“Uğraşmanın, kovalamanın, yolda olmanın kendisinin amacımız olduğunu anladık”

Türleri arasında bol bol dolaşarak dinleyiciyi toplu bir gezintiye çıkarmakla meşhur ekip Siyah Tavşan yeni teklisi ‘Her Şey Yolunda’yı BBI Music etiketiyle yayınladı. Grubun en naif şarkısı sayabileceğimiz ‘Her Şey Yolunda’, sakin havası ve çok içerilerden gelen seslere verilen değerin önemini el üstünde tutuyor. Ufak bir ekleme yapmayı da ihmal etmeyelim: Grubun kökeni daha eskiye dayansa da ilk albümlerinin üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen Siyah Tavşan ekibinin üzerindeki değişim havası grubun önümüzdeki çalışmalarına pozitif olarak katkı sağlayacak gibi duruyor. Takipte kalmakta fayda var…

Ekşi Sözlük’te şöyle bir yorum var hakkınızda: “bu grubu dinlemeye başladıktan kısa süre sonra sigaraya ve alkole sardım; haftanın 4 günü gecelerimi duşta ağlayarak geçiriyor, 2 günü google'da acısız intihar yollarını arıyor geri kalan 1 günde ise hayatın anlamsızlığından dem vuruyorum. ailem bana hamam böceğiymişim gibi davranmaya başladı, 8 yıllık birikimimin bitmesine 1-2 ay kaldı ve sevgilimden geçen hafta ayrıldım…” (İmla hataları bana ait değil.) Devamı da var hatta. Dinleyici üzerinde böyle bir etki bıraktığınızı düşünüyor musunuz?

 Bu yorumu biz de öncesinde görmüştük ve her ne kadar bunu yazan kişinin biraz mübalağa yapıyor olduğuna inansak da çevremizden aldığımız dönüşler ve sosyal medyadaki paylaşımlara bakınca birazcık doğruluk payı olduğunu görebiliyoruz. Bu durum hakkında biraz karışık duygular içerisindeyiz. Tabii ki insanlara dokunmuş olmak ve deneyimimizin bu şekilde dinleyicilere geçmesi bizi çok mutlu ediyor ve bir şeyleri doğru yaptığımıza güvendiriyor, ancak bu aynı zamanda bu tarz duygulanımlardan uzak durmak isteyen kişilerin de bizden uzaklaşmasına neden oluyor. Besteleri yaparken genellikle duyguların en yoğun olduğu zamanları kullanıyoruz. Bu da kimi zaman negatif hisler bakımından bizi belki biraz yanlış temsil ediyor, nitekim grup içi dinamiğimiz oldukça eğlenceli ve pozitif. Yeni işlerle bu duygu spektrumunu biraz daha ortalara doğru çekmeyi düşünüyoruz ama yine de insanlara duygularımızı aktarmak ve paylaşmak bizim için her koşulda inanılmaz bir zevk.  

Grubun isminin “beyaz tavşan” imgesini tersine çevirip bizi “hakikatle yüzleştirmeyi” amaçladığınızı okudum Radyo Hacetttepe’de. Neye karşı bir uyanış bu?

İçinde bulunduğumuz çağın ve koşulların bizi hakikatten uzaklaştırdığına inanıyoruz; kısa vadeli hazlar ve sahte mutluluklar yaratmada en yetkin dönemin içerisindeyiz diye düşünüyoruz. Bu bakımdan ortaya konan sanat eserleri içerisinde ne kadar hakikat taşırsa o kadar güçlü bir hale geliyor ve bizi o gündelik, önemsiz sorun ya da kovalamalardan çıkartıp bir temel sunuyor. Tabii ki hakikatten anlaşılan şey her zaman dünyanın acıları ve beyhudeliği olmasa gerek. Fakat bu hakikatler sistematik bir şekilde görmezden gelindiğinde yaşadığımız hayatın anlamlılığı da ortadan kalktığından bunların hatırlatılması ve bir anlamda sanata taşınması herkese ruhsal bir dinginlik veremese bile en azından “hakiki” bir acı ya da herhangi başka bir duygu ortaya çıkartarak zaten oldukça akışkan ve zeminsiz bir dünyada bir çeşit temel sunuyor diye düşünüyoruz. Bu bakımdan bu tarz bir misyon benimseyerek, Lewis Carroll'ın Alice’ini harikalar diyarına götüren “beyaz tavşan”a bir alternatif sunarak o kadar da harika olmayan yerlere götüren Siyah Tavşan ile dinleyicilerimizi tanıştırmak istedik.  

