Haldun Solmaztürk
“İçeri yeteri kadar güvenlik kuvveti alın.!”
Hiçbiri akşam Orduevi’ne dönemeyecek ve yıllarca hapiste kalacaklardı.!
Cemaat’in ‘Balyoz’ darbe planı iddiası, Taraf’ın 20 Ocak 2010 haberiyle servis edilmiş, malum ‘bavulcu’ belgeleri (!) savcıya teslim ettikten sonra Cemaat savcıları soruşturma başlatmışlardı.
Aralarında Orgeneral Çetin Doğan'ın da olduğu 194 (karacı) askere, Eskişehir'de bulunan sözde belgelerle 28 havacı, Gölcükte ele geçen (!) belgelerle de 143 denizci eklendi—toplam 365…
5-7 Mart 2003 1nci Ordu Plan Semineri’nde sözde ‘örtülü şekilde’ darbe müzakeresi yapılmıştı.!
O günkü duruşma 09:30’da başlar. Başkan Ömer Diken, üyeler Efendi Peksak, Murat Ürün…
‘Cumhuriyet’ savcısı; Savaş Kırbaş…
Hepsi Cemaat’in adamları—ruhlarını şeytana satmışlar.!
Akşam saat 20:30 sularında mahkeme başkanı “Ara karar açıklanacak” diyor ve birden ortam geriliyor—çünkü arkasından neyin geldiği anlaşılıyor…
Mahkeme başkanı kekeleyerek itirazları bastırmaya çalışıyor ama her hain gibi o da korkak; korkuyor. Hainliği suratından akan Peksak konuştukça salonda tepkiler artıyor…
Panikleyen Diken salona takviye jandarma çağırıyor: “İçeri yeteri kadar güvenlik kuvveti alın.!”
İçeri dolan Jandarma bölüğü önce kürsünün önüne konuşlanıp hakimleri emniyete (!) alıyor, sonra da izleyicilerle sanıklar arasına giriyor ama cübbeli cemaatçilerde de korku giderek artıyor.
Başkan, önce ‘kararın’ okunmasından vazgeçiyor, “Kalan kısım ilgililere tebliğ edilecektir. Duruşma bitmiştir” diyor ama Peksak devam etmekte ısrarlı…!
Karar okunuyor, hepsi tutuklanıyor; askerler ‘Harbiye Marşını’ söylerken aileler ağlıyorlar.
Eylül 2012'de mahkeme sanıklara ‘Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren menetmek’ suçundan, 20 yılla 6 yıl arasında değişen cezalar verdi.
Cemaat ve AKP, 2013 Aralık ayında birbirine girince ve Erdoğan’ın Fethullah Gülen’e ‘elçi’ gönderdiği Fehmi Koru tarafları uzlaştıramayınca ‘Balyoz’ sanıkları 2014 yılında “İsnatlar sahte dijital dokümanlara dayandığından” tahliye edildiler, tamamı hakkında ‘Beraat Kararı’ verildi.
Ama Yargıtay 16. Ceza Dairesi yedi yıl sonra—2021’de—Balyoz (!) davası beraat kararını 7 ‘yazıyla’ yedi sanık için bozdu. 2003 yılındaki seminerde yaptıkları konuşmalar ‘suç [darbe] için anlaşma’ kanıtıymış. O yedi askerden Org. Çetin Doğan, Ordu Komutanı…
Tümg. Behzat BALTA, Edirne’de konuşlu 3ncü Taktik Tümen Komutanı—idari görevli.
Tümg. Metin Yavuz Yalçın, 3ncü Kolorduya bağlı 52nci Tümen Komutanı.
Tümg. İhsan Balabanlı, 3ncü Kolorduya bağlı 26ncı Tümen Komutanı.
Tuğg. Mehmet Kaya Varol, 15. Kolorduya bağlı 2nci Tugay Komutanı.
Alb. Erdal Akyazan, 5. Kolordu 3ncü Tugay Komutan Yardımcısı—komuta yetkisi yok.
Alb. Emin Küçükkılıç, NATO’ya tahsisli 3ncü Kolordu’da İstihbarat Şube Müdürü.
Yani Yargıtay 16. Ceza Dairesi, aralarında emir-komuta ilişkisi olmayan—tüm ast ve üst makam sahipleri beraat etmiş—yedi askerin beraatını, yirmi yıl önceki ifadeleri nedeniyle bozdu.
Ordu karargahında yüzlerce subay var ama sadece Ordu Komutanı ‘tek başına’ darbe planlamış.!
Aynı, 2013’te Van’da görevli bir jandarma binbaşıya ‘tek başına’, Ankara’daki Özal’a ‘suikast’ iddiasıyla ve ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ istemiyle dava açılması gibi… (O da Temmuz 2014’te—Cemaat ve AKP birbirine düştükten sonra—beraat ettirilmişti.)
Bütün bunlara ‘rağmen, Balyoz’ belgelerinin—zaten ispatlanmış—sahteliğini kabul eden Yargıtay, yine de ‘Balyoz’ planının seminerde müzakere edildiği iddiasıyla hüküm kurdu.
Metin Yavuz Yalçın öldü ve hakkındaki dava düştü. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi geçen yıl altı askere 6 yıl 8 ayla 5 yıl arasında değişen hapis cezaları verdi. (Bir hakim karara şerh koydu.)
Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi’nin—ve 4ncü Ağır Ceza’nın—aldığı dayanaksız ‘keyfi’ karar hala Anayasa Mahkemesi’nde bekletiliyor—aynı yine ‘dayanaksız’ 28 Şubat kararı gibi…
Hakimler Savcılar Kurulu Başkanı Adalet bakanı ‘hukuk’ nutukları atmaya devam ediyor.
Yüzlerce asker Balyoz’dan (!) tutuklandığında eşleri dertlerini anlatmak için randevu istediğinde cevap bile vermeyen birisi hezeyan içinde Anayasa Mahkemesine ‘küfürlerine’ devam ediyor.
On üç yıl önce, 11 Şubat’ta Silivri’de yaşananlar yargı tarihimizde kara leke, ordu için utançtır.!
Çok şey değişti ama hiçbir şey değişmedi.!
Ne ders alındı, ne yargı bağımsız kılınabildi ne de bu yaşananlar Türk insanına anlatılabildi.
Gerçi Türk insanının bu ülkede neler olup bittiğine pek fazla aldırdığı da söylenemez.!
Başka türlü olsaydı, koskoca bir ülkenin kaderi bu derece kanun ve anayasa tanımaz, gözü dönmüş bir azınlığa bu kadar kolay teslim edilmez, halk iradesi böylesine çarpıtılamazdı…!