Kubilay Kaptan
Ziyaret ettiğim şehirlerden notlar
Bu haftaki yazımda gezilerim, iş ziyaretlerim boyunca kaldığım şehirlerde aldığım notlardan küçük bir kısmı paylaşmak istiyorum.
• • •
Sekiz bin yıl önce hiç şehir yoktu. Şehirler; ticaret, alışveriş, savunma, sanayi devrimi için evrimleşti. Günümüzde şehirler birbirimizle bağlantı kurmamızı, fiziki olarak temas etmemizi, ticaret yapmamızı ve bilgi alışverişinde bulunmamızı kolaylaştıran yerler. 2014 yılında ilk defa şehirlerde yaşayanların sayısı kırsalda yaşayanların sayısını geçti. Şehirler, daha fazla insanla tanışma ihtimalimizin artmasına, dünyayla daha fazla bağlantı kurmamıza ama doğadan kopmamıza neden oldu. Temelde yaptığımız şey ise yarattığımız kültüre uyum sağlamak oldu. Bu yapmacık kültür kendi başına yaşayan bir organizma, bir virüs haline geldi.
• • •
Erkekler her zaman her yerde işeyebilirken, kadınlar zorunlu ihtiyaçlarını ancak gün doğumundan sonra karşılar. Kadınlar, tehlikelerden sakınmak için gruplar halinde sabah saat beşte yola çıkar ve yılanların saklandığı bataklıklara veya farelere ve diğer kemirgenlerin cirit attığı ıssız çöp alanlarına giderler. Kadınlar akşamları açık araziye gitmek zorunda kalmamak için gündüzleri bir şey yemez. Burası Bangalor’dur. (Bangalor, Hindistan’da Karnataka eyâletinin başkenti ve Asya’nın silikon vadisi olarak adlandırılan şehridir.)
• • •
Şehrin en büyük gecekondu bölgesinde yaşayan Lovly Josaphat “Cite-Soleil’de çok sıkıntılar çektim” der. “Yağmur yağdığında Cite’nin benim yaşadığım kısmı sular altında kalır ve evimi su basar. Zeminde su eksik olmaz, yeşil, pis kokulu bir sudur bu ve ortada yol falan yoktur. Sivrisineklere yem oluruz. Dört yaşındaki oğlumda bronşit, sıtma, hatta tifo var … Doktor ona kaynamış su içirin, yağlı yemek yedirmeyin, suyun içinde yürümesine izin vermeyin dedi. Ama su her yerde; suya basmadan evden çıkması imkânsız. Doktor çocuğuma bakmazsam onu kaybedebileceğimi söyledi.” Burası Port-au-Prince’dir. (Port-au-Prince, Haiti’nin başkenti ve en büyük şehridir. Şehir, merkezden uzaklaştıkça ve yamaçlara gidildikçe bir gecekondu şehri görüntüsünü alır.)
• • •
Nemli, çok nemli. Otlakta zikzaklar çizerek ilerleyen yolların çoğu insan dışkısıyla dolu. Yolların üzerinden esen bunaltı rüzgarları, dışkı ve sidik kokuları arasında o cılız sefalet, belirsizlik ve teslimiyet mırıltılarını dört bir yana taşır. Burası Nairobi’dir. (Nairobi, Kenya’nın başkentidir. 1899 yılında kurulmuş, 1905 yılında başkent statüsünü Mombasa’dan devralmıştır. Ayrıca Nairobi eyaletinin de başkentidir.)
• • •
Şehirdeki çöplüklerde içlerinde Koyayee’ler (kadın hamallar) ile ergen kızların düşürdüğü fetüsler bulunan siyah çöp torbalarının sayısı her gün artmaktadır. Temizlik İşleri Bölge Şefi, şehir çöpünün yüzde 75’inde insan fetüsü bulunduğunu söyler. Burası Acara’dır. (Acara, Jamestown, Güney Afrika’da bir bölgedir.)
• • •
Nüfusu 10 milyonu zorlayan kentte atıkların suyla taşındığı tek bir kanalizasyon sistemi yoktur. Kıtanın öbür tarafında Nairobi’de 1998’de Kibera semtindeki Laini Saba gecekondu bölgesinde 40 bin kişiye on tane işler durumda tuvalet çukuru düşerken Mathare 4A’da 28 bin kişiye iki umumi tuvalet düşmektedir. Bu nedenle gecekondu sakinleri “uçan tuvaletler”e (bunlara scud füzeleri de denmektedir) başvurmak zorunda kalmaktadır: Atığı çöp torbasına koyuyor ve en yakın dama veya yola fırlatıyorsunuz. Burası Kinşasa’dır. (Kinşasa, Afrika kıtasında bulunan Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin başkenti ve en büyük kentidir.)
• • •
Tuvalet belgeseli çeken yönetmen Prahlad Kakkar şöyle der: “Nüfusun yarısı içine yapacağı bir tuvaleti olmadığı için dışarıya yapıyor. Beş milyon kişi yani. Her biri yarım kilo yapsa, her sabah toplam iki buçuk milyon kilo dışkı eder.” Burası zenginlerin kent arazisinin yüzde 90’ınında geniş bir şekilde, yoksulların ise arazinin yüzde 10’luk kısmında tıkış tıkış yaşadığı Bombay’dir. (Mumbai (1995 yılına dek Bombay), Hindistan’ın Maharaştra eyaletinin başkenti, Hindistan’ın en büyük ve Dünya’nın dokuzuncu büyük şehridir.)
• • •
Şehrin en büyük gecekondu bölgesi olan Ajegunle beterin beterinin nasıl olduğuna örnektir. Ajegunle, 8 kilometrelik bataklık arazide 90 bin insanı barındırmaktaydı; bugün 1,5 milyon insan bundan biraz daha geniş bir alanda yaşamaktadır. Burası Lagos’tur. (Lagos, Nijerya’nın en büyük şehri ve eski başkentidir. Batı Afrika’nın en hızlı gelişen kentlerinden biridir.)
• • •
Şehre giriş yasaları ıskartaya çıkarıldıktan sonra, uzaklarda bir baraj yıkılmış gibi olmuştu; perişan ve umut dolu bir insan kitlesi dağlardan, tepelerden sel gibi akmaya ve şehre yayılmaya başlamıştı. Günde seksen, doksan aile geliyordu, çöplük alanlardan topladıkları tahta direkleri, saç levhaları, çerçöpü kullanarak ve yağmurdan korunmak için başlarına naylon torbalar takarak çıplak elleriyle evler yaptılar. İki yıl içinde kum tepecikleri, bir ortaçağ şehri kadar kalabalık olan ve fantastik tipler (kaçakçılar, çeteciler, kahinler, Rastafariler, silah satıcıları, marihuana çarları, ayrıca bir milyona yakın işçi) barındıran kulübe ve barakalardan oluşan devasa bir denizin altında yok oldu. Burası Cape Flat’tir. (Cape Flat, Cape Town içinde bulunmaktadır. Cape Town Güney Afrika’daki en eski şehirdir. Halk dilinde “Anne Şehir” olarak anılmaktadır. Güney Afrika’nın yasama başkentidir.)