Memetcan Demiray
Bütün tuşlara basılıyor!
Ahmet Davutoğlu "yılın en seksi erkeği" seçilmek istiyor! Gültekin Uysal da az yakışıklı değil hani!.. Hepimizi geyliğe özendiriyor! Meral Akşener ülkeyi LGBT kampına çevirme derdinde!.. Uyuma vatandaş, boz bu oyunu! Karayipli travesti soğan lobileri milletimizi bölmek için 14 Mayıs'ı bekliyor!
"Bütün tuşlara aynı anda basmak" tabiri Commodore 64'le hayatımıza girdi. O "ilkel" bilgisayarın oyunları, bazen aniden donar kalırdı. Çare?.. Önce biraz beklemek, sonra belli tuşlara dokunmaktı. O da mı olmadı?! E o zaman iki elle bütün klavyeye rastgele basılırdı! Ya tutarsa?.. Nadiren de olsa bir kombinasyon denk gelir, hikâye kaldığı yerden devam ederdi. Ama genellikle sorun çözülmez, bilgisayarı kapatıp açmak gerekirdi. Geçmiş olsun! "Piksel piksel" macera en baştan başlayacaktı!
"Çaresizlikte her şey denenir!".. 80'lerin bu umut dolu, naif pratiği, şimdilerde yine sık sık anılır oldu. Ama küçük bir farkla: Instagram'da hoşlandığı kıza kendini beğendirmek isteyen Berkay mesela... "Story"lerinde her tür "artistliği" yapıyordu! Şampiyonluk yolunda sürekli geri düşen Jorge Jesus ya da... Olmadık oyuncuları sahaya sürüyor, taraftarla didişiyor, hakemlere dadanıyordu!
"Bütün tuşlara aynı anda basmak" deyişi... 40 yıl sonra daha "hinlik" ve "cinlik" içerir bir mahiyette karşımıza çıkacaktı!
DIŞ TEHDİT: KARAYİPLİ LGBT'LER!..
Elbette siyasetin de bu akımdan nasibini alması kaçınılmazdı! İşte muhalefet... Günde en az 3-4 miting yapıyor, sayısız video paylaşıyordu. Ana konu ekonomi... "Bay Kemal" emekliye 15 bin lira ikramiye ve memura 21 bin lira maaş vadetmişti! "Organize sanat bölgeleri" de cabası...
İyi de ülke elden giderse zamların ne önemi vardı? İktidar da "büyük oyunu" ortaya çıkarırken tüm tuşlara basacaktı! Dış güçler... Bu defa da "cinsel sağlığımız" üzerinden vatanı tehdit etmeye başlamıştı! Kılıçdaroğlu'nun seçim kazanması demek maazallah, LGBT'nin iktidara gelmesi demekti! Dahası... Millet İttifakı erkeklerle hayvanların evliliğine yol açabilirdi! Allahsız, kitapsız, Karayipli travesti soğan simsarları... 14 Mayıs'ta bir "sandık darbesi"yle "Türk aile yapısı"na saldıracaktı!
Buna karşı Fatih Erbakan'ın bir önerisi vardı: "Zina suç olsun"... İyi de o zaman Müge Anlı'ya kimler katılacaktı? Bağımsızlığımız ve "erkekliğimiz" ne pahasına olursa olsun korunmalıydı! Peki çözüm? "İdam geri gelsin"! Bu kutlu demokrasi davasında ne mutlu ki Mustafa Destici'miz vardı!
TEK RAKİBİMİZ UGANDA!..
Sahiden de bir medeniyeti taçlandıran şey kadim hamamlar kadar LGBT ile araya konan mesafeydi. İşte Dünya Demokrasi Endeksi'nde tam 4 sıra önümüzde, 99. olan Uganda... Eşcinsellere daha ağır cezalar getirerek örnek teşkil ediyordu. 92. sıradaki Tanzanya... Gey erkeklerin "hadım edilmesini" tartışıyordu. Bizim neyimiz eksikti?!
Batı'da "sapkınlık" (!) almış başını gidiyordu. İngiltere Kilisesi örneğin... Geçen ay "bekârlığı" kutsamıştı. Evlenmeyenler de "evliler kadar saygın" değil miydi? Hem hatırlasanıza... İsa da müzmin bekârdı!
Berlin'de aile içi şiddet gören erkeklerin de İstanbul Sözleşmesi'ne dahil edilmesi tartışılıyordu. Bir gecede yırtıp atmıştık biz o zillet belgesini!.. Hem delikanlı adam dayak mı yerdi?! Bu Almanlar nasıl denir... Galiba biraz "şey"di...
TRAVESTİ REKLAMI MI?
Nitekim Bavyera'dan gelen bir haber de bunu doğruluyordu. Münih Devlet Kütüphanesi... Çocuklara yönelik düzenlediği kitap okuma etkinliğine iki drag-sanatçısını davet etmişti! Nasıl yani? Karşı cinsin kılığına girmiş iki kişi... Eric, çok affedersiniz "Büyük Klitoris" ve Vicky Voyage... Körpecik zihinlere "travesti"liği mi sevdirecekti?
İşte Hristiyan Sosyal Birliği'nden Martin Huber... "Çocuklara bu yaşta seks aşılamayın!" diyerek örfüne âdetine sahip çıkıyor, ülkesini en soylu şekilde savunuyordu.
Oysa Vicky Voyage'ın açıklaması ilginçti. "Çocuklar bizi cinsel bir figür değil, masal kahramanı olarak görüyor" diyen Voyage, onların hayal güçlerine katkı yaptıklarını söylüyordu. Toplumda pek görmediği figürlerden sevgi üzerine pasajlar dinleyen çocuklar... Daha özgür bireylerin ve barışçı bir geleceğin güvencesi değil miydi?
'PİKSEL PİKSEL' DEMOKRASİ...
Elbette biz Bülent Ersoy ve Zeki Müren ile büyüyen kuşaklara Voyage'ın açıklaması çok şey anlatıyor. Sahi, Huysuz Virjin'i görüp de transeksüelliğe özenen kaç kişi vardır memlekette? Cevabı herkes biliyor.
Βuna rağmen seçime bir hafta kala klavyenin hâlâ "sağlam" kalan kısımlarından medet umuluyor. Gültekin Uysal çok yakışıklı! Bizi "geyliğe özendirebilir"! Ahmet Davutoğlu işte... Bu yaşında "Türkiye'nin en seksi erkeği" olmaya çalışıyor! Oylarınız sakın Meral Akşener'e vermeyin haa... "Ülkeyi LGBT kamplarına bölmeye çalışıyor"!
Oyun arıza yapınca donup kalan bir siyaset... Şampanya, seccade, HüdaPAR... Terör, İHA, savaş gemisi diyerek post-milenyal bir çaresizlikle bütün tuşlara aynı anda basıyor.
Peki muhalif milyonlar ne yapsın? Onlar da "en az yüzde 55" hedefiyle Twitter'da Hıdrellez dilekleri diliyor; aşkın, müziğin, hayat sevincinin geri geleceği günleri düşlüyor.
İyi de ne olacak şimdi? Bu "piksel piksel" demokrasi oyunu sürer mi, yoksa bilgisayarı kapatıp açma vakti mi? Cevabı sandıkta bizleri bekliyor.