Burak Soyer
“İyiliği büyütmek ve yaymak için müzik yapmaya çalışıyoruz”
Aycan Yeter öncülüğünde kurulan ‘Gormot’, Karadeniz’in coşkusunu en iyi ifade eden tulumla rock’ın ‘çılgın çocuğu’ progresif’i birleştirerek dinleyiciyi sınırsız bir coşkunluğun içine çekiyor. Lazların ‘iyilik tanrısı’ ‘Gormot’u kendine kılavuz edinen topluluk ilk teklisini yayınladı.
Bundan 3000 bin yıl önce Karadeniz’in doğu kıyılarında kurulan Antik Çağ krallığı Kolhis, Laz kabilelerinden oluşan bir krallıkmış. Kolhis’in mitolojisine göre de iyilik tanrısı ve yaratan Gormot bu topraklarda yaşarmış. Yazıya konu olan Gormot ise hem adını hem de şiarını bu mitolojik tanrıdan alan, kuzeyin rüzgarının temsilcisi tulum enstrümanını rock’ın en sınırsız türlerinden olan progresif’le birleştiren bir topluluk. 2019 yılında Aycan Yeter kurulan Gormot, kadrosunda Burak Gürpınar, Uğur Gülbaharlı, Poyraz Kılıç ve Çağatay Kadı gibi birbirinden önemli isimleri barındırıyor. Gormot, 11 Haziran’da yayınladığı ‘Hicazuri’ isimli teklisiyle dinleyiciyi bambaşka bir yolculuğa çıkarıyor.
Gormot’un ‘Hicazuri’ teklisi aslında bir projenin başlangıcı. The Birth (doğum), The Life (yaşam) ve The Eternity (sonsuzluk) bölümlerinden oluşan bu projedeki her şarkı grubun kurucusu Aycan Yeter’in yaşamından bir hikayeyi anlatıyor. Bu üçleme için, “Bu projelerde yer alacak her şarkı hayatımdaki hikâyelerin birer toplamı. Yaşadığım şehirde, Lazona ve Amerika’da biriktirdiğim duygular yapacağımız müziğin tamamıyla içinde yer alıyor. Bununla birlikte her şarkının da ayrı bir görseli bulunuyor ve konserlerimizde, dinleyiciyle buluştuğumuz her mekânda bu görsellerle birlikte şarkılarımızı seslendireceğiz” diyen Aycan Yeter’le ‘Gormot’un hikayesini konuştuk.
Türkiye’de yöresel müzik kültürümüz çok geniş ama Karadeniz müziğinin hep kendine ait bir tınısı olduğunu düşünürüm. İlk çınladığında anlarız Karadeniz’e ait olduğunu. Nasıl bir özelliği var Karadeniz müziğinin?
Kültürel olarak oldukça zengin bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu da sanatın her dalında zenginliği ifade etmekte. Karadeniz bölgesi de bu zenginliklerin adeta bir incisi. Lazlar, Türkler, Rumlar, Gürcüler, Hemşinliler ile birlikte bir çok kadim halktan topluluklar bu coğrafyada bir arada yaşıyorlar. Bu birliktelik ile Karadeniz bölgesinin kendine has müzikal bir tavrı ortaya çıkıyor. Karadeniz bölgesine ait müzikler genellikle coğrafi konuma ve kültürel yaşayışlara göre oluşur. Bir türküde yayla dumanını içinize çekersiniz bir başkasında derenin sesini dinlersiniz, bir diğerinde ise eski bir tahta evin duvarlarından gelen tulum sesini işitirsiniz. Karadeniz gibidir aslında coşkun ama bir o kadar da derin hüzün içerir.
Tulumun sizde çok özel bir yeri var. Bildiğim kadarıyla epey bir yerde de bu enstrümanı tanıtmak için çalışmalar yaptınız. Nasıl başladı merakınız? Ve bu enstrümanla yola devam etme inadını neye borçluyuz? Karadeniz damarı olabilir mi?
Evet tulum benim için çok kıymetli, dedelerimden kalan bir miras diyebilirim. Küçükken dedem başımı öper gibi yapıp tulum çalardı bir yandan da tulum dinlerdi. Çocukluktan bir şekilde tulum sevgisi aşılandı diyebilirim. İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Sadece yaz tatilinde köye gider ve üç ay kadar kalırdım. Bu sürede de nerde bir tulum sesi duysam hemen yanına giderdim. Bu şekilde ufaktan bir sevgi ve merak başlamıştı. Tulumu öğrendikten sonra geliştirmek ve tanıtmak amacıyla neler yapabilirimin düşüncesine daldım. Yurt dışında yaşadığım süre boyunca orda bir çok workshoplar verdim. Bunun yanında gelecek nesillerin bilinçli bir şekilde hem tulumu tanıması hem doğru öğrenmesi adına dünyada ilk olacak tulum metod kitabını yazdım. Çok kısa bir süre içinde yayında olacak. Bir ara acaba başka bir enstrümana mı geçsem diye düşünsem de, çaldığım enstrümanın çok özel olduğunu fark ettim. Biraz Laz inadı biraz da enstrümanı hak ettiği değere kavuşturma isteği ile elimden gelen her şeyi yapmaya karar verdim.
Gormot nasıl kuruldu?
Aslında Gormot benim kafamda Amerika’ya giderken ruhen kurulmuştu. Ruhu dışında hiçbir şeyi yoktu. Bir çok şeyi düşünerek, yazarak ve müzikleri ortaya çıkartarak işe başladım. Müzikler ortaya çıktığında yapmak istediğim müziğe doğru yolculuğum başladı. Uzun bir demlenme sürecinden sonra artık ruhu bedenle buluşturma zamanı gelmişti. Ekibin birçoğu ile yollarımız çok öncesinde bir kaç kere kesişse de birbirimizin çok da farkında değildik. Ben gizli bir enerjiye ve hepimizin de bir şekilde o enerjiye bağlı olduğuna inanırım. Ve bu enerji, daha önceleri farkında olmadan yollarımızın kesiştiği kişileri karşıma çıkarttı. Hepimizin müzikal bakış açısı hemen hemen aynı doğrultuda olduğundan daha grubun ismini koymadan provalara başladık. Herkes hikayemi çok sevmişti ve oturup hep birlikte grubun ismine karar verdik tabii burada bir Laz olarak isim önerilerini getiren kişi ben oldum. Sonuçta ortaklaşa ‘Gormot’ adında birleştik. Çünkü iyiler daima kazanırdı.
Neden Gormot’tan ilham aldınız?
Gormot, çok eski zamanlarda Laz mitolojisinde var olan, gökyüzünde yaşayan, evrenin yaratıcısı ve aynı zamanda tüm doğa olaylarını yöneten bir iyilik tanrısının adıdır. Laz halkı tarafından ‘Gormot’ hala günümüzde yaratıcı anlamında ve tüm iyiliklerin yaratıcısı olarak kullanılmaktadır. Bizlerde bu iyiliği büyütmek ve yaymak için müzik yapmaya çalışıyoruz.
‘Hicazuri’de anlattığınız toprak altında kalanlar kimler? Neyi anlatıyor ‘Hicazuri’?
Hicazuri’nin kapağında bir çocuk var, oğlum Arif Kemal. Eski inanışta Lazlar, gökyüzünü mutluluğun, aydınlığın merkezi olarak görürlerdi. Bu sebeple gökyüzü onlar için bir cennet gibidir. Hayatını kaybeden sevdikleri içinde ‘göğe yüksel’ (cennete git) anlamında ‘N3aşa exti’ diyerek cennete gitmelerinin temennisinde bulunurlar. Bu sebeple de Hicazuri kapağındaki çocuk göğe bakıyor. O çocuk hayatta olmayan sevdiklerinin cennete gittiğine ve Gormot ile olduklarına inanıyor. Hicazuri de çocukluğumun hikayesini anlatıyor. Sevdiklerimle yaşadığım o güzel anları, şu anda onların olmayışının hüznünü anlatıyor.
Türkiye’de 60’lardan beri Anadolu Rock’la Anadolu ezgilerinin batı müziğiyle harmanlandığı şarkılar oldu. Ancak yukarıda belirttiğim gibi Karadeniz’in o ayrı tınısıyla rock nedense uzak kaldı. Siz ise bir adım daha atarak progresif rock’la Karadeniz müziğini birleştiriyorsunuz. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Enstrümanım tulum. Var olmak istediğim yer, özgür, kendimi yansıtacak bir müzik. Durum böyle olunca iki öğeyi bir araya getirmekten başka bir yol yoktu benim açımdan. Aslında yaptığımız müzik, Karadeniz müziği denince ilk akla gelen müzik türü değil. Ciddi anlamda farklı bir durum söz konusu Gormot’ta. Progressive Rock müziğe kuzeyin ruhunu üflüyoruz gibi bir durum diyebiliriz.
Dinleyiciyi bekleyen üç projeniz yer alıyor. Doğum, yaşam, sonsuzluk… Bu projenin hikayesi nedir? Bir de burada ‘sonsuzluk’ için ayrı bir parantez açmışsınız sanırım. ‘Hicazuri’de anlattığınız ‘geçmiş’le buradaki ‘sonsuzluk’ arasında bir bağlantı var mı?
Projeye başladığımda şarkıları üretirken bir yandan da hepsinin bir hikayesini yazmaya başladım. Bundan dolayı her şarkının hikayesine göre görselleri mevcut. Bu şarkıları hayatımın belirli dönemlerine bölerek, çocukluk kısmına The Birth (doğum), gençlik kısmına The Life (yaşam), olgunluk ve sonrası içinde The Eternity (sonsuzluk) adını verdim. Her bir döneme ait en az 10 ar şarkı ürettim. Gün yüzüne çıkmayı bekleyen yaklaşık 40’a yakın parça var. ‘Hicazuri’ The Birth (doğum) dönemine ait bir şarkı. Dünya denen yere geldik, yaşıyoruz ve bir çok hatıra biriktirip bir çok duygu ile var oluyoruz. Ve sevdiklerimiz... Annemiz, babamız, dedelerimiz, babaanne, anneanne, çocuklarımız, hayat arkadaşlarımız... Tüm sevdiklerimiz ile eşsiz duygular paylaşıyoruz ve sonra birden bire yok oluyorlar. Geçmişimizde kalıyorlar. Fakat Gormot’un iyiliği ile bir gün o gökyüzündeki cennette onlar ile sonsuzluğu yaşayacağımıza inanıyorum... Nsaşa Extit... Kaiten (sevgilerle)