Yine hakkınızda bir şeyler bulmak için turlarken şu dikkatimi çekti: Dinleyiciniz sizi bir kalıba sokamıyor. Alternatif rock, post rock, progressive rock… Siz de aynı düşüncede misiniz? Sürekli geziniyorsunuz türler arasında…

Grubumuz Denizalp Şimşek, Yezdan Köneş, Metehan Aras ve Emre Can Tekinel isimli dört kişiden oluşuyor. Bu dört kişi ayrı ayrı türde müzik zevkleri olan kişiler olsa da belli bir ortaklıkta toplanabiliyor. Bu ortaklığın temel derdi de daima parçalarda anlatılmak istenen metni ya da duygu-düşünceyi olabildiğince çok katmanlı bir şekilde sunabilmek. Bu bakımdan da müzik türleri kimi zaman bir araç haline gelebiliyor ve dolayısıyla geniş bir yelpaze içerisinden örnekler ortaya çıkabiliyor. Kimileri tarafından bu çok da yeğlenir bir nitelik olmasa da biz bu çeşitlilikten oldukça büyük keyif alıyoruz ve üretirken belli bir yapı ya da genre kaygısı gözetmeden içimize sinen her fikri kullanmaya çalışıyoruz. Elbette bu hep böyle gitmeyebilir ve gezintilerimizden birinde yerleşmek istediğimiz bir genre bulabiliriz ama şimdilik bu göçebe halden grupça oldukça memnunuz ve bu göçebeliğin getirdiği öngörülemezlik de oldukça hoşumuza gidiyor.

Şarkılarınızı baştan sona birkaç kez dinledikten sonra dinleyicinin direkt zihnine hücum eden, bunu yaparken de tabiri caizse müzikal parantezde her yolu kullandığınızı düşündüm. Bazen sözler, bazen sololar, bazen vokal. Şarkıların beklenmedik yerlerinde ortaya çıkan yükselmeler… Bilinçli bir şey mi bu yoksa sizin ruh halinize göre aniden çıkan dürtüler de buna vesile oluyor mu?

Sanıyoruz bu beste yapma şeklimizin çok iyi analizlerinden biri, öncelikle bu bakımdan bu yorumunuza çok teşekkür ediyoruz. Bir önceki soruda da bahsettiğimiz üzere, derdimiz bir şekilde şarkının yazıldığı hissiyatı müzikal anlamda olabildiğince sansürsüz bir şekilde verebilmek. Bu da zaman zaman yapısal serserilikleri içerebiliyor. Kimi zaman bilinçli kimi zaman bilinçsiz olarak ortaya çıkıyor bahsettiğiniz yükselişler ve öteki örnekler; buna verebileceğimiz en güzel örnek “Kahrex” isimli parçamız olabilir. Mesela orada vermek istediğimiz hissiyat bir çeşit “öfke ile zikretme” olarak görülebilir. Bu bakımdan bu tarz kontrastlı ve satüre duyguları iletebilmek adına parça içinde tansiyonu sağlamak için belli yapısal hareketler yapmamız gerekiyor. Kimi şarkılarda bu hiç olmasa da genel olarak müzik yapma tarzımızın ayırt edici özelliklerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.

5 yıldır kendi şarkılarınızı yayınlıyorsunuz. Ayrıca sizin gibi ‘adı konulmamış’ bir müzik yapan ekibe göre hayli cesur davranarak albümle giriş yaptınız. Bir şeyler oturmuştur diye düşünüyorum kafanızda. Neler değişti bu 5 yılda?

Aklınıza gelebilecek her şey değişti diyebiliriz. Çok uzun duraklama dönemleri, çok fazla sorgulama ve kriz içeren bir dönemdi ama asla pes edemedik ve müzikten aldığımız zevk hep bir şekilde bu sorunların üstesinden gelebilmemizi sağladı. Tabii ki bu kadar zorlu bir süreç de bizi oldukça olgunlaştırdı. Dediğiniz gibi oldukça gezinen bir grup olarak kulaklarda yer etmemiz de oldukça zor; çok geniş bir dinleyici kitlemiz yok ama olan kitlemiz oldukça sadık ve belki de bu yüzden dinleyicilerimizle ilişkimiz oldukça sıkı. Bunca deneyim ve geçen süre üzerinden bizim için oturan bir tek hakikat var: elbette müzikten para kazanmak istiyoruz ve elbette kitlemizi daha da genişletmek istiyoruz ama içimize sinmeyen tek bir iş bile ortaya koymak bizi pişmanlığa sürükleyeceğinden müziği büyük oranda kendimiz için yapıyoruz ve biz zevk aldığımız sürece şartlar ne olursa olsun müzik yapmaya devam edeceğiz.

