Burak Soyer
Müzisyenlerin isyanı: ‘Umutsuz yaşanmaz ve biz yaşayamıyoruz!’
1 Haziran’da ‘kademeli normalleşme süreci’ne geçişte alınan kararlarda müzisyenlerin adının dahi geçmemesi ve hâlâ kendileriyle ilgili bir açıklama yapılmaması sahne emekçilerini isyan ettiriyor.
Türkiye’de 1 buçuk yıldır devam eden pandemi sürecinde 103 müzisyen yaşadıkları ekonomik sıkıntılar sebebiyle yaşamına son verdi. Tek gelir kapıları olan barların kapalı olması, açık-kapalı hava fark etmeksizin konser etkinliklerinin yapılmaması, insanın dişinin kavuğuna yetmeyen 1000 liralık desteklerle sahne emekçilerine adeta ‘sadaka’ verildi.
Tüm vatandaşlar gibi müzisyenler de ‘kademeli normalleşme süreci’ne geçiş kararıyla ilgili atılacak adımlar için 1 Haziran’a kilitlenmişti. Ancak alınan yeni kararlarda birçok sektör az da olsa bir nefes alırken süreçten en çok etkilenen müzisyenlerin adı bile anılmadı. Sahne emekçileri duruma isyan etti. Hükümet kanadından hâlâ müzisyenlerin durumuyla ilgili tek bir kelime dahi duyulmadı.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız müzisyenler, yetkililerin bir an önce devreye girerek kendileriyle ilgili durumun gözden geçirilmesini, mekânlarda sahne almaya ve konserler vermeye başlamak istediklerini dile getiriyor.
Nejat Yavaşoğulları – Bulutsuzluk Özlemi
Kitlelerin tanıdığı bir müzik dünyası var. Bu dünyada yer alan bir sürü sesçi, ışıkçı, vd. meslekten insanlar var. Kitlelerin tanıdığı isimlerle çalışanlar nispeten az etkilendi. Ancak bu buzdağının görünen kısmı. Bir de köy düğününden tutun da kafelerde barlarda çalan birçok insan var. Onlar bu durumdan çok etkilendi. Hiçbir güvenceleri yok. Avrupa ülkelerinde müzisyenler çok büyük yardımlar aldı. MÜYORBİR’de kayıtlı bulunan müzisyenlerden 31 bin kişi, 1000’er lira aldı. Aynı 31 bin kişiye 3000 verilecekmiş. Bunlar albümü çıkmış tanınan insanlar. Bunun dışında olanlar çok zor durumlar. Sendikalaşma şart. Devletin gözünde klarnet çalışan bir vatandaş örneğin bir müzisyen kartı alabilir. Müzisyenlik bir meslek.
Levent Gönenç – Şanser Kurt / Levent ve Şanser
Son yıllarda sadece müzik değil tüm sanat alanları ‘üvey evlat’ muamelesi görüyor. Şu bir gerçek: Pandemi her şeyde olduğu gibi müzik endüstrisinin de kurallarını değiştirdi Zaten pandemi öncesinde başlayan dijital dönüşüm bu süreçle birlikte müzik dinleyicisi tamamen dijital kanallara angaje oldu. Böylece müzik açısından çağımızın garip bir çelişkisi ortaya çıktı. Müzik daha yaygın bir şekilde ve daha çok kişi tarafından dinlenirken müzisyenlerin geliri artmadı, aksine azaldı. Belki ileride şartlar değişebilir ama bugün için müzisyenlerin dijital dünyadan geçimlerini sağlamaları mümkün görünmüyor. Performansa dayalı (yani konser, etkinlik, mekân müzisyenliği gibi) gelir kapıları da kapanınca durum müzisyenler açısından tam bir felakete dönüştü. Hükümet bütçesini hazırlayanlar sanatın ‘üvey evlat’ olmadığını ne zaman anlayacaklar merak ediyoruz. Türkiye’nin kültür politikalarında önceliklerin ve tercihlerin acilen gözden geçirilmesi gerekiyor.
Murat Uysal / Şehrin Azizleri
Her şeyden önce bu süreç, neresinden bakarsanız bakın çok amatörce yönetildi. Hatta amatörce kısmı bir tarafa, değil sadece müzik ve sanat emekçilerini, yaşayan tüm insanları mağdur etmek isteseniz ancak bu kadar mağdur edebilirdiniz!.. Doğru düzgün ne bir destek ne bir eylem planı sunulmadı bizlere. Üstelik ülkede müzik ve sanat sadece bu virüs salgınında değil, bizimle hiçbir alâkası olmayan, coğrafi olarak kilometrelerce ötede olup biten bazı olaylarda bile, hep ilk durdurulacak, sansürlenecek ya da kısıtlanacak insani haklardan biri olarak düşünüldü yıllardır. Oysa müzik olmazsa, her şeyden önce umut yitirilir insanlar ve özellikle gençler arasında. Geleceğe umutla bakamazsınız. Bizler müzik ve sanat emekçileri olarak, geçen bu süreçte bize karşı sergilenen bu görmezden gelinen tutumu asla unutmayacağız. Benim gibi sanat adına ömür tüketmiş herkesin bir şeylerin eskisi gibi olacağına dair umudu da tamamen tükendi. Her gün “Acaba yarın sabah uyandığımızda neyle karşılaşacağız?” sorusuyla hepimiz bıktık usandık artık. Yaşamak umut olmadan asla yaşamak değildir. Ve bizler de gerçekten kelimenin tam anlamıyla “yaşayamıyoruz”.
