Memetcan Demiray
La 'süfli' vita!..
20 milyon nüfuslu İstanbul'dan Anadolu'ya günde sadece 13 tren kalktığını biliyor muydunuz? Oysa "scooter"lar her yerde... Ters yön, kaldırım dinlemiyor. Bu sırada zavallı Batı'da otonom araçlar test ediliyor ve Orient-Express en lüks haliyle raylara dönüyor! Kime ne ki?! Ülkemiz bugün açılışından tam 21 yıl sonra (!) Sabiha Gökçen'e metro götürmenin heyecanını yaşıyor!
Şu üç günlük dünyada bazen kafayı fazla yoruyoruz. Öyle ya, çözülecek sorun var, çözülemeyecek olan var. İsrail-Filistin gerginliği örneğin... Gün gelir, taraflar öpüşüp barışabilirdi. Savaşlar ve enerji krizi... Elbet sonsuza dek sürmeyecekti. Hatta bir bakmışız, Afrika'da açlık son bulmuş; "süper güçler" el ele verip küresel ısınmayı durdurmuş! İnsan yeter ki istesin, her şey hallolurdu. Ama ya İstanbul'un trafik sorunu?! İşte ona Bill Gates'in bile önerebileceği bir çare yoktu!
Ne hayal kırıklıkları yaşanmıştı bu uğurda... Metrobüs mesela... 21. yüzyılın dahiyane projesi ile otobüsler E-5'te vızır vızır gidecekti. Teoride tabii... Fakat vatandaşlar akın edince metrobüsler, bir anda "balık istifi"nin sözlük anlamına dönüşecekti.
Zira kentte nüfus 20 milyondu ve ışınlanma keşfedilse muhtemelen orada da sıkışıklık yaratacak bir kalabalıktı bu. Hamdi Abi'nin bacaklar geldi de kolları ve kafası Esenyurt'ta kuantum yoğunluğuna takıldı! Dersaadet'te fütüristik hayaller kurmak da zordu!
ATOMİZE BİR YOLDAYIM, GİDİYORUM SCOOTER İLE...
İşte son dönemin gözde ulaşım aracı "scooter"lar da benzer bir kaderi yaşıyordu. Özellikle gençlere hızlı, özgür ve hesaplı bir ulaşım vadeden namıdiğer "Martı"lar, kısa sürede çok popüler olacaktı. Uygulamayı indir, QR kodu okut ve oldu bile: "Elektrikli scooter" emrine amade!..
İster kestirmeden ofise git, istersen sevgilinle sahilde gez. Senin bileceğin işti. Fakat o da ne? T harfi formatında kaykaylar... Kadıköy ve Beşiktaş gibi merkezleri karınca gibi basmıştı. Ara sokakta, kaldırımda ve hatta trafiğin ters yönünde... Her yerde onlar vardı! Ve yolda yürürken bir an için dikkatiniz dağılırsa... Belli belirsiz bir "vızzz" sesiyle üzerinize gelmeleri kaçınılmazdı! Kask mı? Hak getire... Kolaylık vadeden postmodern bir vasıta, İstanbul'un keşmekeşine yepyeni bir kaos katmıştı.
Tıpkı "moped"ler gibi... Trafikte hacmi küçültüp hızı artıran bu mini motosikletler, kargo firmaları ve online siparişler yüzünden şimdi yaya yollarında cirit atmaktaydı! Çünkü Falanca Hanım'ın M Market'ten çok acil, "hemen" kırıkkırağa ve kampanyalı tulum peynirine ihtiyacı vardı. Feşmekân Bey'inse gece 11'de canı sufle çekmişti. Zavallı motokuryeler, "mutluluğu" sıcak sıcak "getir"eceğim diye koştururken... Henüz toplum ve birey inşasında zorlanan bir ülke, "atomize arzular" çağına "go hızıyla" geçmişti!
AVRUPA METROSU: BİR HAYAL Mİ?
