Tersine Dünya

Bugün bakmak ve bakılmak, izlemek ve gözetlemek, izlenmek ve gözetlenmek, üzerine katmak katman tuğla döşediğimiz kavramlar... Bu kavramlara bir de Mary Cassatt’ın gözünden bakmaya ne dersiniz?..

Mary Cassatt Amerikalı bir borsacının resme yetenekli kızı. Fransız izlenimci Edgar Degas ile yolları kesişiyor ve ardından onlara “ayrılmaz ikili” diyebileceğimiz kısa bir dönem yaşanıyor. Mesleki bir hayranlık, yeniden ve yeniden yaratma becerisine duyulan öykünme mi onların yan yana olmasının sırrı, bilmiyorum. Ben daha çok Mary Cassatt’ın tersine dünyasından haberdarım ve o dünyayı çok seviyorum.

Edgar denilince aklına Mary gelen kaç kişiyiz?

Dahası neden Pazar Pazar Mary Cassatt?

Geçen hafta Gazete Pencere’de Süreyya Su’nun güzel yazısını okuduğumda aklıma yine her zamanki gibi Mary Cassatt’ın resimleri geldi. Yazıyı elbette beğendim. Yazının bağlamı da benim bugün söylemek istediklerimden farklıydı. Dolayısıyla yazı sadece bana bir el verdi. Mary’yi de yazsana diye fısıldadı. Çünkü iki ressamı birbirinden ayrı düşünemiyorum. Bir ressam hep diğerini çağrıştırıyor bana. Manet ve Morisot gibi. Bu vesileyle bende biraz Mary Cassatt’tan bahsetmek istedim. Sadece ondan da değil, bakmak ve bakılmaktan.

Bugün bakmak ve bakılmak, izlemek ve gözetlemek, izlenmek ve gözetlenmek üzerine katmak katman tuğla döşediğimiz kavramlar. Örneğin bu resimlerden yıllar sonra Laura Mulvey’nin çığır açan “Görsel Haz ve Anlatı Sineması” makalesinde aktif eril bakışa karşı dişil pasif bakış sinema üzerinden kavramsallaştırılır. Akademik dilinden sıyırırsak daha da çarpıcı kalacaktır cümle; bakan göz, mercek erkektir. Bu sefer bu makaleden yıllar sonra Kate Manne “Down Girl” isimli kitabında yazacaktır. Kadının görevi her daim, herkesi memnun etmektir. Bakanı da.

Bazen ressamın gözünden baktığımız resimlerdeki bakmak ve bakılmak arasındaki farkı anlatır bize Cassatt. Normal kabul ettiğimiz noktada aslında “normal olmayanı” ortaya çıkarmaya çalışır. “Neden Büyük Sanatçı Yoktur?” isimli makalesinde Linda Nochlin doğal kabul edilen varsayımların sorgulanması ve sözde gerçeklerin aydınlığa kavuşturulmasından de bahseder. Bu böylesi bir gerçekliktir. Dışına çıkılması için yeni kelimelere, yeni bakışlara ihtiyaç duyduğumuz.

Ayna neyi gösterir?

Maalesef ki bir başkası tarafından fark edilmeden bu doğal kabul ettiğimiz durumları fark edemiyoruz.

Bazen uygun kelimelerimiz yok, sözlere dökemiyoruz. Bu sebeple ara ara da olsa tersine dünyayı görmekte fayda var diye düşünüyorum.

Mary Cassatt’ın resimleri kadının sadece bakılmak için olmadığının altını çizer. Kadına bakan ve kadının baktığı aynı çerçeveye giriverir. Bakan ve gören kadını çizer, okuyan kadını çizer. Kadınların aynadan yansımalarının gözetleyici bir bakışa bizi götürdüğü yerde aynayı kapatır, aynaya bakışı değiştirir, dönüştürür.

Resim 1 – Jean-Auguste-Dominique Ingres, Madam Moitessieri 1844-1856

Bu resimlerin biri Jean Auguste Dominique’in Madam Moitessier resmi. Aynanın kullanımı bana hep bugüne dair de bir şeyler anlatıyor. Aynadan yansıyanı gözetleme imkanı buluyoruz. Ayna bize kadının göstermediğini de gösteriyor. Ayna bize aslında kim olduğumuzu, neye bakmak istediğimizi ve neyi görmek, neyi gözetlemek istediğimizi de söylüyor olabilir mi? Korkarım olabilir. Kadın sadece bakılan olarak var resimde. Hatta kendisine bakılması için var. Resim bildiğim kadarıyla bir sipariş. Dolayısıyla karşılıklı bir rıza olduğunu varsayabilirim anlatırken…

Mary Cassatt’ın arka arkaya iki resmine bakalım.  Annesini resmettiği “Madam Cassatt Le Figaro Okuyor” resmindeki ayna kullanımına  ve arkadan gelen Ukiyo-E’den etkilendiği resimdeki ayna kullanımına bakalım. Ayrıca  annesini gazete okurken resmetmesi de elbette bir tesadüf değil. Gazete ve hatta Le Figaro okuyan kadının bir ânı bu. Kadın resimde nesne olmaktan çıkıyor bir anda. Bizi düşündürmeye başlıyor. 

Resim 2 –Le Figaro Okumak, 1878, Mary Cassatt

Resim 3 – Yıkanan Kadın, 1878, Mary Cassatt Ukiyo – E

Mary Cassatt bize bir şey anlatıyor

Aynanın size göstereceklerine değil, benim göstereceklerime bakın diyor olabilir mi? Gözetleyen bakışı ortadan kaldırıyor bana kalırsa. Onun bize göstermediği yerlerin “gizli özne” olduğunu söyleyecek bir şey bırakmıyor bize.  

Resim 4 –Bir Loca Sahnesi, 1876 - Mary Cassatt 

Resim  5 – Edgar Degas – Mary’nın baktığı yer

Bir Loca Sahnesi’nde, resmine bakalım ve hemen ardından bir kitapta okuduğum ve Mary’nin baktığı yer olarak geçen resme. Edgar Degas çizmiş bu resmi. İzlenimcilerin dönemi, Paris, bulvarlar, canlanan sosyal hayat tüm bunların merkezi Opera Binası. Resim tümüyle bakmak ile ilgili. O dönemde Degas’nın Renoir’ın resimlerini hatta daha bir çoğunu da bu fiil üzerinden inceleyebiliriz.  

Kadın bakıyor ve kadına bakılıyor resmi dikkatle incelersek. Kadın iki bakış arasında kalıyor; bizim ve ona bakan erkeğin. O yine de bakmayı seçiyor. Tıpkı erkeğin bakışı gibi bakıyor, dürbünle, mercek arkasından…

Hepimiz birer bakan ve bakılanız. O dönemki sosyal hayat bu resim için mutlak bir kesişim noktası aynı zamanda. Bakmak ve bakılmak, görmek ve görülmek. Ne kadar çok görülürseniz o kadar varsınız ve ne kadar çok bakılırsanız o kadar diğerlerinin bakışından sorumlusunuz bir bakıma. Bugünkü hayata epey benziyor. Sosyal hayat yerini sosyal medyaya bırakıyor bir bakıma ama aynı bakma ve bakılma süreci devam ediyor.

Bakmak ve bakılmak

Mary Cassatt bize tüm bunları gösteriyor, bu kavramlar üzerine biraz daha düşünmemizi sağlıyor. Hatta sadece düşünmek değil belki. Verili kabul ettiklerimizin sarsılmasını ve bu kabullerin değişmesini istiyor da olabilir. Hiç değilse ben baktığım zaman onun resimlerine, bunu görüyorum.

Sanırım bugünün hayatından temel bir farkı var. Bugün fotoğrafların öznesi olmayı başarsak bile binlerce fotoğraf arasında nesneleşmeden kalabilmek neredeyse imkansız. Sadece bir beğeni tuşuna indirgenmiş durumdayız. Üzerine düşüneceğimiz kadar zamanımız yok. İyisi mi, ara ara Mary Cassatt’ları, Berthe Morisot’ları, Edgar Degas’ları, Edouard Manet’leri hatırlayalım ve gündemin içinde bir ferahlayalım.

Teşekkürler Süreyya!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aslı Kotaman Arşivi