İrfan Yalın
Müzayedeciliğin kültür tarihi – 2
Geçtiğimiz haftalardaki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır, Bellini tablosunun kültürümüze geri kazandırılarak İstanbul’a getirilmesi üzerine başladığım yazı dizisinde Fatih’in sanat tutkusundan ve İstanbul’a davet ettiği Venedikli “madalya döküm” ve “kılıç kını” ustalarından bahsetmiştim. Ve sonra da müzayedenin kültür tarihini ele almış, 2500 yıl öncesinden başlattığım açık arttırma öykülerinde sözü MÖ 500’lü yıllardan alıp 16. Yüzyıla kadar getirmiştim.
1500’lü yıllarda İngiltere Kralı olan 7. Henry’nin müzayedeciliğe statü kazandırması sonrasında lisanslı hale gelen açık arttırma satışları böylece kayıt altına alınmış ve Avrupanın her yerine yayılarak toplumun her kesiminden katılım sağlamış. O kadar ki, Amerika’ya ilk yerleşenlerin 1600’lü yıllarda Avrupa’dan götürdükleri bu satış şekli, yakın yıllara kadar devam eden köle ticaretinin halka inmesinde uygulama alanı bulmuş ve Amerikan kültürüne kalıcı olarak yerleşmiş.
Osmanlıda cellât mezadı
Bu zaman diliminde Osmanlı’da cellât satırı veya kemendi altında can verenlerin üstünden çıkan her şey cellâtların olurmuş ve bunlar cellâtlar tarafından biriktirilip özel mezatlarda satılırmış. Cellât mezatlarında kıymetli şeyler hak ettiğinden çok daha düşük değerlerde el değiştirmesine rağmen halk tarafından rağbet görmezmiş; çünkü satılan eşyaların uğursuzluk getirdiğine inanılırmış. Bu konuda okuduğum en çarpıcı hikâye Kapıağası Gazanfer Ağanın idamında üstünden çıkan çok kıymetli, pırlantalarla süslü altın saati üstüne. Bu saati cellât mezadında alan Tırnakçı Hasan Paşa da kısa bir süre sonra idam edilmiş ve saat yeniden mezada düşmüş. Bu defa da Derviş Paşa almış ama o da başını vermiş; saat ona da yar olmamış. Uzatmamayım, anlatılanlar pırlantalarla süslü bu altın saatin peşindeki idam hikâyeleriyle uzayıp gidiyor. Denilen o ki; biri çıkıp da saatin çarklarını kırıp denize atıncaya kadar cellatlar da dahil olmak üzere çok kişi başını bu uğursuz mecrada kaybetmiş.
- yüzyıl kıta Avrupasında açık arttırma şirketleri yavaş yavaş belirmeye başlamış. İlk olarak 1674 yılında İsveç’te “The Stockholm Auction House” şirketi kurulmuş. Bugün koleksiyonerleri, sanatseverleri, yatırımcıları, sahip olduğunun değerli olduğuna inanan kişileri ve meraklıları peşinden koşturan ünlü Sotheby’s şirketi 1744, Christie’s ise 1766 yılında salonlarını müzayede severlere açmış. Bellini tablosu hakkında ileri geri konuşarak Belediyenin bu başarısını küçük görmeye çalışan kem gözlü cahillerin iyi bilmesi gereken bir şey var o da bu şirketlerin yerine göre devletler üstü güven ve bilirkişilik cevheri taşıdığı.
Amerikan İç Savaşı’nın soğuk yüzünden müzayede salonlarına kaçan muvazzaflar
1864 de başlayan Amerikan iç savaşında, stresten ve yaşanan acılardan kaçan ya da bir başka nedenle kenara çekilerek müzayedelerde kendine iş bulan rütbelilerin bu davranış şekli, bugün bile Amerikada müzayede işi ile uğraşanlara “colonel” denilerek yaşatılıyor.
Özellikle Amerika’da 1900’lü yıllarla birlikte her türlü taşınmaz mülk de açık arttırmalarla satılmaya başlanınca bu işin belli bir altyapıya sahip olması adına eğitiminin kurulmasına karar verilmiş. Ve bugün “müzayedecilik” eğitimi veren saygın okullar o yıllarda birbiri ardı sıra açılmış. - Mahmut döneminde depo haline getirilerek kapatılan Sandal Bedesteni 1914 Yılında, Cemil Topuzlu’nun şehreminliği yani Belediye başkanlığı sırasında Mimar Kemalettin tarafından onarılarak “Belediye Mezat Salonu” olarak açılmış ve müzayede heyecanı çok yakın yıllara kadar belediye denetiminde tekrar yaşanır olmuş.
Aşağı yukarı yarım asra varan bir zaman içinde pasif kalan müzayedecilik, 1950’li yıllarla beraber büyük bir ivmeyle gelişmeye başlamış. Özellikle 2 büyük Dünya savaşında yaşananlar ve geride kalan hatıralar milyonlarca kişinin ilgisini çekmeye başlayınca, savaş temalı koleksiyonluk eşyaların satışı artan bir ivmeyle yükselmiş. Tablolara – sanat eserlerine yatırım yapan şirketler, müzelerini geliştirmek için farklı ülkelerdeki müzayedeleri takip eden devletler ve tüm bireysel koleksiyonerlerin büyük bir tutku ve heyecanla açık arttırmaları takip etmesi sayesinde müzayedeciliğin gelişimi çok hızlı olmuş. İletişimin gelişmesi ve yaşanan dijital gelişmeler sonrasında, İnternet üzerinde faaliyet gösteren açık arttırma sitelerinin sayısı kum gibi artmış; Dünyanın en ücra köşelerinde yaşayan insanlar bile yerine göre satıcı, yerine göre de alıcı olmuş.
Bugün İnternet yoluyla evindeki eşyalara bile açık artırmada alıcı arayanlara rastlamak olası! Yapılan açık artırmalarda pul, para, madalya, resim gibi bilinen değerler bir yana, eski konserve kutusundan yıllar önce kullanılmış kolonya şişesine, ünlü birinin pantolonundan, fes kalıbına hatta takma dişlerine kadar çok geniş bir yelpazedeki parçaların 3-5 liradan başlayan peylerle vitrine çıktığı müzayedelerin meraklıları çok.
Kullanılmış hırkalar, eski mektuplar, söndürülmüş izmaritler yüz binlerce dolara satılabiliyor
Nirvana’nın ünlü solisti Kurt Cobain’in 1993 yılında, yani intiharından beş ay önce MTV Unplugged programında giydiği tiftik-likra karışımı bir yünden oluşan zeytin yeşili, üzerinde sigara yanığı bulunan yıkanmamış hırkası New York’taki açık artırmada 334 bin dolara alıcı bulmuş. İlginçtir, hırkanın daha önceki sahibi de 2015 yılında yine bir açık artırmada 137 bin 500 dolar ödemiş.
Viskileriyle ünlü İskoçya’nın bilinen bir damıtımevinde 1926 yılında doldurulan 60 yıllık viski şişesi 1,9 milyon, Harry Potter serisinin ilk iki kitabının ortaya çıkışına tanıklık eden J.K. Rowling’in oturduğu sandalye 394 bin, ABD’li astronot Neil Armstrong’un Ay’dan topladığı ilk örnekleri koyduğu çanta 1,8 milyon, Winston Churchill’in 70 yıl önce içtiği bir puronun izmariti 12 bin, Adolf Hitler’in Yahudi bir kızla çekilmiş imzalı fotoğrafı 11 bin, özel telefonu da 243 bin Dolara alıcı bulmuş!
Charlie Chaplin’in filmlerinde kullandığı ve kendisiyle özdeşleşen bastonuyla melon şapkası, caz müzisyeni Charlie Parker’ın saksafonu, The Beatles grubunun efsanevi üyesi John Lennon’ın bir yüzüne kendisiyle eşini çıplak halde çizdiği mektubu geçtiğimiz yıllarda müzayede salonlarını renklendirmiş.
Gandi’nin uğradığı suikastta çimenlerin üzerine sıçrayan kanı “pey” bekliyor
Müzayedelerde satılanlar arasında yerine göre İBB örneğindeki gibi devletleri ilgilendiren eserler de var. Örneğin efsanevi lider Gandi’nin gözlükleri, tahtadan yapılma el çıkrığı, özel mektupları, fotoğrafları ve uğradığı suikast sırasında çimenlerin üzerine sıçrayan kanı, satışa sunulduğunda Hindistan içinde büyük tartışma yaşanmış; alınması gerektiğini söyleyenlerin sesi baskın çıkmış.
Katılımcılara yaşattığı zevki, neşesi, fırsatı ve kolay alım-satım özellikleriyle müzayedeler artık sadece koleksiyoncuların değil, herkesin heyecan yaşama ve stres atma yerlerinden biri!
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!..