Murat Aydın
Yoksullukla mücadele
Siz bakmayın birilerinin, “Türkiye’de yoksulluk sorunu yok” demesine. Zaten var olan yoksulluk, salgın ve ekonomik kriz ortamında daha da derinleşiyor. Üstelik yoksulluğun en kötü ve derin biçimleri giderek genişliyor. Saraylardan çıkmayanlar, kendini halkın üstünde görenler yok saysa da yoksulluk hepimizin gözle gördüğü elle tuttuğu bir gerçeklik.
Artık toplumsal meşruiyetini önemli ölçüde yitirmiş, gitme aşamasına gelmiş siyasi iktidarın gidişinden sonrasını konuşmak, bunu yaparken yoksulluk sorunu üzerinde de durmak gerekiyor. Anayasa, başkanlık sistemi ve yargı bağımsızlığı konuları öncelikli görülse de bu sorunların büyüttüğü ve derinleştirdiği ekonomik kriz ve yoksulluk sokaktaki insanın ana gündemi durumunda. O nedenle yoksulluğu azaltacak yöntemleri daha sık konuşmalıyız.
İnsanın özerk olması, yani kendi hayatıyla ilgili kararlarını kendi özgür iradesiyle ve akılcı şekilde alabilmesi istenir. Ama bu kendiliğinden olabilecek bir şey değil. Kişi, bazı haklara ve olanaklara sahip değilse özek olması beklenemez. İnsan; onuruna uygun, temel ihtiyaçlarını karşılamaya yeten ve sürekliliği konusunda az çok belirliliği olan bir gelire sahip değilse özerk olması da özgür olması da mümkün olmaz.
Son yirmi yılda üretim ilişkilerinde yaşanan değişim, kişilerin iş bulmalarının ve yoksulluğun azalmasının sadece ekonomik büyümeyle sağlanamayacağını gösterdi. “Ekonomi iyi yönetilirse büyüme gerçekleşir, büyüme gerçekleşirse istihdam artar, istihdam artarsa herkes iş bulur ve yoksulluk ortadan kalkar” savı günümüzde çok geçerli değil. Zira son yirmi yılda istihdamdaki büyüme oranları dünyadaki ekonomik büyümenin çok altında gerçekleşti. Üstelik kayıtlı veya kayıt dışı olarak iş bulanların elde ettiği gelirler o kadar düşük ki artık “çalışan yoksul” diye bir kavrama sahibiz. Gelir dağılımındaki bozulma hem ülkemiz hem dünya için sürdürülemez boyutlarda. Zenginlerin daha zengin yoksulların daha yoksul olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Tüm bunlar bize yoksulluğu azaltmak, gelir dağılımındaki eşitsizliği gidermek için başka yöntemler denememiz gerektiğini gösteriyor.
Devlet tarafından her vatandaşa, bir vatandaşlık hakkı olarak ve asgari yaşam koşullarını sağlamak üzere verilen, temel gelir ya da yurttaşlık geliri olarak adlandırılan yöntemleri hayata geçirmeliyiz. Temel gelirin kişileri tembelliğe yönelteceğini ya da kamu bütçesinin bu yükü taşıyamayacağını düşünenlerin fena halde yanıldığı son on yılda yapılan araştırmalarla birçok kez ortaya konuldu. Ayrıca yoksulluğun yol açtığı sosyal dışlanmayı, gelecek kaygısını, ev içi şiddete ve diğer birçok suça zemin hazırlamasını dikkate aldığımızda ortaya çıkacak bütçe yükünün üstlenilmesi gereken bir maliyet olduğu açıkça görülecektir.
Yoksulluk bireyi, bireyin içinde bulunduğu aileyi ve genel olarak toplumu parçalayan ve en nihayetinde demokrasinin yozlaşmasına neden olan geniş çaplı bir sorun. Zira kendisinin ve çocuklarının karnını ancak başkalarından aldığı yardımlarla doyurabilen, düzenli bir geliri olmayan, kayıt dışı ve düşük ücretle de olsa bir iş bulabilmiş ise işini koruyup koruyamayacağı belli olmayan birisinden; ülkeye, demokrasiye, cumhuriyete sahip çıkmasını, oy verirken doğru kararlar vermesini bekleyemezsiniz. Ve bu durumdaki bir kişinin tercihlerini akıl dışı olmakla suçlayamazsınız. Yoksulluğu köklü bir şekilde yenmedikçe hiçbirimiz özgür ve demokratik bir rejimde yaşayamayacağız.