancak bu şekilde varılabilecek bir yer yok. Geçmişteki iyi sonuçlar da bu hoca ve futbolcularla alındı.
Kazandığımızda kahraman kaybettiğimizde hain yaratma çabası bize bugüne kadar çok şey kaybettirdi. Ancak bugün de aynısını yapmaktan kaçınmıyoruz çünkü ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz; böylesi de kolayımıza geliyor. Yok efendim, Şenol Güneş’in maaşı, oyuncuların şımardığı, ruhsuzluk gibisinden basmakalıp suçlamaların her şeyi hallettiğini sanıyoruz. Palavradan öfkelerle milletin gazını almayı marifet sanıyoruz.
Avrupa futboluyla aramızın ne kadar açıldığı çarpıcı biçimde görüldü. Dünya Kupası elemelerinde Hollanda ve Norveç’i yenerken de bir şey oynamadığımızı hatırlayanlar çıktı. Bizim gerçeğimiz, Letonya karşısında 3-1’den beraberliğe düşmüş olmaktı. Fizik yetersizliğimiz hazin düzeydeydi. Ne olduğu bir türlüğü anlaşılamayan yeteneğimiz ve tekniğimiz pek ortalıkta görünmedi. Oyun anlayışımız, taktik bilgi ve becerimiz ise sıfır noktasına çok yakındı.
Şenol Güneş’in istifasıyla ilgili söylem ve beklentiler anlamsız. Geçmişte onu dünyanın sayılı hocalarından biri olarak gösterdiğimizi unutmuş olamayız. Dünya Kupası elemelerinde takımın başında onun olacağı kesin. Doğrusu da bu. Teknik direktör değiştirmenin hele bir yabancı getirmenin doğuracağı sorunlarla başedebilecek durumda değiliz. Lucescu’nun bile neler yaşadığı ortada. Önemli olan bundan sonra neyi nasıl yapacağımızı bir kez daha düşünmek.
Şenol Güneş takımı bu şampiyonaya iyi hazırlayamadı. Avrupa’da bizi gururlandıran oyuncularımızın orada amaç ve hedeflere ulaşmış olması, Milli Takım için talihsizlikti; yeni bir hedefe konsantre olunamadı. Reklam çekimleriyle ilgili suçlamalar kesinlikle doğru ve haklıdır. Oyuncular hedefe yönlendirilemedi ve ayrıca böyle bir işin içinde yer alamayan öteki oyuncular için de tatsız bir duygusal kopma yaratıcı nitelikte bir durum olduğu iyi değerlendirilemedi.
Bu rezaleti hep birlikte oluşturduk. Çıkardığımız gürültü patırtı da ondan kaynaklanıyor. Herkes en iyi bildiği işi yapıyor; kendi suçunu başkalarına yıkmaya çalışıyor. Zehirli bir bataklık olan futbol düzenimiz içinde buraya katılabilmek bile büyük bir işti. Şimdi Galatasaray seçimiydi, Fenerbahçe’nin transferiydi, Beşiktaş’ın Sergen’le sorunuydu derken bu olay çok çabuk gündemden düşer ve dünya koşar adım ilerlerken biz patinaj yapmayı sürdürürüz.
Bu bizim kaderimiz.