Burak Soyer
“Ağlayıp dans etmek fazlaca rahatlatıcı bir terapi gibi geliyor kulağa”
Alternatif ve bağımsız sahnenin önemli isimlerinden Emre Azaklar yeni şarkısı ‘Yeniden Başa Sarsam’ı yayınladı. Kişisel hayatında bir süredir gömülü olduğu kozasından çıkıp yeni bir yaşama geçiş yapan Azaklar, bu süreci anlattığı ‘Yeniden Başa Sarsam’da naif ve hareketli melodiler içine yerleştirdiği hüzünlü sözlerle dinleyeni “ağlarken dans ettiren” bir şarkıyla baş başa bırakıyor.
Neler yapıyorsun şu aralar? Her şey yolunda mı?
Geçtiğimiz 2-3 hafta boyunca ‘Yeniden Başa Sarsam’ın hazırlıkları ile geçti. Hem yayınlanma süreci hem klip sürecini tatlı yorgunluklarla atlattık. Şimdi de 30 Eylül’de olacak lansman konserinin hazırlıkları var. Aynı zamanda aktif olarak gitar çalmaya devam ediyorum. Tatlı yoğunluklarla devam şu aralar.
Şarkıların çok fazla dinleniyor. Ama medyanın sana çok fazla ilgi duymadığını görüyorum. Sadece bir tane röportajına denk geldim. O da 2020 yılına ait. Ne düşünüyorsun bu konuda?
Daha çok üretim ve müziğin içinde olmayı tercih ettiğim için sanırım biraz kaçırıyorum medya tarafını. Pandemi öncesi katıldığım radyo ve televizyon programlarının yanında çokça gazete röportajım oldu. Enerjimi nereye verdiğimle alakalı sanırım.
Yukarıdaki sorunun şarkılarını bağımsız yayınlanmanla bir ilgisi var mı sence?
Var gibi gözükse de çok azdır. Çalıştığım şirketin katkılarının yanında genelde benim çevremden geliyordu bu talepler. Müzik ile birlikte gelen medya alanında da çok fazla tanıdığım insan oldu zaman içinde. O yüzden bağımsız olmak değil de dediğim gibi biraz enerjimi nerede kullandığımla alakalı o sinyalleri vermemiş olabilirim.
Yeni şarkın ‘Yeniden Başa Sarsam’la ilgili, “Klipte gördüğünüz üçgen yapı hayatımda kendime açtığım yeni bir kapıyı temsil ediyor. İçinde cenin şeklinde yatıyor olmam ise kendim için yeniden doğuşu simgeliyor,” diyorsun. Neredeydin? Nereye bir kapı açtın? “Yeniden doğuş”la ilgili kastın ne?
Son altı aydır konfor alanlarımın dışına çıkmaya başladım ve tamamen müziğin içine bıraktım kendimi. Haliyle bu da hayatımda düzenli giden şeylerin bozulması demekti. Müzik dışındaki iş hayatım, aşk hayatım, beni bağlı hissettiren ne varsa kopmam anlamına geliyordu bu. Bunu bir bilinçle yapmadım aslında. İçimden gelen bir his bu. Klipteki üçgen temsili bir kapı fakat üçgen olmasının sebebi aydınlanma ve yüksek bir bakış açısını temsil etmesi. Üçgen şeklini araştırdığınızda çok fazla pozitif anlamda simge olarak kullanıldığını görebilirsiniz. Yeni aldığım kararlar sonucunda yeni bir hayata geçiş yaptım ve hâlâ yapıyorum. Bu kapının içine girip tekrardan doğuşumu simgeleyen cenin pozisyonunda yatmamı görmeniz bu sebeple. Yeniden doğuşu da şöyle açıklayabilirim: Tırtılın kozasından çıkıp kelebek olması gibi düşünebilirsiniz. Bu da bir yeniden doğuştur ama artık uçabiliyorsunuz. Üçgen yapıyı benim kendi kurduğum bir koza olarak görebilirsiniz.
Şarkının melodik bir havası var ama hikâyende terk edilmiş birini anlatıyorsun. Bu tür şarkılarda dengeyi sağlamak çok zor. Çünkü dans etmeye başlamışken insanın ağzından, “Can bulurdum işte o zaman,” dizesinin dökülmesi hafif bir kafa kaymasına sebep olabilir. Ama diğer yandan da bir filmde, sanıyorum, şöyle bir replik duymuştum: “İnsan ağlarken de dans edebilir.” Bir karşılaştırmayla toparlamanı istesem bunları…
Evet, sözler hüzünlü ama umutlu bir yandan, melodi genel anlamda hüzünlü ama tempolu bir ritim var. Bu dengelerin bir matematiği elbet var ama ilk çıktığı anın açıklamasını ben de yapamıyorum. Farklı duyguları bir arada yaşatıp bununla birlikte iyi bir denge kurabilirseniz çok keyif veren bir lezzet çıkıyor ortaya. Filmdeki sözü duymamıştım fakat çoğu insan gerçek hayatta buna yakın yaşıyor. Gözyaşı görmüyoruz ya da dans etmiyorlar belki ama bir şeyleri içine gömüp gülümsüyorlar bir şekilde. Ağlayıp dans etmek fazlaca rahatlatıcı bir terapi gibi geliyor kulağa. Bu şarkı da bu konsepte uygun oldukça.
‘Yeniden Başa Sarsam’da bir de “dibe vurup” yeniden “canlanma”dan bahsediyorsun. Bu “dibe vuruş”un terk eden kişiyle bağlantısı ne?
Dibe vurmanın tamamen kendimle alakası var aslında. Bunu daha önce de yaşadım. O zamanlar müziğin içinde olsam da ilk sözlerimi o dönemde yazmaya başladım. Yeni başlangıçlara ve kendimi keşfetmeme sebep oldu bu dibe vuruşlar. Genelde çok inişli çıkışlı hayatım yoktur fakat dönemsel olarak bu çöküşler sert olabiliyor. Buna yeri geldiğinde ben sebep oluyorum yeri geldiğinde benim dışımdaki etkenler. Fakat bazen kendini bırakmak gerektiğini düşünüyorum ki tekrar taze bir şekilde yoluna devam edebilesin. Zorluklar kendimizde yeni özellikler keşfetmemizi ve yeni yollar bulmamızı sağlıyor. Bu ilişkiler için de zaman zaman böyle olabiliyor. Aynı frekansa bağlı kalıp tıkanmış ilişkilerde de tarafların bir süre birbirine zaman tanıması, özlem duyup bir çöküş yaşamaları daha sağlıklı bir ilişkiyle devam etmelerini sağlayabilir. “Yeniden başa sarsam, dibe vursam, can bulurdum belki işte o zaman,” sözleriyle bu durumları anlatıyorum.
Klip de çok şey anlatıyor. Müzikle görsellik elbette ayrılmaz ama artık bu bütünlüğe daha çok önem veriliyor galiba. Senin şarkında mesela, cenin pozisyonun, gitarı yakman… Artık karanlıkta, pencereden uzaklara bakıp şarkı söyleyen müzisyen devri kapandı mı? Ne dersin?
Ben de artık iyi bir fikriniz veya anlatacağınız bir şey yoksa klip çekmenin bir önemi olduğunu çok düşünmüyorum açıkçası. Tabii dinamiklere göre değişen bir durum bu. İyi bir dans koreografisiyle bir şarkınıza görsel ve sanat değeri yüksek güzel bir klip çekebilirsiniz. Ben bu klipte yaşadığım dönemi anlatmak istediğim için çektim ve senaryosunu kendim oluşturdum. O yüzden size çok şey anlatıyor. Yoksa çok basit bir klip. Tek mekan ve dört sahneden oluşuyor toplamda fakat konunun kuvvetli olması cazibeli hale getiriyor. Dediğiniz gibi klişe kliplerin çok bir önemi kalmadı artık.
Son olarak bir ton festival, konser saçma sapan sebeplerle yasaklandı, yasaklanmaya devam ediyor. Her konuda olduğu gibi burada da kısa bir süre müzikseverler, sanatseverler olarak tepkimizi gösterdik ve olayın üstü kapandı, bitti… Nereye gidiyoruz sence?
Öncelikle kaygılanmaya hiç gerek yok. Tabii ki bu gerektiğinde tepkimizi göstermeyelim anlamına gelmiyor. Festival ve konser iptalleri çok üzücü fakat kim uğraşıyorsa ufak dalgalarla uğraşıyor şu an. Arkadan gelen tsunaminin farkında değiller. İnsanların eğlenerek, mutlu olarak yaşayacağı hayatları ve bunun sonucunda elde edecekleri pozitif duyguları kim engelliyorsa ona sadece negatif dönüşler olacaktır. Kişilerin ve toplumların özgürlüklerinin engellenmeyi bırakın kısıtlandığı bir dünya yavaş yavaş yok oluyor zaten. Güzel zamanlar yakında umarım hep birlikte yaşamak umuduyla...