Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Kaybolmak güzeldir!

Bir zamanlar "navigatör", "aletler yardımıyla gemiye yön veren kişi"ydi. Şimdilerde "navigasyon" bize rota çiziyor! Eh, teknoloji devlerine uymak gerek sonuçta. İşte "artırılmış gerçeklik", işte "zihin okuma" çabaları... Sahi... Doğada yönünü arayan insanlık nereye ilerliyor?

COVID'in ardından yıllar sonra seyahate çıkmak heyecanlıydı! Hedef İzmir... Ama bunun için önce otobüsün Dudullu'daki kalkış yerine varmak lazımdı. Dudullu?!.. İyi de orası neresiydi?! Eh, adresi bilmek taksicinin işiydi!

"Online" çağırdığımız şoför bizi harita üzerinden buldu ve tabii ki gideceğimiz yeri sordu. Cevabı da cep telefonu ekranına yazıp "navigatör"de rotayı oluşturdu. "İki kilometre düz gidin... 300 metre sonra sağa"... Aaa!.. Bak sen şu "yolbil"e... İstanbul'un site-konduları arasında en doğru güzergâhı sunmuştu!

İzmir'de bizi çok sevimli bir aile karşılıyordu. Ve yine aynı soru: "Menderes'e nasıl gidilir"?.. Herkes araca biner binmez cep telefonlarını açacak, yine "rota oluşturulacak"tı. "Benim harita sağdan gösteriyor anne"!.. "Yavaş baba yavaş, ileriden sola"!.. Gözler yol yerine ekranlarda... Gecekonduların gökdelenlerle iç içe geçtiği körfezde hayli ilginç bir "sürüş deneyimi" olacaktı.

"Dijital denizciler" direksiyon başında!..

Elbette burası Türkiye'ydi. GPS'in önerdiği tali yol çoktan kapatılmış ya da tarla görünen arazide dev bir üniversite kampüsü yükseliyor olabilirdi! Hatta... Bin yıllık mahallelerin adı da bir belediye encümeni kararıyla pat diye değişebilirdi! Ama olsun... Google'a güvenmek gerekirdi!

Sahiden de eskiden tek tük teknoloji meraklısı insanın kullandığı "navigasyon"... Demek ki artık "norm" haline gelmişti! Direksiyona geçen kişinin el frenini indirmeden önce cep telefonunu ön konsola "pusula" gibi asması esastı! Yeni çağın "dijital denizcileri" için "kaybolma riski"... Karayipler'de Henry Morgan'a denk gelmek kadar fenaydı!

Aynı günlerde Apple... Yeni gözlüğü Vision Pro'yu tanıtacaktı. "Artırılmış gerçeklik", "augmented reality" ya da kısaca AR... Yoksa insanın "robotlaşması" sandığımızdan çok daha mı yakındı?

Vision Pro: "At gözlüğü" mü, devrim mi?

The Verge'de Vision Pro'yu test eden Nilay Patel, cihazın teknik özelliklerini öve öve bitiremiyordu. Kayak gözlüğünü andıran Vision Pro ile aynı anda hem film izleyip, hem görüntülü sohbet edip hem de telefonuna notlar alabilen Patel, özellikle 4K ekran kalitesine bayılmıştı. Ama...
Patel'in bazı eleştirileri de vardı. Örneğin bir aile ortamında... Vision Pro'yla bir maçı tek başına izlemek... Son derece "yalnızlaştırıcı" değil miydi? Ya da çocuğunuzun doğum günü partisini kafanızda adeta "at gözlüğü"yle kaydetmek... "Tuhaf" olmaz mıydı?!
Der Spiegel'den Sascha Lobo da benzer bir noktaya temas ediyordu. "Giyilebilir bir teknoloji"... Estetik açıdan daha "insani" olamaz mıydı? Wired'da Kate Knibbs ise konuya çok daha olumsuz yaklaşacaktı.

"Kaybolamaz" teknoloji

Apple'ın artık "devrim" yapmaktan hayli uzak olduğunu vurgulayan Knibbs, Vision Pro'nun "kaybolamaz" olduğundan söz ediyordu. iPhone'u işi bitince cebimize koyuyor, Apple Watch'ı bileğimizde "gizliyorduk". İyi de Vision Pro'yu suratımızın tam ortasında, üstelik göz gibi hassas bir organın üstünde taşıyorduk! Buna kaç dakika dayanırdık?

Hem sahi, Steve Jobs'un halefi Tim Cook... Neden hiç Vision Pro ile medyaya poz vermemişti? Acaba "ürününe" mi güvenmemekteydi?
Elbette The New York Times'da Kevin Roose'un bahsettiği gibi Apple, "sıradan" bir cihazı "ihtiyaç" haline getirmekte uzmandı. Ama mesele müzik kalitesiyse, AirPod'un çok eski bir kablolu kulaklıktan temelde ne farkı vardı?

Kısacası Vision Pro'nun işi zordu. Hem bir yanda "tutmayan" Metaverse... Bir yanda kripto paraların eriyişi... Belki teknoloji devleri de "yanılmaz" değildi.

Sırada "zihin okuma" mı var?

Türkiye'de sadece 3499 dolarlık fiyatı ve olası "vergi yükü"yle gündeme gelen (!) Vision Pro, dünyada işte böyle tartışmalara konu oluyor. Aynı günlerde felçi bir insanı beyin sinyallerini yapay zekâya aktararak yürütmeyi başaran NeuroRestore... Çığır açıyor. Peki yakın gelecekte bilgisayarlar zihnimizi mi okumaya başlayacak? NeuroRestore'dan Henri Lorach, "Teorik olarak bu mümkün" diyor ve Elon Musk'ın Neuralink'ini örnek gösteriyor. Deneylerde çok sayıda hayvan telef ettiği için suçlanan Neuralink... ABD'de aldığı izinle bedenleri "dönüştürmeye", insanı "yeniden tanımlama"ya hazırlanıyor!

NeuroRestore'un geliştirdiği teknoloji sayesinden beyin sinyalleri bacağına yapay zekâ ile aktarılan Gert-Jan Oskam, yürümeyi başardı!

Navigatör benim!

Peki biz buna ne kadar hazırız? Ateşi kontrol altına alan ilk insanlardan bugüne çaba, "belirsiz" doğayı "belirli" hale getirme üzerine kurulu... İyi de "yabancı" kentlerin ara sokaklarında kaybolmadan, "yanlışlıkla" göllere, ormanlara sapmadan seyahatin ne keyfi kalıyor?
İngilizce aslında "navigator", "aletler yardımıyla gemiye yön veren kişi" demekti. Büyük coğrafi "keşifler"... Büyük maceracıların işiydi. Şimdi "navigasyon" bize "yön veriyor"!

Neticede dikensiz gül bahçesi "artırılmış gerçeklik"te bile pek mümkün görünmüyor.

Asıl navigatörün kendisi olduğunu unutan insan... Henry Morgan'sız bir Karayipler'de "korsancılık" oynamaya çalışıyor! Oysa teknoloji bile "kaybolarak" ilerliyor.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi