Ezgi Gizem Gülümser
Kemal Başar: Tiyatroda yıkım çok büyük
Pandemi ile beklenmedik şekilde aniden biten bir sezon yaşadık. Bu hem seyirci hem de tiyatro sanatçıları için zor oldu. Peki böylesine ani gelişen bir “dur”mada tiyatrocular ne yaptılar?
Bizim tiyatromuz Tiyatro Keyfi de diğer özel tiyatrolar gibi kazancının en çok olacağı aylarda zorunlu olarak perde kapatarak, işin psikolojik tarafı bir yana, büyük maddi zarara uğradı. Sadece oyunlarımız değil, Tiyatro Keyfi Atölyeleri’ndeki teke tek oyunculuk eğitimleri de durdu. Tiyatroların büyük maddi kazançları yoktur, gerçek tiyatro oldukça pahalıya yapılan bir iştir çünkü. Küçük yapıların eğer destek alamazlarsa sürdüremeyeceğini düşünüyorum, yıkım o kadar büyük.
◼ Özel tiyatroların devletten/bakanlıktan aldığı herhangi bir yardım oldu mu? Konu ile ilgili görüşünüz nedir?
Çeşitli sözler dışında, hayır. Özel tiyatroların devletten aldığı yardım da devede kulak aslında. Prodüksiyonumuzun herhangi birinin yarısını bile karşılamayacak miktarlar, her eserin ayrıca sürdürme maliyeti de var. Özel tiyatroların üstünde prodüksiyon giderlerinin yanı sıra vergiler, sigortalar, maaşlar, satın almalar, kiralamalar gibi yükler de bulunuyor. Biletlerinden vergi kesilmeyen, çalışanlarının maaşı yatırılan ödenekli tiyatrolar gibi devletten, belediyeden tam destekli değiller. Ne vergi indiriminden yararlanıyorlar ne bir sübvansiyon var. Bilet gelirlerinin yarısını vergi olarak ödüyorlar. Ve bu şartlarda daha kaliteli yapımları sergileyebiliyorlar. Bunu ben söylemiyorum; son senelerde ödüllere bakın, özel tiyatrolar nasıl silip süpürüyor, oradan kolaylıkla anlarsınız. Bugün korona belasıyla uğraşıyoruz diye değil, özel tiyatrolara destek, Batı ülkelerinde olduğu gibi belli kriterlere bağlı olarak mutlaka çok yükseltilmeli. Burada ilk ölçütler kalite, estetik ve seyirci beğenisi olmalı elbette. Belediyelerin salonlarını ücret karşılığında kullandırması da çok ayıp. Bu gelenek haline geldi. Belediyelerin sadece altyapı hizmeti mi vardır? Kültür hizmetleri nelerdir? Fahiş kiralar ödüyoruz kimi belediye salonlarına. Tiyatroya destek mi oluyorlar, yoksa tiyatrolar üzerinden gelir mi elde ediyorlar? Kafaları oldukça karışık bence. Belediyelerin salonları ücretsiz kullanılmalı!
AVRUPA NORMLARINDA TİYATRO YAPMA İDDİASINDAYIZ
◼ Muhakkak ki bir şeyler değişecek. Sizce yeni sezonda -pandemi sonrası- tiyatro nasıl olacak?
Uzun zamandır hiçbir şey eskisi gibi değildi, seyirci bütün dünyada azalıyordu, tiyatrocular yeni arayışlardaydı ve bu salgın, “Haydi bakalım, ne yapacaksanız, hemen şimdi!” deyiverdi. Biz zaten yenilikçi, modernist bir tiyatroyuz. Minimalist işler üretiyoruz, hamasetten, gösterişten nefret ediyoruz. Sahnelemelerde geleneksel tiyatromuz Orta Oyunu’ndan yola çıkarak Avrupa normlarında tiyatro yapma iddiasındayız, bunu da özellikle son senelerde Amsterdam’dan Londra’ya, Berlin’den Jaffa’ya, Sibiu’dan Lahey’e aldığımız davetler ve yaptığımız uluslararası turnelerle, aldığımız olumlu eleştirilerle gösterdik. Yolumuzdan sapmayacağız, aynı şekilde devam edeceğiz.
YIKIM BOYUTUNDA ZARARA UĞRADIK
◼ Yeni sezona planlanan yeni bir oyununuz var mıydı? Evden çıkmadığımız bu günlerde provalar ve toplantılar bilgisayar başında mı gerçekleşiyor? Bu, tiyatro pratiğinde nasıl bir yere işaret ediyor?
Bu günler tatil günleri, provalar Ağustos’ta, Eylül’de; salgının etkilerine, ne kadar normalleştiğimize bakarak provaların, çalışmaların nerede, nasıl olacağına, o zaman bakacağız. Sadece yönetmen değilim biliyorsunuz; oyuncu ve şarkıcıyım da. Ben bu günleri bedenime iyi davranarak, bol spor ve iyi beslenmeyle geçiriyorum. Kilo veriyorum, fazlalıkları atıyorum, ses ve nefes çalışmaları yapıyorum. Sahneye çok daha sağlam ve yüksek kondisyonla çıkabilmek için kendimi hazır tutuyorum, arkadaşlarıma da sürekli bunu öneriyorum. Tiyatro Keyfi’nin repertuarına gelince; ‘Cyrano de Bergerac’, ‘Öylesine Hikayeler’ ve ‘Bana Amy De’ henüz yeni başlayan eserlerimizdi, hepsi devam edecek. Bunlara Tuncer Cücenoğlu’nun ‘Helikopter’i eklenecek. Açıkladığımız plan buydu, henüz bir değişiklik yok. Problemimiz yok anlamında değil bu açıklamam, gerçekten yıkım boyutunda bir zarara uğradık. Tecrübeli oyuncularımız ve teknik kadromuzun soğukkanlılığı, birleştiriciliği sayesinde hep birlikteyiz, dağılmadık. Hiç kolay bir süreç değil, ama herkes için böyle. Bugün beni var eden tiyatro sanatına borç ödeme günüyse, ben o borcu ödemeye hazırım. Arkadaşlarım da öyle sanırım.
HER TİYATRO AKŞAMI, BAYRAMDIR BENİM İÇİN
◼ İhtiyacımız olan tam bir dayanışma mı, yardımlaşma mı? Çoğu bağımsız tiyatro önünü göremediği belirsiz bir sürece adım attı. Bizi ne kurtarır?
Bizi her zaman, Çehov’un dediği gibi, çalışmak kurtarır ancak. Yaratıcı olan, iyi olan, her meslekte, her zaman, her koşulda sıyrılır, ayakta kalır. Tiyatroyu heves olarak yapanların eleneceği bir süreç olabilir bu. Ticaret olsun diye yapanların da… Bu sürecin sonunda tiyatroya devam edebilmek için ciddi fedakârlık ve meslek sevgisi gerekiyor. Pandeminin tiyatrolara, tiyatroculara verdiği zararların sonucunda dayanışma, yardımlaşma anlamında bir şeyin değişeceğini sanmıyorum. Oysa elbette gerekir. Bugün değil, her zaman! Benim öngörüm; yıkılan yıkılacak, devam eden devam edecek.
◼ Seyirci ve oyuncunun yeniden bir araya gelip tiyatroyu var ettiği günleri düşünmek size ne hissettiriyor?
En coşkulu kutlanan bayramı düşündürüyor tabii. Benim birey olarak en büyük şansım hobimin mesleğim olması. Kaç kişi sevdiği işi mesleği olarak yapabiliyor ki? Her tiyatro akşamı bayramdır benim için, ama bu ilk buluşma… Vuslat!