Yeni şarkınız ‘Her Şey Yolunda’ en “iyimser” şarkılarınızdan biri olmuş. Sound’u da biraz yumuşatmışsınız. Biraz şarkının çıkış hikâyesinden bahseder misiniz?

‘Her Şey Yolunda’ grubun nadir bulunan aşk şarkılarından biri; gruba en az bizim kadar emeği geçmiş bir kişiye ve bir kediye yazıldı. Zamanla insan hayatta ilerledikçe yeni duygular hissedebiliyor ve olgunlaşmanın da getirdiği bir sakinlik ve minnettarlık duygusu ortaya çıkabiliyor. Bu şarkı da böyle bir hissiyatla ortaya çıktı ve biz de gerek sound gerek sözler olarak buna özen gösterdik. Genel Siyah Tavşan estetiğinin biraz dışarısında yer alsa da biz bu duruma yeni bir alanı keşfetmek olarak bakıyoruz. Ortaya çıkan sonuçtan da oldukça memnunuz.

“Kovala derken kalmışım hep geç/Tutmak değil koşmakmış hedef.” Çağımızın kronik ve metastaz yapmış ‘hastalığı’ galiba değil mi? Benim kafamı kurcalayan buna bir çözüm bulamamız. Hepimiz bundan şikayetçiyiz ama işi tevekküle çoktan bırakmışız. Sizin bu konuya ekleyebileceğiniz başka neler var? Ya da siz frenleyebiliyor musunuz bu “kovalamacayı”?

Bu soru aslında bir anlamda bu şarkıyı yazdıran sorulardan biri diyebiliriz. Bazen uğraşlarımıza ve ulaşmak istediğimiz şeye o kadar dalıyoruz ve her şeyi geride bırakıyoruz ki hayatın tam da bu olduğunu unutuyoruz. Söz gelimi belli bir şeyi elde etmek isteyen biri buna o kadar odaklanıyor ve insan hayatına dair değerlerini bu uğurda hiçe sayıyor ki bir bakmışsınız yapayalnız kalmış ve elinde hiçbir şey tutamamış. Bu spesifik satır tam olarak bu korkuyla ilgili; neyse ki bu sorunun daha önce kendimize sorulmasıyla bazı kötü günleri geride bıraktık ve uğraşmanın, kovalamanın, yolda olmanın kendisinin amacımız olduğunu anladık. Bizce insan hayatı başarıların değil, süreçlerin toplamı ve kimi zaman o süreçler planlandığı gibi gitmez ve zaten tam da böyle olması gerekir. Aksi takdirde anlatacak hiçbir iyi hikâye ortaya çıkmazdı. Bu işi tevekküle bırakmamanın tek yolu elde etmek istediklerimize değil, elimizde olana odaklanarak zaten yaşıyor olmanın bile ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu farketmek diye düşünüyoruz.

Sırada neler var Siyah Tavşan dünyasında? Festivallerimizde –elbette izin verildiği sürece, konserlerde dinleyebilecek miyiz sizleri?

Bizim için sırada oldukça yoğun bir süreç var, uzun zamandır beklettiğimiz demolarımızı toparlayıp bir şeyler ters gitmezse güzel bir albümle karşınıza çıkmak istiyoruz. Çok “kendi işini kendi gören” bir grup olduğumuzdan klip çekiminden albüm kaydına her alanda bir çok yapılması gereken şey mevcut; bu bakımdan yorucu ama çok zevkli bir dönem bizi bekliyor diyebiliriz. Tabii ki bunun yanında müzik yapmanın en zevkli kısmı olan konserlerimize olabildiğince devam edeceğiz. Son zamanlarda konserlerin, festivallerin iptal edilmesi ve zaten nefes alamayan bir toplumun tüm soluk alma olanaklarının elinden alınmasına karşı üzüntülü ve daha da önemlisi öfkeliyiz. Türkiye’deki tüm müzisyen arkadaşlarımızla birlikte tüm baskılara karşı konser vermeye, sanatımızı paylaşmaya ve nefes almaya devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi