Mehmet Şandır
Oruç tutmak
Oruç, belirlenen süreler içinde yemeden-içmeden yaşamak ve bazı alışkanlıklarımızı, arzularımızı sınırlandırmak, bedenen ve ruhen dinlenmektir.
Yapılabilirse “muhasebe ve murakabe” zamanıdır; birey ve toplum hayatımızda karda mıyız, zararda mıyız, böyle devam edersek sonumuz ne olacak sorgulamasını yapabilmek fırsatıdır.
Kendimizi/yaşamımızı ‘fabrika ayarlarına’ veya bir diğer deyişle yaratılış gayesine, yaratıcının değerlerine uygun hale getirme fırsatıdır.
Oruç, ‘inananlar’ için farz olan bir ibadettir; insanın, Allah’la olan ilişkisini yeniden derinleştirmek fırsatıdır; Müslüman olarak yaratıcıya karşı görevlerini ve toplumsal sorumluluklarını hatırlamak ve ihmal ettiği görevlerini yapmak, yapıyorsa daha fazlasını yapmak fırsatıdır.
Allah emrettiği için oruç tutmak bilinci, belirlenen sürelerde aç-susuz kalmak ve bazı arzulardan uzak yaşamaktan daha fazlasıdır; bir özel duyarlılıktır ve farkındalıktır. Oruç, elin, dilin, ayakların, gözün, kulağın, kalbin, beynin kısacası tüm varlığımızla birlikte yapılan bir ibadettir. “Elinden ve dilinden emin olunan” bir konuma yükselmektir.
Ayrıca oruç, bireysel hayatımıza disiplin kazandırmanın ötesinde birlikte yaşamanın çok değerli bir unsurudur. Ramazan ayı içinde zekat, fitre ve sadaka gibi inanç sorumluluklarının yerine getirilmesi toplumda yardımlaşma, dayanışma, paylaşma duygularını ve birlikte yaşamak huzurunu geliştirecektir.
Sönmez Kutlu hocaya göre oruç, yoğunlaştırılmış toplumsal arınma programıdır. “Toplumda sevgi, saygı, dayanışma, yardımlaşma, şefkat ve merhamet duygularını geliştirir. Birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunu güçlendirir, toplumun huzur ve mutluluğuna katkıda bulunmaya çalışanların sayısını arttırır.”
Hemen her insanımızın bir sebeple bunaldığı, yaşamın getirdiği sorunlar karşısında yetersizlik, yalnızlık ve çaresizlik psikolojisi içinde çırpındığı bir süreçte Ramazan ayı serinletici bir meltem rüzgarı etkisi yapar; bunalan insana yeni bir ümit ışığı yakar. Oruç tutalım tutmayalım herkesle birlikte soluduğumuz havanın pozitif bir enerji yüklendiğini hissederiz.
Aslında bu havaya her zamandan daha çok ihtiyacımız bulunmaktadır. Her gün cinayet haberleri ile sarsılıyoruz. Hiçbir ölçüye sığmaz cinayetler, katliamlar o kadar sıradanlaştı ki kitlesel bir cinnet hali yaşanır oldu. Üşümesin diye alınan yolcu, taksi sürücüsünü tabanca ile öldürüyor; “canım öyle istedi” diyor: Bir adam, şehrin meydanında, annesi ile işinden evine giden 20 yaşındaki genç kızı bıçaklayarak öldürüyor; “çok sarhoştum, hatırlamıyorum” diyor. Yakınları tarafından katledilen kadınların sayısı her geçen gün artıyor. 13-14 yaşındaki öğrenciler okul arkadaşlarını döverek öldürüyor. Anasını, babasını, çocuklarını gözünü kırpmadan öldürenler aramızda dolaşıyor.
Değer eksenimizi kaybettik; toplumsal cinnet havası soluyoruz.
Türkiye suçlular cennetine dönüştü; Sayın İçişleri Bakanı, göreve geldiği günden bu yana (yaklaşık 300 gün) FETÖ, DEAŞ ve sol terör örgütlerine 5711 adet operasyon yapıldığını, 2050 kişinin tutuklandığını, 1975 kişinin denetimli serbestlikle bırakıldığını açıkladı, bu rakamlara PKK bölücü terör örgütü ve organize suç örgütlerine yapılan operasyonların sayısı dahil değil…
Yani her gün suç örgütlerine en az 25 adet operasyon yapılmış, biteceği de yok…
Uluslararası suç örgütleri Türkiye’yi mesken tuttu; Europol ve Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi (EMCDDA) tarafından hazırlanan ve geçen hafta açıklanan AB Uyuşturucu Piyasaları Raporu’nda, “Türk suç örgütleri, Avrupa pazarına yapılan toptan eroin kaçakçılığında hakimiyetini sürdürüyor” deniliyor.
Ne yazık ki, organize suç örgütlerinin toplum yaşamında yarattığı korku ve hayat pahalılığı, gelir dağılımı adaletsizliği gibi olumsuzluklara ilaveten yerel seçimler öncesinde siyasilerin kullandığı öfke/hakaret dili ile oluşan gerginlik hayatımızı yaşanmaz hale getiriyor.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bazı muhalefet partili siyasetçiler için kullandığı "siyasi şantajcılar ve zübük siyasetçiler” tanımlamasının devamı nasıl gelecek?
İşte böyle bir havada oruç ayı başlıyor.
Oruç, bir ibadettir; Allah emrettiği için tutulur; mutlaka insana ve insan topluluğuna faydaları vardır; inananlar için bu konu tartışılmaz; Ancak ilim adamları da artık orucun faydalarını tartışıyorlar ve bazı konularda ortak görüş ifade ediyorlar.
Mesela; “Oruç tutmak, yağ yakımını hızlandırarak kilo kaybına destek olur. Kandaki yağ, kolesterol ve diğer lipid türlerini düşürmeye yardım eder. Bağışıklığı güçlendirir. Zararlı toksinlerden arındırmayı destekler. Karaciğer fonksiyonunda iyileşme sağlayabilir. Mide ve bağırsakları dinlendirerek detoks etkisi yapar. Kan şekerini düşürür. Kalp sağlığını korur. Kişinin irade mekanizmasını güçlendirir, psikolojik olarak rahatlık verir” denilmektedir.
BENCE
Oruç tutmak her anlamda faydalıdır.
Oruç, bir sınırlama/sabretme/şükretme eğitimidir.
Her şeyin azı ile yetinmek, az olanın değerini bilmek, az ile yetinenleri anlamak, olanı paylaşmak gibi bedenen ve ruhen çok ihtiyacımız olan eşsiz bir eğitimdir.
Oruç ayının manevi iklimi ülkemizin üzerine olsun…