‘ASLINDA BİR YAŞAM TARZI DAYATIYORLAR!’
Deniz Küçük / Müzisyen
Bir buçuk senedir müzik sektörü hariç herkesle ilgili çeşitli düzenlemeler birkaç defa yapılmış olmasına rağmen, ‘müzisyen’, ‘konser mekânı’ veya barlarla ilgili bir normalleşme adımı atılmadığı gibi, bu kelimeler bir kez olsun zikredilmedi bile. Tüm bunlar göz önüne alındığında karar mercilerinin müzik endüstrisi üzerinden bir ‘yaşam tarzı’ dayatması yaptığını/yapmaya çalıştığını düşünmeden edemiyorum. Yüzlerce arkadaşımızın intihar etmesi, binlercesinin de hayatta kalabilmek için ekmek teknesi olan enstrümanlarını satmak durumunda kalması ve konser yapabileceğimiz yerler olan barların pek çoğunun iflas etmesi, Türkiye müzik endüstrisinde belli bir süre zor kapanacak yaralar açtı.
Defans
Bu sektörün de diğer hizmet sektörlerindeki düzenlemelere dâhil edilmesi gerekli. Haziran ayı için herhangi bir karar alınmadı ancak kısa sürede bunun düzenleneceğini ve temmuz ayında hatta daha erken uygulanabileceğini düşünüyorum. Müzik sektörü de bu normalleşme düzenlemeler kapsamında acilen ele alınmalı ve mağduriyetlerin devamı engellenmeli. Yüzde 50 kapasite ile de olsa bu yaz nefes alıp dinleyicisi-izleyicisi ve sanatçı ve emekçileri ile birlikte yaşama dönmeliyiz.
Alaz Pesen / Müzisyen, Öğretim Görevlisi
Türkiye’nin müziğe, sanata, ifadenin özgürce, estetikle harmanlanarak dışavurumuna bakış açısını değiştirmesi de bu anlamda son derece önemli. Kısa vadede aşılama güzel bir çözüm, ancak uzun vadede ve derhal başlanmak üzere, yetkililerin, belediyelerin, meslek birliklerinin müzik emekçilerine yönelik çözüm üretmesi ve uygulaması çok önemli.
Pump
Kovayla yangını söndüremeyeceğimize göre, bir defaya mahsus maddi desteklerle de müzisyenlerin derdine derman olunamaz. Kontrollü şekilde müziğin dinleyenleriyle buluşması, açık havanın ve mekânların açık kısımlarının kullanılbildiği yaz mevsiminin avantajlarının değerlendirilmesi lâzım. Unutulmaması gerekir ki şu anki sıkıntıyı müziği sadece icra edenler yaşamıyor. Bu birbirini destekleyen, bütünleyen unsurlardan oluşan büyük bir eko-sistemden bahsediyoruz aslında. O nedenle, ruhlarımız artık bu gıdadan daha fazla mahrum kalmasın diye kurallı bir şekilde ve açık havada olacak şekilde müzik hayatımıza geri dönmeli.
Gormot
Pandemi sürecinde 1 buçuk yılı aşkındır müzisyenler olarak işimizi yapamaz olduk. Bununla birlikte tabii ki kazanç olarak elde ettiğimiz herhangi bir gelir olmadığından dolayı da müzik sektörü emekçisi olarak zor günlerden geçiyoruz. Bu sektörü oluşturan müzisyenler dışında, sahne çalışanları, teknisyenler, ışıkçılar, tonmaister’ler, rodi’ler olmak üzere hepimiz 1 buçuk yıldır işsiziz. Ayakta kalmaya çalışıyoruz fakat gerçek mânâda bir destek olmadığından dolayı ne kadar ayakta kalabiliriz hiçbir fikrimiz yok. Maalesef maddi sıkıntılar sebebiyle birçok meslektaşımız da hayatını sonlandırdı. Çok üzücü bir durum. Gerçek destek nedir? Mesela müzisyenlere yapılan yardımların arttırılması, süresinin uzatılması, müzisyenlere sağlık sigortası yapılması, destek kredileri, hibe kredilerinden müzisyenlere de pay ayrılması gibi düzenlemeler en azından ferahlatıcı olabilirdi. Pandemi, insan sağlığının yanı sıra ekonomik olarak da insanları çok zor durumda bıraktı. Temennim o ki, bu beladan biran evvel kurtuluruz ve biz müzisyenler de o beklediğimiz konserleri yapma fırsatını buluruz.