Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Soyuna soyuna kazanacağız!

Yaz ayları yaklaşırken Avrupa'da feministlerin gündemi hayli hararetli... Kadınlar havuzlara nihayet "üstsüz" girebilecek mi? Ya Heidi Klum?.. İç çamaşırı reklamına kızıyla çıkarak annelik müessesesine ihanet mi etti? Son araştırmalara göre Batı'da artık kız çocuk daha fazla tercih ediliyor. Peki bu "eşitlik" anlamına mı geliyor?

Avrupa son yıllarda her yaz bir "havuz problemi"ni tartışıyor! Erkeklerin plajlarda sadece mayoyla, memeleri açık gezmesi gayet "normal"... Peki kadınların "üstsüz" olması neden yasak? Feministler bu soruyla rahatça güneşlenme ve yüzme özgürlüğü talep ediyor.

Konuyu geçen hafta Die Welt'te ele alan Mirna Funk, açılan davalar sonunda artık Almanya'da kadınların da bazı havuzlara üstsüz "kabul edilmesini" kutluyordu! Bikini iplerinden aşırı rahatsız olan Funk, hayatı boyunca plajlarda üstsüz güneşlendiğinden söz ediyor, sosyalist Doğu Almanya'da çok yaygın olan "serbest beden kültürü"nü ve "nüdist plajları" hatırlatıyordu. Sahi, ne değişmişti? Erkeklerin memeleri çok "masum"du da kadınlarınki mi "müstehcen"di?!

MEME: ÇOCUĞUN İLK GIDASI!..

Elbette bedene anlamlar yüklenmesinde din bir faktördü. İşte İsrail'de bikinisinin üstünü çıkaran Funk, beş dakika içinde güvenlik görevlisini karşısında bulacaktı! Sebep? Etrafta çocuklar vardı! Funk'un buna cevabı önce bir kahkaha olacaktı! Öyle ya; çocuklar için meme, doğar doğmaz emmeye başladıkları, en doğal besin kaynağıydı! Bu tabloda "seks" gören acaba erkek egemen ahlak olmasındı? Görevlinin "Polis çağırırım!" tehdidine aldırış etmeyen yazar, böylece plajda keyifli bir gün yaşayacaktı.

Sahiden de Funk'a göre meme, hatta vajina ya da penis, alelade organlarımızdı. Tıpkı kulak, burun ve göz gibi... O halde "gizleme" çabası niyeydi? Cinsellik çağrışımı?! İyi de "ayak fetişistleri" ne olacaktı? Ayrıca eller ve dudaklar da seks esnasında gayet işlevseldi! Onları da gizlersek sonumuz Afganistan ya da "burka" değil miydi?!

ERKEK: 'KONTROLSÜZ ERGEN' Mİ?

Kaldı ki burada bir başka ayrımcılık vardı. Karşı cins "tahrik olmasın" diye kapanma çabası... Aslında tam da erkekleri "kontrolsüz ergenler" kabul edip "aşağılamak" değil miydi? İlkel güdüleri dengeleyeceğimiz yerdi modern toplum... Ayrıca kadınlar da atletik bir adam gördüklerinde cinsel olarak uyarılabilirdi. Yani?.. Yasa ve yasaklar, bir kişinin kafasındaki fantezilere göre şekillenemezdi.

Funk, kadını "av", erkeği "avcı" gösteren geleneksel ön kabule de karşıydı. Bir erkek üstsüz bir dişi gördüğü için "en kötü ihtimal mayosuna boşalır"dı! Bu da onun problemiydi! Funk, klasik feminist akımların aksine bunu "cinsel şiddet" olarak görmüyordu. Zira bir erkeğin aptalca "zaafı", kadını otomatik olarak "cinsel nesne" haline getirmezdi ki!.. Fiili bir saldırıya uğramadığı müddetçe kendisi hâlâ seksüel tercihlerde bulunabilen, bağımsız bir "özne"ydi.

Neticede arzular gayet insaniydi ve karşı tarafa zarar vermedikçe yeme-içme kadar "iffetli"ydi. Ama ah şu erkek milleti... Keşke çoktan serbest olsaydı da plajlarda meme göre göre ergenlikten kurtulabilseydi!

KADININ BEDENİ: KADININ KARARI

Tabii herkes Funk gibi düşünmüyordu. Bazı havuz yöneticileri örneğin... Yüzmeye farklı kültürlerden çeşit çeşit insan geldiğini, herkesin "üstsüz"leri hoş göremeyeceğini söylüyordu. Dolayısıyla kamusal alanda "normal mayo" kuralına devam etmekte fayda vardı. Hatta "burkini" de normal mayolar arasındaydı. Yeter ki cinsellik çağrıştırmasın! Memeler günah keçisiydi!

Aynı hafta Heidi Klum'un reklam panoları da Almanya'yı sarsacaktı. Bir iç çamaşırı firması için kamera karşısına geçen eski manken, kızı Leni ile el ele poz vermişti. Bir anne ile kızın "neredeyse çıplak" karesi kamuoyunda tartışma yaratacaktı. Kimilerine göre Klum, "kızını erkeklere sunan" çağ dışı kadın pozisyonuna düşüyor, ataerkilliğe hizmet ediyordu. Hatta böyle bir moda fotoğrafında "pornografik alt metinler" arayanlar bile çıkacaktı!

Konuyla ilgili bir yazı kaleme alan moda editörü Adriano Sack ise reklamı beğenmeyenlerin o markadan alışveriş yapmayacağı özgür bir dünyada yaşadığımızı hatırlatıyordu. Ve en önemlisi... Leni 19 yaşında, içki içebilen, oy kullanabilen bir yetişkindi. Genç bir kadının annesiyle poz vermesinden kime neydi?!

FEMİNİZM ÖLDÜ MÜ?!

İşte 21. yüzyıl Avrupa'sında kadınlar böyle sorunlarla uğraşıyor. Ne giyeceklerine, kiminle ve nasıl görüneceklerine hep bir "üst akıl" karar versin isteniyor! Bugün bile!.. O "üst akıl" bazen erkek arkadaş, bazen koca, bazen havuz yöneticisi, bazen de "kamuoyu baskısı" formlarında karşımıza çıkıyor.

İyi haberler de yok değil... Köln Üniversitesi'nden sosyolog Prof. Karsten Hank'ın araştırması, artık Avrupa'da ailelerin daha çok kız çocuk tercih ettiğini ortaya çıkarıyor. Bu değişimde kadınların da çalışıp para kazanabilmesi, dolayısıyla aile işletmelerini devralabilmeleri pay sahibi tabii... E yaşlanınca size daha ihtimamla bakmaları da cabası!.. Yani bu değişimin altında bile "bir miktar geleneksellik" yatıyor!

Keza Basel Üniversitesi'nden sosyoloji profesörü Katja Rost'un 9000 genç kadın öğrenciyle yaptığı hayli kapsamlı çalışma... Çoğunun akademik kariyer değil, "başarılı bir damat adayı" düşlediklerini söylüyor! Nasıl yani? Feminizm öldü mü?! İsviçre'de ortalık karışıyor!

İyi de çalışmak kadar aile kurmak da bir kadının hayali olamaz mı? Ve ister soyunarak, ister kapanarak... İster çalışarak, ister bebek bakarak... Diledikleri gibi yaşasalar...

Acaba kadınları rahat bıraksak olmaz mı?!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi