Burak Soyer
“Çamaşır makinesinin içerisinde gibiyiz, tertemiz çıkıp kirlenmeyi bekliyoruz”
Ankaralı alternatif rock grubu Bildiğin Gibi Değil yeni teklisi “Bitmez”i kısa bir süre önce yayınladı. Yeni albümün ilk adımı olan şarkı, rotası değişiklik gösterse de içinde yuvarlanmaktan bir türlü çıkamadığımız toplumsal kısırdöngüye dokunurken grubun sertleşen sound’uyla sağlam bir rock şarkısı olarak kayda geçiyor. Anıl Mızrak, Dersu Doğan, Yusuf Göksun Kılınç ve Murat Kaynar’dan oluşan Bildiğin Gibi Değil’le söyleşinin ötesine geçen derin bir muhabbete dalmışız. Kıssadan hisse olarak bize kalan, grubun harfiyen yerine oturan mantıkla paralel hissiyatı ve umudu… Detaylar aşağıda…
Kişisel özel sorumla başlayayım: “Hele Dadaş” gibi bir cover’ın gelme ihtimali nedir?
Yusuf: Türkü ve deyişlerimizi müzik kültürümüzün temellerini oluşturan eserler olarak görüyoruz. Üzerine çalıştığımız cover’lar dışında da kulaklarımız ve zihnimiz her zaman bu eserleri uyarlamaya açık. Yeni projelerimizin bu yönde olmasını çok isterim.
Dersu: Müziğe başladığımız yerler bu topraklardan beslenen yerler. O yüzden eskiden yaptığımız, hala konserlerde çaldığımız ve yeni yeni üzerine çalıştığımız bazı fikirler var. Hatta çalışmaktan öte bu projeleri tamamlamaya niyetliyiz. Grubun Anadolu’dan esintileri, hem modernize hem rock tonlarını yakalaması sanırım hepimizin içinde olan bir konu. O yüzden hala beslendiğimiz bu kısmımızı yok saymamız mümkün değil.
Anıl: “Gibi”den kasıt bizden, bu topraklardan olan anlamında ise tabii ki. Can nereden vurursa ağaç oraya uzanır. Tercihimiz duyduğumuzdan, gördüğümüzden, yaşadığımızdan beslenip yeni eserler ortaya koymak diyebilirim.
Şu sıralar nelere “Bildiğin gibi değil” diyorsunuz?
Murat: Yeni mezun oldum, nasıl gidiyor diyenlere “bildiğin gibi değil” diyorum.
D.: Bir süredir modum çok değişken olabiliyor. Özellikle şu pandemi yasaklarının kalktığı son 7-8 aylık dönemde, tam da tahmin ettiğim gibi hayatın geri dönmesi gitmesinden alengirli oldu. Ben de eskisi gibi değilim sanırım.
Y.: Pesimist düşüncelerin hakim olduğu bir dönemdeyiz. “Gördüğümüz, duyduğumuz ve anladığımız” yaşamdaki öğeler, zamanın ve bıkmışlığın etkisiyle “bildiğimiz” şeyler oluverdiler. Toplumsal ve bireysel bunalımdan çıkmanın en doğru yolunun bildiğimiz gibi olmayan küçük mutluluklara, küçük ayrıntılara yönelmek olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden güzel bir parça duyduğum, güzel bir yemek yediğim, kendimi iyi hissettiğim zamanları (yani tadını çıkarabildiğim herhangi bir anı) ifade etmek için “bildiğin gibi değil”i kullanıyorum.
A.: Umarım kimsenin bilmediği hiçbir şey kalmaz. Herkes tüm zerresiyle bu hayata tanık, aklına mukayyet kalır tabii eğer mümkünse. Zaten hiçbir şey bildiğimiz gibi de değil, her şey her gün daha da dikine ivmeleniyor.
“Mesafeler” EP’nizle albüm öncesi bir nabız yoklaması yapmıştınız ama “Bitmez”i dinleyince makası epey farklı bir tarafa doğru değiştirdiğinizi düşündüm. “Bitmez” albümün tamamıyla ilgili ne kadar ipucu veriyor?
A.: Nabzı albüm yoklayacak diyebilirim. Makas da ne tarafa gidecek ona yaşantının kendisi karar veriyor. Bir duygunun nasıl işlendiğini yani. Şarkı üretimimizde bestenin içindeki duyduğumuz tınılara göre önce şarkı şekilleniyor, biz şekilleniyoruz. Anlayacağınız mevzu dinamik ilerliyor. Bu dinamik, “Mesafeler”de çok hızlıydı mesela. Albüm daha çok pişerek geldi. Bizi de kavurdu. Darısı kulaklara…
Y.: Bu soru benim aklıma Anıl’ın provalarda, şarkıların aranje çalışmalarından ve kendi aramızdaki sohbetlerde sıkça söylediği “denemekten çekinmeyelim, yapıştıralım geçelim” sözünü getirdi. Galiba bunu yapmaya çalışıyoruz. Bazı müzik çevrelerince bir tarz oturtmak ya da bir kitleye yönelmek müzik endüstrisine tutunma yöntemi gibi görülüyor fakat bence daha deneyeceğimiz, öğreneceğimiz uzun bir yolumuz var. Başarılarımız ve başarısızlıklarımız var. Bu yüzden işin açığı bazı armonik temelleri ve mesajları bakımından ortak paydalarda buluşabilecek şarkılarımız oldu ancak albümde oradan oraya iteklenme duygusunu daha çok hissedeceksiniz.
D.: “Mesafeler” bizim için çok hızlı bir proje oldu. Belki büyük eksiklerimizden sayılır, kapanmayla birlikte zaman geçirmeyi ve üretmeyi pek iyi beceremedik. Bu zamandan sonra “Mesafeler” Anıl’la beraber yazdığımız ve çok başka bir yaklaşımla baktığımız bir şarkı oldu. EP’deki herkes ve zamanla ona göre biraz daha bireysel kaçıyor. Ama oranın içerisinde de anlatmak istediğimiz konuya bir açıdan dokunabildiğimizi düşünüyorum. “Bitmez”e gelecek olursam, albüm modern alternatif rock olarak adlandırabileceğimiz bir konumda. Bu tür sınıflandırmalar konusunda pek iyi değilimdir kusuruma bakmayın, artık türler çok iç içe geçmiş halde. “Bitmez” tam olarak yayımlanacak ilk şarkı olmak üzere özel olarak seçildi ve çok tamamlayıcı bir rol üstleniyor diyebilirim. Albümün hem anlatısına hem de sound’una küçük noktalardan sinyal çakıyor. Ama çok daha yeni tınılarla karşılaşacağınızı söylemeliyim.
M.: Ben bu albümü tek bir şarkı üzerinden değerlendirmeyi pek uygun görmüyorum. Albümün genel bir kompozisyonu var ve her parça farklı bir noktaya değiniyor.
Anıl, şarkıyı dinleyenlerden sesini Eddie Vedder’a benzeten oldu mu?
A.: Eddie Vedder’ı ev arkadaşım çok dinlerdi. Oradan kulak aşinalığım olmuş olabilir. Henüz kimse benzetmedi, ya da bana söylemedi.
Şarkı nasıl ortaya çıktı? Var mı bir hikâyesi?
D.: “Bitmez” yayımlanan ilk single ama albümün en genç şarkısı. Çünkü yıl olarak net zaman veremesem de albümün içinde temellerinin çok eskiden atıldığı şarkılar var. Bu bir bardağın taşması gibi diyebilirim. Bizden taşan damlalardan tonlar var; bazen ikilemde kalmış bazen bir o kadar keskin gitar melodileriyle, bence kötü anlara yaklaştığı sitemkâr sözleriyle ve duruşuyla albüm çalışmamıza noktayı koymuş oldu. Yani biraz post-hikâye gibi geliyor olabilir ancak her zaman söylediğimiz gibi tüm albüm dinlendiğinde konseptteki yeri ve hikâyesi daha anlaşılır olacak. Şimdiden ve üzerine tek başına konuşmak, kitabın ana fikrinden uzaklaştıracak, o yüzden albümü bekliyorum.
M.: Şarkının ortaya çıkma hikâyesi çok ilginç bence. Bir gün doğaçlama yaptığımız birkaç şarkı üzerine çalışıyorduk. Sonra aniden “Bitmez” ortaya çıktı. Gerçekten bazı kısımları o kadar aniden oldu ki o yüzden bu kelimeyi tercih ediyorum. Büyük bir kısmı ilk çaldığımız haliyle duruyor. Bu bence içimizden geçenleri anlattığımızın en büyük göstergesi.
A.: Şarkılar daha önce de dediğim gibi dinamik olarak gelişiyor ve büyüyor. Üretim zamanlarından birinde ani olarak ortaya çıktı.
“Bitmez” için bana gelen basın bültenindeki açıklamanın girişinde, “Malum hepimizin iyi ve kötü günleri var; bu gayet normal. Fakat bizim canımızı sıkan farklı sıkıntılara aynı cevapların verilmesi,” diye bir açıklamanız var. Bunu biraz açabilir misiniz? Bir de bu açıklamada bir beklenti içerisindesiniz sanki. Canınızı sıkan sıkıntılara “çözüm” getirilmesi gibi… Ne söylemek istersiniz bu konuda?
Y.: Problemlerimiz var. Bunu dile getirdiğimizde geçici ya da laf olsun diye verilen cevapların hepsi aynılaşıyor, kısır bir döngüye giriyoruz. Çamaşır makinesinin içerisinde gibiyiz, tertemiz çıkıp kirlenmeyi bekliyoruz, sonra tekrar süreç başa dönüyor. Kafamızı bu döngüden çıkarmayı başarabilirsek yani bütünü daha iyi görebilirsek, problemleri çözmek adına güzel bir adım atmış olacağımızı düşünüyorum.
M.: Ben bireylerin mental durumlarına toplum olarak gerekli hassasiyetin gösterilmediğini düşünüyorum. Farklı sorunlardan muzdarip oluyoruz ve bu sorunların büyük ya da küçük olması dikkate alınmadan geçiştiriliyor. Bu geçiştirme benim için de aynı cevap kategorisine giriyor. Tabii ki beklenti olarak da sorunların geçiştirilmemesi ve çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında burada beklenti kelimesi de doğru değil bence, çünkü bu beklenti değil olması gereken.
D.: Bu konu çok uzun bir konu. Dediğiniz gibi iyi ve kötü çok geniş ama bunu kullanmayı özellikle tercih ediyorum ben. Fikirler kişilerin içinden geçtikten sonra çok farklı yapılara bürünebiliyor. Ancak birçok kişi, kurum veya her kimse -işine geldiği sürece- bunları görmezden gelmekten çekinmiyor. Yani bir tek tipleşme var diyebilirim aslında. Memnuniyet tek tip, keyif almak tek tip, üzülmek tek tip, sevmek tek tip… Hayır değil, bizce olmamalı. Bu artık gerçek dışı yaşantı hayallerinin ve devasa hayal kırıklarının en büyük yaratıcısı haline dönüşmüş durumda. Örneğin hazır gündemde üniversite sınav puanlarının açıklanması varken, başarının bile bir kalıbın içerisine sıkıştırılması kim bilir ne kadar gencin ve bizlerin hayallerini ve geleceğini etkiliyor. Herkes etkileniyor, tekrar tekrar başa sarıyor. “Bitmez”de de aslında bir çözüm yok, bir umut ve heyecan var. Zaten çözüm alışık olduğumuz yöntemlerden geçmiyor.
Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak arka arkaya dinlediğimde “Bitmez”de bir süredir içinde olduğumuz bir kısırdöngüyü anlatıyorsunuz gibi hissettim. Evet, “acılar bir bir geri dönüyor”, “sırtımızda ‘seç, beğen, al’ bıçaklar”la yaşıyoruz. “Sıkıldık” sizin de dediğiniz gibi. Var mı çıkış yoluna dair bir planınız? Çünkü şarkıda derdinizi söyleyip bırakmışsınız…
D.: Bir önceki soruda da söylediğim gibi, yöntem alışılmıştan biraz uzak ve karmaşık. Bence zaten işin sihri burada. Bunu net bir şekilde söylemek herhangi bir şey için imkânsız diye düşünüyorum. Sadece “Bitmez”i ele alarak anlatmak zaten çok zor olacak. O yüzden eğer çok spoiler vermek gibi olmayacaksa, albümün son şarkısının adı “Çıkış”. Anlatmak istediklerimi ben oraya sakladım.
M.: Bu sorgulamayı yapmanıza kişisel olarak çok sevindim açıkçası çünkü yaratmak istediğimiz bu sorgulamalardı. Albümün geri kalanı yayımlanınca soru işaretlerinin azalacağını(!) düşünüyorum.
Y.: Sırtımızdaki bıçakların hangi birisini çıkarmaya başlasak diye düşünürken kan kaybetmeye devam ediyoruz. Ortak sıkılganlığımızı dışa vurmak belki bir fitili ateşler düşüncesindeyiz. Fitilin o minicik ateşi belki de zifiri karanlığımızda, saliselik bir ışık etkisi yaratacak ve çıkışa bir adım daha yaklaştıracak.