Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

'Feys' almanın yaşı yok!

Çevremize şöyle bir baktığımızda aile büyüklerimizin Facebook'ta çok aktif olduklarını gözlemleyebiliyoruz. 70'li yaşlarında akıllı telefonla tanışan dedelerimiz, ninelerimiz artık komik videolar paylaşıyor, torunlarını anbean takip edebiliyorlar. Sadece bizde değil, tüm dünyada 65 yaş üstünün Facebook'a yöneldiğini rakamlar ortaya koyuyor. Bu durumda "kuşak çatışmaları"nın sanal âleme taşınması ve gençlerin başka sosyal medya mecralarına yönelmesi kaçınılmaz oluyor.

2004'te kurulan Facebook'la tanışmamız hemen birkaç yıl sonra mümkün olmuştu. Akıllı telefon devriminin şafağında, her türlü işimizi bilgisayardan yürütebildiğimiz "web çağı" için Facebook çok büyük bir yenilikti. Eski okul arkadaşlarımızı çeyrek asır sonra buluyor, kimileriyle hasret giderirken bazılarının geçirdiği dönüşüm karşısında sukutuhayale uğruyorduk. Yine de hayatımıza giren "online oyun"larla yeni bir sosyalleşme mecrası ediniyor, hatta "çöpçatan" uygulamalar sayesinde heyecanlı "arkadaşlıklar"a yelken açıyorduk.
Derken Facebook daha "içe kapalı" bir hale gelecek, yeni insanlarla tanışmak isteyenleri güvenlik gerekçesiyle "cezalandırmaya" başlayacaktı. Kurucusu Mark Zuckerberg'in tutucu yapısından dolayı bir "lise yıllığı" olarak kalmakta ısrar eden Facebook, artık hemen her gün aynı tanıdıktan benzer paylaşımları gördüğümüz bir "dünün gazetesi", sürekli tekrarları gösterilen bir TV dizisi gibiydi.
Bu sırada alternatif platformlar belirmiş, spesifik ilgi alanlarına sahip insanların Facebook mahkûmiyeti sona ermişti.

'GÜMÜŞ SÖRFÇÜLER' GELİYOR!

Aynı dönem büyüklerimizin Facebook'a akın ettiğini görüyorduk. Emeklilikte canı sıkılan dedelerimiz, ninelerimiz; genelde çocuklarının hediye ettiği "modeli eskimiş" akıllı telefonlar sayesinde interneti tanıyorlardı. Onları en çok çeken de hem 70'li yaşların yalnızlığına son veren, hem de "like"lar sayesinde unuttukları takdir duygusunu onlara yeniden yaşatan Facebook olacaktı.
Şimdi gün boyu komik videolar izlemek, pratik yemek ve temizlik önerileri öğrenip paylaşmak çok kolaydı! Emekli arkadaşlara Candy Crush'ta "can" göndermek, uzak akrabaların gittiği düğünlerden, tatillerden anında haberdar olmak da radyo ile yetişmiş bir nesil için büyük şanstı!
Fakat beyaz saçlarından dolayı Batı'da "gümüş sörfçüler" olarak adlandırılan büyüklerimiz için asıl sorun haberlerdi. ABD'deki bir araştırmaya göre 65 yaş üstü bireyler, sahte haberleri ve komplo teorilerini gençlere oranla 7 kat daha fazla paylaşıyorlar, "bilgi kirliliği" yaratıyorlardı. Kimilerine göre bunun nedeni "Ajansta duydum!", "Televizyonda gördüm!" çağının insanları olarak sosyal medya paylaşımlarını peşinen "doğru" kabul etmeleriydi. Kimileri ise tıbbi bir açıklamayı seçiyor, eğitim seviyesinden bağımsız olan bu "dezenformasyon" meylini yaşlanan zihinlerin "muhakeme kabiliyeti" ile açıklıyordu. Her iki durumda da gayet masum amaçları olan büyüklerimiz bir anda "hedef" haline geliyordu.

ANNEMİZ TAKİPTE!..

"Gümüş sörfçüler"in çocuklarını ve torunlarını anbean takip edebilmeleri de bir başka sorundu. Öyle ya, gece katıldığımız çılgın davetin fotoğrafları kısa süre içinde yaşlı annemizin önüne düşüyor, kadıncağızı huzursuz ediyordu! Ya da X partisini övdüğümüz siyasi mesajlar Y partisini tutan büyük amcamızı kızdırıyor, aile içi çatışmalar başlıyordu. Bu durumda Facebook'u kapatmak, kapatmasak bile pasif hale getirip yeni mecralara kaçmak şarttı.
Nitekim özellikle 25 yaş altı gençlerin Facebook'a pek girmediği, buna karşılık ABD'de 65 yaş üstünün Facebook'ta en hızlı büyüyen yaş dilimi olduğu ortaya çıkıyordu. Pew Research Center'a göre Facebook'taki "yaşlı Amerikalı" sayısı 2012'den beri ikiye katlanmıştı. Peki bu gidişin sonu ne olacaktı?

ÖMRÜ BİLE UZATABİLİR...

Şimdi birçoğumuz Instagram'da hikâyelerimizi aileden gizliyor, sadece "yakın arkadaş"lara açıyoruz. Gene birçoğumuz siyasi tartışmaları anonim bir "kimlik"le Twitter'dan takip ediyor, radikal bir fikrimiz varsa sadece hedef kitlemizle paylaşıyoruz. Müşterilerine hem balık hem et sunan (!), sütlü tatlıda iddialıyken çiğ köfte de bulunduran "her şeyci" restoranlar misali, Facebook'un yemekleri artık pek tat vermiyor. 
Zaten tam da Trump döneminde "nefret söylemi" ve "içerik denetleme" gibi konularda iyi bir sınav veremeyen Mark Zuckerberg, ne İsa'ya ne Musa'ya yaranabiliyor; üstüne bir de dev firmaların boykotlarıyla uğraşıyor. ABD'deki yetişkin Facebook kullanıcılarının yüzde 69'unun alt gelir grubundan olduğunu gözlemleyen reklamverenler, bir taraftan genç kitlesi yüzde 2,6 azalan Facebook'u pek de iyi günler beklemediğini düşünüyor.
Buna karşılık ülkemizde görece düşse de iki buçuk milyarı aşkın kullanıcıya sahip Facebook'un dünya çapında popülaritesi artmaya devam ediyor. Bu biraz da "parasız turist"le hıncahınç dolan Bodrum ve Antalya'nın aslında bir türlü "cazibe merkezi" olamamasına benziyor.
Facebook'un "doğru" kullanıldığında insana yalnızlığını unutturan, bilgi katan bir platform olduğu muhakkak. Hatta depresyonu atlatmada, yaşam sevincini artırmada etkileri olduğu gözleniyor. Yaşlılarda sosyal hayatla desteklenecek bir Facebook kullanımının ömrü uzatacağı bile düşünülüyor.
Şu durumda bize büyüklerimizi dolandırıcılardan, yalan haberlerden korumak, "like"larla gönüllerini hoş tutmak ve onların tabiriyle "feys"te ara sıra hatırlarını sormak düşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi