Ege Işık Özatay

Ege Işık Özatay

Ninja Kaplumbağalar, Kaplumbağalı Adam ve kaplumbağa Terbiyecisi’nin asla çözülemeyecek gizemi

1419 yılında Hacı İvaz Paşa tarafından yapılan, adını bulunduğu semte veren Bursa Yeşil Cami, Osman Hamdi Bey’in kompozisyonlarında oyma süslemeleri, çinileri, zarif kubbeleri, heybetli giriş kapısı, dar odaları, aynalı kemerleriyle karşımıza çıkar. André Gide’nin tarih boyunca ressamlara, yazarlara, şairlere ilham kaynağı olan Bursa Yeşil Cami’ye olan hayranlığı, gök kubbenin altında şu sözlerle yankılanır:

Dinlenme, aydınlığa dalma, denge yeri, kutsal gök mavisi, kırışıksız gök mavisi, zihnin yetkin sağlığına kavuştuğu yer… Enfes, bir tanrı yerleşmiş senin içine ey cami. Uzun süre bu kutsal mekânda derin derin düşündüm ve sonunda anladım ki ibadetlerimizi bekleyen kusur bulma tanrısı buradadır ve bizi arınmaya çağırmaktadır.”

osman-hamdi-bey.jpg
Osman Hamdi Bey

Osman Hamdi Bey “Yeşil Cami’de Kuran Dersi”, “Yeşil Cami Önü”, “İki Müzisyen Kız”, “Yeşil Türbe’de Dua”, “Kuran Tilaveti” ve “Kaplumbağa Terbiyecisi” eserlerinde Yeşil Cami’yi mekân olarak seçer. Osman Hamdi Bey’in tablolarında sıklıkla tekrarlanan bu mekân Osmanlı mimarisi, Osmanlı’da günlük yaşam, giyim kuşam ve dini bakış açısı hakkında bilgi verir. Tıpkı Paul Auster’ın Kırmızı Defter’inde yer alan dört anlatı nasıl her şeyin ve herkesin gizemli bir biçimde birbiriyle bağlantılı olduğunu sezgisel bir izlekle anlatıyorsa; Osman Hamdi Bey’in bu eserleri hakkında da böyle bir okuma yapılabilir. Osman Hamdi Bey Yeşil Cami’yi sırlarla dolu bir mekâna dönüştürür. Eskiz defterine aldığı bir not, 1880 yılında Yeşil Cami’yi ve Yeşil Türbe’yi ziyaret ettiği hakkında ipucu verir.

yesil-camide-kuran-dersi.jpg
Yeşil Cami'de Kur'an Dersi - Osman Hamdi Bey

Daha sonra dönemin gazetelerinde yer alan bu ziyaret, Osman Hamdi Bey’in birer izdüşümü olarak eserlerine yansır. Osman Hamdi Bey, mukarnaslı ince taş işçilikli taç kapısı, pencere ve kapılarındaki adeta bir dantel gibi nakşedilmiş ahşap işçiliği ve iç mekândaki çinileriyle Osmanlı dönemi eserlerinden Yeşil Cami’ye kendinden katar; “Yeşil Cami Önü” tablosundaki merdiven Osman Hamdi Bey tarafından eklenir ya da “Kaplumbağa Terbiyecisi”nin 1906’da tamamlanan ve bugün Pera Müzesi’nde sergilenen ilk versiyonunda “Şifâü’l-kulûb likâü’l-mahbûb” [Kalplerin şifası, sevgiliyle (Hz. Muhammed) kavuşmaktır] yazılı hat levhasının yanına, bugün Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nde sergilenen ikinci versiyonda sarı bir levha üzerine “Muhammed” hattı dikkat çeker. Osman Hamdi Bey’in bu mekâna ışıkla, renkle, desen, yazı ve kurguladığı sahnelerle kattığı efsunlu hava, büyük bir soru işaretleriyle dolu düşünce baloncuğunu da beraberinde getirir.

osman-hamdi-yesil-cami-iliskisi.jpg

BİR ŞEHİR EFSANESİ OLARAK KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ

Özellikle “Kaplumbağa Terbiyecisi” hakkında kulaktan kulağa öyle söylentiler, öyle şehir efsaneleri yayılır ki ünü mekânın duvarlarını aşar: Yeşil Cami’nin üst kat odalarından birinde geçmekte olan sahnede Osman Hamdi Bey kaplumbağa terbiyecisi ile kendini özdeşleştirir. Arkeoloji Müzesi ve Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kuruluşu ile Asar-ı Atika (Eski Eserler) Nizamnamesi’nin çıkarılması gibi girişimlerinde karşılaştığı güçlükleri, toplumun değişmeye karşı olan direncini ima etmektedir. Bir başka yorum ise geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun halini anlattığı yönündedir.

Peki, ressam burada ne anlatmak istiyor? Bunu kim bilebilir? Edhem Eldem “Ressamlar, Kaplumbağalar, Tarihçiler” başlıklı makalesinde bu konuya şöyle bir soruyla yaklaşıyor: “Hayal bu ya, bir gün Osman Hamdi Bey’in günlüğü ortaya çıksa ve 12 Mayıs 1906 gününün altında ‘Sabah kalktığımda bahçedeki salataları hapur hupur yiyen iki kaplumbağa gördüm, aklıma çok komik bir tablo fikri geldi...’ gibi bir satıra (tercihen Fransızca) rastlasak ne olur? Bütün çetrefilli yorumlarımızı o zaman ne yaparız?”

Eldem’in “Kaplumbağalı Adam” olarak adlandırdığı, yeryüzünde adeta bir düş sahnesi kuran ve kayıtlara “Kaplumbağa Terbiyecisi” olarak geçen yapıt mükemmel olma hali ile alçak gönüllülüğün çatışmasını gözler önüne serer. “Yapıtta, mekânın daraltılmasıyla figürün hacmen büyük tutulması, değiştirilmiş bir gerçeğe sığdırılmış güzellik anlayışına tekabül eder. Değiştirilmiş gerçek gelenekselde olmayanın, geleneksel olan ile birlikte ele alınmasında görülür. Gelenekselde olmayan, eşdeyişle anıtsal figür, geleneğin dili olarak düzenlenen mekâna hâkim kılınır. Mekândaki harap duvar, zamanın yıkımının bir uzantısı olmakla birlikte, mükemmelliğin güzelliğin yaratıcı nedeni anlayışını da vurgular. Mükemmelliğin, güzelliğin tek yaratıcı nedeni olmadığını savunan Edmund Burke (1729-1797) de güzelliğin mükemmellikten uzak olabileceğini ve güzelliğin alçakgönüllülüğü içerdiği oranda daha da etkili olduğunu ifade eder.”

is-bankasi-muzesindeki-osman-hamdi-detay.jpg

Yeşil Cami’de tiyatral bir sahne kuran bu çok çeşitli anlamlar yüklediğimiz eser yüzyıllar sonra Ninja Kaplumbağalar’ın ilham kaynağı olmuş olabilir mi? Osman Hamdi Bey’in resmettiği, kaplumbağalarla çevrelenmiş o derviş, Usta Splinter mı? Orijinal adıyla Teenage Mutant Ninja Turtles’ı Kevin Eastman ve Peter Laird bir Amerikan çizgi roman serisi olarak tasarlarken aslında Leonardo, Raffaello, Michelangelo ve Donatello ile aslında esinlendiği resim sanatını, yani Osman Hamdi Bey’i mi işaret ediyor? Ninja Kaplumbağalar ile Kaplumbağa Terbiyecisi aynı kötülüğe karşı mı savaşıyor? Edhem Eldem’in “Yerli Mona Lisa” olarak tanımladığı “Kaplumbağa Terbiyecisi” oryantalist bir bakış açısıyla çizildiği dönemde böyle bir meslek var mıydı? “Aranızda hiç kaplumbağa terbiyecisi gören var mı?” başlıklı yazısında Emre Aköz, bu sorusuna Metin And, Nurhan Atasoy, Gül İrepoğlu, Ersu Pekin ve Edhem Eldem’den olumsuz yanıt alır. Pekin’e göre kaplumbağalar ve ney Doğu’yu simgeler. Eczacıbaşı Sanal Müzesi’nde yer alan bir yorumu, “Ressamlar, Kaplumbağalar, Tarihçiler” başlıklı makalesinde Eldem şöyle aktarıyor:

OSMANLI'DA KAPLUMBAĞALAR DA KAPIKULLARIYDI

“Özellikle Lale Devri’ndeki Sadabad Eğlenceleri’nde geceleri bahçelerin aydınlatılması için kaplumbağaların sırtlarına mumlar dikilerek serbest bırakıldıkları bilgisi bir ipucu olabilir. Yani Osmanlı’nın devlet düzeninde ‘kaplumbağalar’ da ‘kapıkulları’ arasında yer almışlardır; bu arada birkaç Osmanlı kurumunun (Sanayi-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Düyun-u Umumiye, vb.) en üst düzeyinde yönetici olan Hamdi Bey’in kendi iş yapma alışkanlığı/tarzı ile astlarının yaklaşımlarına ilişkin bir alegori akla gelmektedir. Osman Hamdi’nin kendisi olan ‘Terbiyeci’ (Daha yaygın bir hayvan terbiyecisi olan ‘Aslan Terbiyecisi’ni anıyoruz…) elinde neyi, boynunda maşası, sırtında ‘keşkül-ü fıkarası’ (dervişane bir tevekkülü akla getirmektedir), hafif öne eğilmiş olarak yapraklarını yiyen üç kaplumbağaya nezaret etmektedir. Arkada kalan iki kaplumbağa ise yemeğe yanaşmaya çalışmaktadır… Osman Hamdi Bey’in mesai arkadaşlarına yönelik acımasız, ümitsiz bir hicvi olarak yorumlanabilir bir resim bu… Önemli olan, alçaktaki tek ışık kaynağından gelen ışıkla aydınlanan resmin, ögelerinin ilgiyi konuya odaklayan bir yalınlık ve kurgu ile her tür gereksiz ayrıntının ayıklandığı çok başarılı bir yapıt –bir başyapıt– olmasıdır.”

