Haldun Solmaztürk
Alıngan (!) bir Meclis Başkanı’mız var
Enis Berberoğlu vakası malum… (Malum (!) olmayanlar, bu saatten sonra bilmeseler de olur.) Anayasa Mahkemesi, oy birliğiyle aldığı gerekçeli kararda “Anayasal düzenin korunmasında, başta TBMM olmak üzere, kamu gücünü kullanan tüm organların yükümlülüğü vardır” diyor. Kararın bir örneğini de TBMM—ve Hakimler ve Savcılar Kurulu’na—gönderiyor.
Kıyamet burada kopuyor…
TBMM Başkanı ‘Prensip olarak’ katılıyor, ama alınıyor.!
Kararın Meclis’e de gönderilmesini “Meclis’i töhmet altında bırakan bir tablo” olarak görüyor. “TBMM’ye bu şekilde tembihte, nasihatta bulunulması” çok açık bir yetki aşımı-ymış”.
AYM’ye ‘tavzih ve maddi hata düzeltme’ yazısı gönderiyor. Gözden kaçan küçük (!) ayrıntı şu ki Berberoğlu ‘beş yıl on ay’ haksız yere yatarken birileri de kulakları üzerine yatmışlardı.
Başkan hukukçu ya, muhtemeldir ki alınganlığı hukuka saygısından. Ama öncekiler de böyleydi.!
Anayasa ve TBMM İçtüzüğü’ne göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin faaliyetlerine katılamazlar”, tarafsız kalmak zorundadırlar.
Bir önceki Meclis Başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı yapıldığında, önce “Seçim bir siyasi faaliyet değildir” diyerek dünya siyaset tarihine geçmiş, ama bazı münafıklar eleştirince o da alınmış, istifa etmişti—Anayasa’ya ve TBMM’ye olan saygısından.!
Ondan önceki de, YSK 2018’de Cumhurbaşkanı’nın mazbatasına rakamla ‘13.’ Cumhurbaşkanı yazınca çok alınmış, YSK’ya ‘tavzih ve maddi hata düzeltme’ yazısı göndermişti. Sonra sildiler.!
Fakat ilginçtir, aynı Başkan, kendisine basının önünde teslim edilen ‘TBMM 15 Temmuz Darbe Teşebbüsünü Araştırma Komisyonu Raporu’ kaybolunca (!) hiç alınmadı. Hatta şimdiki Başkan, aradan iki yılı aşkın zaman geçtikten sonra “Rapor kadük olmuş” dediğinde de yadırgamadı.
Başkan Bey 2019 yerel seçimlerinde, daha koltuğunu ısıtamadan kendisini partisinin ‘siyasi’ etkinliklerinin içine atmıştı. Tekirdağ mitinginde, AKP Genel Başkanı “Artık Meclisimizin başında da Tekirdağlı bir kardeşiniz var. Hocamızın desteğiyle bakanlıklarımız, belediyelerimiz el ele” diyor. Başkan Bey sıkılgan bir tebessümle öylece duruyor, ama alınmıyor.!
Sonrasında İstanbul’da seçim programlarına, ‘enderun usulü teravih’ namazlarına, mesir macunu dağıtımlarına katılıyor, konuşmalar yapıyor. “27 Mart 1994 İstanbul için milattır” diyor. Tayyip Erdoğan’ın seçilmesiyle yaşanan ‘sıçramayı’ anlatıyor—ne yadırgıyor, ne de yadırganıyor.!
Meclis’in yönetiminde de çok anlayışlı…
Örneğin, Libya Güvenlik ve Askerî İş Birliği Muhtırasını 14 Aralık 2019’da Dışişleri ve—tali komisyon olarak—Milli Savunma Komisyonu’na havale ediyor. Milli Savunma Komisyonu—ki Başkanı eski Meclis Başkanlarındandır—hemen, “Ben [bu] teklifi görüşmeyeceğim” diyor.
‘Askeri’ işbirliği belgesi, Milli Savunma Komisyonu görüşü olmaksızın ‘aynen’ kabul ediliyor.
Ama Başkan Bey hiç alınmıyor.!
İki ay kadar önce, bir Cumartesi gecesi Meclis’te bütçe görüşmelerinde İçişleri Bakanı, bakanlık bütçesini (!) anlatıyor; ama ortam çok gergin. Bir süre sonra kontrolünü yitiriyor, “Alçaklar, haysiyetsizler” diye hitap ediyor Meclis’e—burada yazılamayacak bir şey daha söylüyor.
İçtüzüğe göre, derhal, temiz bir dille konuşmaya, ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet edilmesi, salondan çıkartılması—ve cezalandırılması—gerekir. Ama, alınganlık yok.!
Başkan Vekili, “Sayın milletvekilleri, masaya vurmayın. Başım ağrıdı ya” diyor.
Bu arada, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, daha önce ‘sallamadığı’ AYM kararına lütfen uymaya karar veriyor, ama yeni ‘yargılama’ için hazırladığı fezlekeyi ve dava dosyasını da TBMM’ye sunulmak (!) üzere Adalet Bakanlığına gönderiyor—bir de ‘bilgi’ için Meclis’e..
Bazı münafık nâdanlar bunun “Husumet güdüldüğünün ispatı” olduğunu iddia etseler de, Meclis Başkanı hiç alınmıyor, öyle AYM’ye yaptığı gibi ‘tavzih, düzeltme’ yazısı falan da göndermiyor.
Sonra Cumhurbaşkanı “Süreç ne ise aynen işleyecektir. Genel Kurul’da da hemen eller iner kalkar” diyor—sanki Meclis’e talimat veriyormuş gibi, ama ona da pek alınganlık gösteren yok.!
Amma velakin, muhtemeldir ki bu yazıya alınacaktır.
“Meclis’in yapacağı bir şey var idi ise söylenmesini istiyoruz” diyordu ya; AYM “Anayasal kurumların, Anayasa’yı koruma ve anayasal kurallara sadakat yükümlülüğü vardır” diyor.
Daha ne desin, nasıl söylesin? Türkçe, daha açık nasıl söylenir.?
“Va mı bunun başka izah tazı” derdi rahmetli—’a’ sesini uzatarak…
Onu anlattık. Vesselam.!