Barbaros Şansal
Ortancalar su sever
Muşmula ağacını görmeyeli, ıhlamurların meltemini hissetmeyeli ne çok oldu değil mi?.. Kaplumbağalar, kirpiler, köstebekler nerede? Kırlangıçlar, leylekler, telli turnalar?.. Onlar da mı terketti bu coğrafyayı? Karabatak görmeyeli ne kadar oldu? Ya balıkçıl?..
Kanadı kırık kuşlar gibi istiflendik beton hücrelere!..
Hanımelinin, akasyaların, manolyaların kokusunu unutalı çok oldu; krizantemlerin, akşam sefalarının, saksı güzeli ve sardunyaların da…
Ne Türkan İldeniz’in “Taşra Kızının Deliceleri”nde betimlediği zerdali çiçekleri kaldı ne de afacanların taşladığı badem çiçekleri.
Muşmula ağacını görmeyeli, ıhlamurların meltemini hissetmeyeli ne çok oldu değil mi?.. Hoca Ali Rıza’nın “Fıstık Çamları”, Civanyan’ın “Sedirler”i de kayboldu gitti tablolarda. Belki birkaç yeni zenginin duvarlarında asılı Nar ve Kaftan çizilmiş çakma akrilikler ile yan yanalar artık.
Peki ya solucanlar, ateş böcekleri? Pervaneler, güveler?..
Pireler bile yok artık. Tüylü tırtılların kelebeğe dönüştüğü pupaları? Youtube’da belki!..
Kaplumbağalar, kirpiler, köstebekler nerede? Kırlangıçlar, leylekler, telli turnalar?.. Onlar da mı terketti bu coğrafyayı? Karabatak görmeyeli ne kadar oldu? Ya balıkçıl?..
Kanadı kırık kuşlar gibi istiflendik beton hücrelere!..
Ördeğe tecavüzü hatırlayanınız var mı?!
Aklıma nereden düştüyse, Üzeyir Garih cinayeti ile de gündeme gelen Pierre Loti kahvesinin civarındaki Eyüp Sultan’da, engelli olduğu için mahsur kalan leyleğin akıbeti geldi. Sahi, tecavüz edilip mi öldürülmüştü, yoksa asparagas haber miydi?..
Ya Bursa’daki bir evde bakılan ördeğe gerçekleşen tecavüz olayını hatırlayanınız var mı?! Hani veterinerlerce ameliyatla kurtarılıp sahibine teslim edildiğinde ‘’Bu mındar oldu’’ diye kesilen… Sahi enişte mi idi fail yoksa dayı mı?!..
Yakılan köpek yavruları, üzerine gaz dökülen ve ateşe verilen kediler, köpeğe parçalattırılan zavallı sıpa.
Hepsini Sezen Aksu kurtaracak değil ya?..
Hadi ordan! Hayvana şiddete hayırmış!.. İnsanın insana her tür zulmü asırlardır yaptığı bu coğrafyada diğer canlıların yaşam hakları mı kalır? Serdar Ortaç’ın dediği gibi önce insanlar mı doyurulmalıdır?!
Doyurulacaksa ne ile? Sadece hıyar ve domatesle mi?..
Biyolojik Çeşitlilik Haftası’nı da unuttuk!
Tüm canlılar suya ihtiyaç duyar ama insanlar kan ve nefrete.
Vücudumuzun çoğu, gezegenimizin üçte ikisi de su. Ama hayallerde kaldı üzüm buğusu. Kutuplar ve buzullar kalan son tatlısu kaynakları.
Gözyaşlarımız sel olmadan hala iklim değişikliğinin getirdiği sellerle uğraşıyoruz, sulandırılmış siyaset ve ticaretle afyonlanıyoruz ve su gibi aziz ol evladım diyenlerin hurafeleri içinde boğuluyoruz. Bu haftanın Biyolojik Çeşitlilik Haftası olduğunu da unutarak. Çocuklarımızın kümes hayvanı diye paketlenmiş endütriyel piliç çizdiği günlere gururla ulaşarak.
Evet ortancalar çok su ister. Ama koca koca açtıklarında duygularımızı suladıkları hisler ömre bedel.
Benim bahçemde 150 kökten fazla ortancam var. Biraz çivid verdim mi masmavi de olurlar. Pembesi, beyazı, lilası rengarenk dostluklar kurarlar. Tapuma kayıtlı tatlısu kuyum da var. Onlara verecek bolca suyum da…
Ne dersiniz kurak görüşlerinize çorak hayallerinize biraz su vereyim mi? Verirsem atık hale getirdiğinizde size okkalı bir hesap da keseyim mi?