Yani cami bir kamu binasıysa, resmedilen mekân devleti simgeler. “Kaplumbağa Terbiyecisi” de çarpık düzenin içinde hayal kırıklığına uğrayan bir eğiticiyi, ressamın ta kendisini işaret eder. Peki “Kaplumbağa Terbiyecisi” bu okumaların ötesinde, baba-oğul arasındaki bir mektuplaşmaya dayanabilir mi?

kaplumbaga-terbiyecisi-1907-turkiye-is-bankasi-resim-heykel-muzesi.jpg
Kaplumbağa Terbiyecisi 1907 -Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi

OSMAN HAMDİ BEY'İN KARDEŞ TABLOLARI

Her şey, Osman Hamdi Bey’in babası Edhem Paşa’nın 1869 yılında Bağdat’ta Mithat Paşa’nın maiyetinde bulunan oğluna Le Tour du Monde’un 402. sayısını göndermesiyle başlar. Osman Hamdi Bey bu sayıda Japon Kaplumbağa Terbiyecisi’nin gravürüyle karşılaşır. Osman Hamdi Bey’in bu gravürden ilk görüşte etkilenmiş olmasını Edhem Eldem şu sözlerle anlatıyor: “Osman Hamdi Bey Bağdat’tayken, kalemle bir eskiz çizmiş; onu da yıllar sonra tesadüfen bulduğunda tabloya dönüştürme fikrine kapılmış olabilir. Belki de tam tersine, o gün ilgisini çekmeyen gravürü neredeyse kırk yıl sonra kütüphanesinde bu derginin sayfalarını çevirirken keşfetmiş ve kullanmaya karar vermiş olabilir. Fakat her halükârda bu iki resim arasında ilişki inkâr edilemeyecek derecede açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Resimlerin kompozisyonu bile, tamamen ters bile olsalar, aslında tesadüfle izah edilemeyecek türden bir benzerlik sergilemektedir. Zaten bu bariz benzerlikleri bir kenara bıraksak bile, bu kadar garip ve nadiren rastlanan bir konunun başka bir ilham kaynağı olabileceğini düşünmek çok zor geliyor.”

osman-hamdi-detay-is-bankasindaki-tablo.jpg

William Shakespeare’in aslında okuma yazmayı bile bilmeyen, oda arkadaşı Marlowe’un bir barda başına yediği şişeyle öldürülmesinden sonra yazdığı bir bavul oyun metninin üstüne yatan bir kalpazan olduğu yönündeki iddialar; J. K. Rowling’in kaleme aldığı, Peron 9¾’ten Hogwarts Ekspresi’ne binip Cadılık ve Büyücülük Okulu’na gittiğimiz Harry Potter serisinin aslında “Kutsal Kase” adlı bir masaldan esinlendiği yönündeki söylentiler; sanatçı eşler Margaret Keane ve Walter Keane arasındaki “Bu resimler benim! Hayır, benim!” tartışması, sanat dünyasının koridorlarında hâlâ konuşuluyor, tartışılıyor ve üstüne okumalar, araştırmalar, incelemeler yapılıyor. Osman Hamdi Bey’in 1906 ve 1907 yıllarında iki tane ürettiği, neredeyse birbirinin aynı olan “Kaplumbağa Terbiyecisi” tabloları hakkındaki şehir efsaneleri ve düşünceler de hiç bitmeyecek.

Osman Hamdi Bey’in 1907 yılında resmettiği ikinci “Kaplumbağa Terbiyecisi” eseri 2024 yılının başında Beyoğlu’ndaki Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin koleksiyonuna katıldı. “Türk Resmini İzlemek” başlıklı kalıcı sergide sanatseverlerle buluşan eserin aynı temadaki kardeşi ise Pera Müzesi’nde sergileniyor.

kaplumbaga-terbiyecisi-1906-pera-muzesi.jpg
Kaplumbağa Terbiyecisi 1906-Pera Müzesi

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ege Işık Özatay Arşivi