Mehmet Şandır
Sözün özü
BENCE, 2024 seçimleri ‘kaybedeni’ ile anılacaktır.
Sözün özü; bu seçimlerin kaybedeni AKP iktidarıdır, AKP’li siyasetçilerdir, Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemidir ve 50+1 OY’la seçim usulüdür. Uygulanan ekonomik ve sosyal politikalardır, topluma dayatılan yaşam biçimi ve anlayışıdır.
Doğrudur; “Yeni bir dönüm noktasıdır.”
31 Mart yerel seçimleri, bir dönemin sonu, bir saltanatın bitişidir. Tarih tekerrür etmektedir!
“Yeter söz milletindir” diye başlayan ve 3 dönem tek başına iktidar olan Demokrat Parti/ Menderes ve askeri diktaya/vesayete karşı çıkmak cesareti gösteren ve Türkiye’yi dünyaya açan ANAP/ Özal efsanelerinin bitişi gibi “kimsesizlerin kimsesi olmak” iddiası ile başlayan ve 6 dönemden bu yana iktidar olan AKP ve Recep Tayyip Erdoğan döneminin “bitişinin” başlangıcıdır, 2024 seçimleri…
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun farkındadır.
Seçim sonrası ilk MYK toplantısında, “Kendimizi hesaba çekeceğiz", "Şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz" demiş ve çok doğru bir tespitte bulunmuştur; “Sadece oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı yaşıyoruz” demiştir. “Bu bir bitiş değil” diyerek aslında şuur altındaki korkusunu ifşa etmiş, mukadder akibeti görmüştür!
“Kan ve ruh kaybını” önleyebilecek mi?
Mümkün mü, göreceğiz!
Durumu doğru tespit etmek gerekir.
Mehmet Uçum, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili, yani kanunla tanımlanmış devlet memuru; fikirlerini, değerlendirme ve yorumlarını talep etmesi halinde Sayın Cumhurbaşkanı’na arz etmekle sorumlu.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hayati Yazıcı, Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri ile ilgili yani siyasi bir konuda açıklama yapıyor; cevabı Sayın Uçum, medya üzerinde yazılı olarak veriyor:
“Türkiye toplumu yerel seçimlerde iktidara bir istikamet çizdi, bunu Devlet çok iyi okudu. Bu seçim sonuçlarını Türkiye’yi batının egemen güçlerine teslim edilme koşullarını oluşturduğu şeklinde okuyanlara Milli Devlet iradesi haddini bildirir.
Muhalefetin tüm aktörlerinin ve daha çarpıcısı iktidar içinde yer aldığı kabul edilen ve neo liberal zehirle zihin dünyalarını batıcılığa teslim etmişlerin Van olayında aldıkları tutumların kaydedildiğini de herkes fark eder.”
“İktidar içinde zihinlerini batıcılığa teslim edenler” kim; Sayın Hayati Yazıcı mı?
DEVLET/‘Milli Devlet adına racon kesmek, devlet adına kayıt tutmak Sayın Danışman’ın görevi mi? Milli iradeyi temsil eden iktidar veya muhalefet partileri üzerinde denetim gücünü, azarlama cesaretini bu sayın danışman kimden alıyor? Cumhurbaşkanı’ndan olabilir mi(!)?
Mehmet Uçum, hukuk doktoru, eski milletvekili; söylediklerinin anlamını bilecek durumda.
Ülkeyi, siyaset mi, siyaset yoluyla siyasi parti mi yönetiyor yoksa Devlet adına Cumhurbaşkanı etrafındaki danışmanlar mı yönetiyor?
Ya da Milletin iradesiyle belirlenen yani seçimlerle belirlenen siyasi iktidar, Devlet mi oldu, veya bir başka deyişle Devlet, iktidar partisinin bir güç aracı haline mi geldi?
Sayın Uçum’un geldiği TKP ideolojisinde uygulanan yönetim sistemi olan “Devlet partisi, parti devleti” hukuku, anlayışı, zihniyeti ülkemizin üzerine bir kabus gibi çöktü de haberimiz mi olmadı?
Bu tavır sadece Sayın Uçum’a ait olsa çok da önemli değil, “Bir hezeyandır” der geçeriz. Ancak, “OY yoksa hizmet de yok” anlayışının AKP’nin her kademesinde, hatta cumhurbaşkanlığı katında sürekli tekrarlanması, hatta uygulanması (seçim kaybedilince iftar çadırının kapatılması gibi) bu anlayışın bir hak, bir nas haline geldiğini göstermektedir.
“Biz Devlet olduk, her şeyi yapabiliriz, her söylediğimiz doğrudur.”
Bu kibir ve güç zehirlenmesi, kuruluş ruhunu öldürmüş; kan kaybını önlemek mümkün olabilir mi?
Geçmiş örneklerinde olmadı!
Sayın Cumhurbaşkanı tehlikenin farkında "Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz" diyor.
SÖZÜN ÖZÜ; Kibir, AKP’yi bitirmektedir!
ÖZ’ÜN SÖZÜ; 31 Mart’ta sandıkta söylenmiştir.
(ÖZ, Anayasa’da tanımını bulan Türk Milleti’dir)