Oysa "süfli" Batı öyle miydi?.. Hâlâ tren gibi çağ dışı (!) bir ulaşım aracından medet umuyordu. İşte "Metropa" projesi... 2050'ye kadar 95 Avrupa şehrini ring seferlerle birbirine bağlamayı hedefliyordu. Lyon'da binip Varşova'da inilecek, Hamburg'dan direkt Bologna'ya inecek bir tür metro ağı... Uçakların atmosfere verdiği zararı en aza indirebilirdi. Evet; mesafeler uzak, varış süreleri çok uzundu. Ama bu mesele de gece yolculuklarıyla hallolurdu.
500 milyar avroluk proje şimdilik hayal aşamasındaydı. Ama söz konusu tren tıngırtısıyla uyumaksa... Avrupa'da çoktan hayata geçmiş yenilikler de vardı. İspanya'da devlet demiryolları Renfe örneğin... Ucuz uçuşları örnek almış, ekstra bagaj gibi hizmetleri ayırarak 7 avroya kadar indirmişti bilet fiyatlarını... Yok ben rahatlık arıyorum derseniz... Avusturya'nın "Nightjet"i yataklı vagon konforunda çığır açmıştı. Üstelik şimdi her kompartımana özel duş ve tuvaletler tasarlıyordu. İsveç'te EuroNight da öyle... Pek yakında "birinci mevki"de şık odalar ve duşları hizmete sokacaktı.
ORIENT-EXPRESS'İN DÖNÜŞÜ!..
Fransa'da yeni girişimci Midnight Train... Gelecek yıl başlayacağı seferlerde barı ve restoranıyla fark yaratacaktı. Paris'ten Venedik ve Barcelona'ya "otel konsepti"nde seyahat... Oldukça iddialıydı.
Ve eski bir dost, Orient-Express!.. O da pek yakında raylara dönmek üzereydi! Trenin isim hakkını satın alan Accor oteller zinciri, İtalya'nın devlet demiryollarıyla anlaşarak Orient-Express'i "marka" olarak 21. yüzyıla taşımaya karar vermişti. Maksimum 62 kişi kapasiteli her bir trende 12 "deluxe" kabin ve tam 19 süit, yolcularını muazzam bir mutfak ve nostaljik dekorasyonuyla 1950'lere, 60'lara götürecekti.
Orient-Express La Dolce Vita'ydı (Tatlı Hayat) tren turunun adı... Üstelik varış noktaları arasında Paris ve Split'in yanı sıra, Agatha Christie'nin "Şark Ekspresi'nde Cinayet" romanını yazdığı kent, İstanbul da olacaktı!
HETERODOKS KOPUŞ, NEOKLASİK UÇUŞ
O İstanbul ki bugün Sirkeci Garı tam ortasından delinmiş, "Marmaray istasyonu" olarak kullanılıyor. Haydarpaşa uzun süredir tadilatta... Akıbeti bilinmiyor. 20 milyon nüfuslu megapolden Anadolu'ya, sıkı durun: Günde 13 tren kalkıyor! Yani? Canınız kentten "heterodoks bir kopuş" mu çekti?! Epey önceden biletinizi almanız gerekiyor! İşte "nöroekonomi", işte "Türkiye Ulaşım Modeli"!..
Bu sırada hafta içi General Motors'un "sürücüsüz otomobil"ini San Francisco sokaklarında test eden The New York Times muhabiri Cade Metz, aracın bunca gelişmişliğine rağmen hâlâ trafikte tuhaf tepkiler verdiğinden söz ediyor. Kendince "riskler" algılayan yapay zekâ, sık sık hız kesiyor ya da kazara eliniz camdan dışarı mı çıktı? Tehlikede olduğunuzu düşünüp motoru durduruyor. Oysa bizde öyle mi? Artık şehir hastanelerinin koridorlarında bile elektrikli arabayla geziliyor!
Ve bir müjde daha!.. 2001'de açılan Sabiha Gökçen Havalimanı, tam 21 yıl sonra (!) bugün bir metro hattına kavuşuyor! En neoklasik inişler, en epistemolojik kalkışlar Kurtköy semalarında bizleri bekliyor!
Şu halde, tüm bunları beğenmeyip yurt dışına heveslenen "sefiller"e acımamak elde mi? "La süfli vita" onlarınki... Zira kiralık "scooter"la Kapıkule'den öteye geçilemiyor.