Memetcan Demiray
Zaman düşer ekranımdan yere...
Bugünlerde hayat size de mi "çok hızlı" geliyor? Yoksa günler mi kısaldı? Çağımızın özel filozoflarından Byung-Chul Han hiç öyle düşünmüyor: Teknolojiyle birlikte yaşamımıza giren "diskroni", eylemlerin içinden "anlam"ı söküp alıyor. Amaçsızca koşturan insan... Bir enformasyondan diğerine savrulup dururken 24 saati de çabucak "tüketiyor".
Günaydın! Şimdilerde dünya nüfusunun neredeyse yarısının uyandıktan sonraki ilk 5 dakika içinde derhal cep telefonuna sarıldığını biliyor muydunuz? Ne kadar uzun cümle oldu, pardon! Neyse, biraz Twitter'ı kolaçan edelim, bakalım İsrail-Filistin meselesinde ne gelişmeler var? Off, gene çok kasvetli gündem! Akşam Youtube'da "yorum"larlar. Hmmm, Melissu öğle kahvesiyle #TBT yapmış! Piyasalar ne âlemde acaba? Bitcoin, dolar, borsa?.. Çamaşır yıkamam lazım ama ya yağmur yağarsa?.. Bir saniye... Bugün kredi kartının son günü! Banka, acil banka! Yahu şu fonda çalan şarkı ne güzel... Hemen Shazam'la!.. Aaa, WhatsApp'tan mesaj... Gene kuzen arıyor, "dönerim" sonra... Çok yoruldum! Biraz oyun oynayıp kafa mı dağıtsam? Market kampanyaları ana ekranda... Z101'de kıyma indirime girmiş, "halk günü"ymüş CİM'in manav reyonunda!.. Sahi, ne yiyeceğim akşama? Dur, Kebapsepeti'nde bugün bir lahmacun alana ikincisi bedava!.. Ondan mı söylesem yoksa Götür'ün indirim kuponu daha mı iyi? Yaaa Galatasaray'ın maçı vardı bugün, saat kaçta?.. Ve derken, gün bitti! Bu kadar teknoloji biraz "fazla" değil mi insana?..
SPOTIFY EVRENİ: BUGÜNÜN ÖZETİ!..
"Ya bir şey kaçırırsam?".. Çoğumuz internet çağında bu kaygıyla yaşıyoruz. İşte Spotify... Cuma saat 00.01'de binlerce yeni şarkıyı "sisteme yüklüyor". Neyi, neye göre seçip dinleyeceğiz? Kolay... "Algoritma" sizin beğenilerinize özel "yeni çıkanlar" listesi sunuyor! Peki kendim araştırmak istersem? O biraz zor. Sayısız albüm arasından kendi tarzınızı bulmak... Bir hayli zaman istiyor!
90'larda sevdiğiniz bir grubun yeni kaset çıkarması "olay"dı. Aylar öncesinden başlayan bekleyiş, müzik dükkânına sık ziyaretler... Geldi mi, geldi mi? Evet geldi! Derhal eve gidip teybe takmalı! Hmmm... İlk dinleyişte pek sarmadı! Ama azıcık sabır... Nasılsa albüme ısınmak için önümüzde haftalar vardı!
Oysa Spotify evreni öyle mi? Bir şarkının sizi en geç bir buçuk dakika içinde "yakalaması" lazımdı! Beğenmedin, geç! "Saatte 6 atlama hakkı" ile koca bir albümü "çöpe atmak" gayet kolaydı!
ZAMAN HIZLANMADI, DAĞILDI
"Ya daha iyisini kaçırıyorsam?".. Çağımızın özel filozoflarından Byung-Chul Han da bu noktadan hareket ediyor ve günümüz insanının "hız"dan değil, "anlatı eksikliği"nden muzdarip olduğunu söylüyor. "Zamanın Kokusu" kitabında "diskroni" kavramını ortaya atan Han, bununla aslında zamanın hızlanmadığını, tam tersine; "dağıldığını" anlatıyor.
"Modern öncesi" tekrarlar ve ritüellerle "yavaş" yaşayan insan... Aydınlanma ve modernleşmeyle "hız"a kavuşuyor. Trenler, uçaklar ve buhar gücü... Hep "ilerleme" ve daha iyi bir geleceğe ulaştırmayı vadediyor. "Uygun adım yürüme" çağı!.. İnternet ve sosyal medya ile yerini "amaçsızca dolanıp durma"ya bırakıyor. "Sayısız seçenek" arasında sürekli gidip gelen bizler... Hiçbir şeye layıkıyla yetişemiyor, bölünüyor, "zaman hızlandı" sanıyor.
SAHİDEN 'ÖZGÜR' MÜYÜZ?
Peki bu "özgürlük" mü? Byung-Chul Han, Bauman'daki "aylaklığın" rahat rahat gezinmek olduğunu; bugün tam aksine, mütemadiyen telaş, panik, gerilim ve sinirle yaşadığımızı hatırlatıyor. Üstelik... Hiç kimse zorla sokmadı bu dijital sarmala... Herkes "hür irade"siyle uygulamaları telefonuna yüklüyor, Instagram'da, TikTok'ta "performans" göstermeye çalışıyor!
Bak, İzmir'de deprem olmuş! Daha geçmiş olsun "tweet"i atamadan "motorin zammı" haberi düşüyor. "Nokta zamanlar" diyor bunlara Byung-Chul Han... Biz "tüketiciler", enformasyon bolluğunda gündemden gündeme atlıyor, çabucak sıkılıyor. Her an daha büyük haberler lazım bize... Artık sansasyonlar bile kesmiyor! Çok şey oluyor gibi, aslında hiçbir şey olmuyor! Ve böyle böyle, 24 saatler bir bir uçup gidiyor.
ÇARE: 'APTAL TELEFON' MU?!
İyi de hocam, çözüm ne? Byung-Chul Han kitabında "dolanıp duran" insanın tekrar "yürüyen insan"a dönüşeceği fikrine pek iyimser bakmıyor. Buna karşılık El País ile yaptığı yeni söyleşide "hayatı geriye doğru" yaşadığından söz ediyor. Yani?!.. Herkesin uyuduğu saatte uyanıyor, tenha yerleri geziyor, günlerini müzik ve bahçe işleriyle, "son derece tembel" geçirdiğini anlatıyor. Elbette cep telefonunu çok az kullandığını da vurguluyor!
Peki "nomofobi" ne olacak? Artık mutfağa giderken cep telefonunu salonda unutmak (!) bile paniğe yol açabiliyor. "No mobile phobia", yani telefonsuzluk fobisi... Günümüzün amansız bağımlılığı gibi duruyor.
Ama iyi haberler de yok değil... Yine El País, Avrupa ve ABD'de eski tip telefonların yeniden moda olduğunu duyuruyor! Özellikle "aşırı iletişim"den bunalan gençler... "Aptal telefon"lara dönerek bir tür "teknoloji detoksu" uyguluyor.
O halde bir şarkı açalım biz de!.. Bülent Ortaçgil, "Ve sen, ben... Değirmenlere karşı... Bile bile, birer yitik savaşçı" diyor. Akarız, "data"lar gibi, internete!.. Daha kahvaltı etmedim sahi... Akşama da Galatasaray-Beşiktaş derbisi var! Nasıl yetişecek tüm bunlar?
"Zaman düşer ekranımdan yere. Oradan tahta boşa"... Ortaçgil (son iki dakikadır) çalmaya devam ediyor.