İ. Bülent Çelik
Yavaş ya da İmamoğlu aday olmalı mı?
2019 yerel seçimleri öncesi, örgütü ile yaptığı istişare toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti:
“Çok kritik bir sürece giriyoruz, İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır!”
· · ·
Sonra seçimler oldu.
İstanbul’u Ekrem İmamoğlu kazandı.
Erdoğan’ın tezi doğruydu.
Ardından gerçekten de Cumhur İttifakının, güneşe maruz kalmış buz gibi eridiğine hep birlikte tanık olduk.
İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi de kaybetme ‘sathı mailine’ girmişti.
Üstüne üstlük Ankara’yı ve diğer büyükşehirleri kaybetmek bu eğimi daha da dikleştirmiş, geri dönüşü çok zor hale getirmişti.
· · ·
Şimdi İmamoğlu Türkiye’yi kazanmak için Cumhurbaşkanı adayı olursa, boşalacak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı koltuğuna meclis çoğunluğunun AKP’de olması nedeniyle, Mart 2024’e kadar bir AKP’li oturacak!
Aynı durum Yavaş tercih edilirse Ankara için de geçerli.
· · ·
Böyle bir durumda, girişteki varsayıma göre AKP yeniden “Türkiye’yi kazandım!” diyebilir mi?
Tabi ki diyemez!
Ama asıl mesele şu:
Bu iki belediyeden herhangi birinde, yeniden hem meclis çoğunluğunun hem de belediye başkanlığının AKP’ye devredilmesi halinde neler yaşanabileceğini en iyi devraldıkları tabloyu en net gören bu belediye başkanları biliyor.
· · ·
İşaretlere bakılırsa seçimler zamanından bir yıl erken yapılacak.
Dolayısıyla 2024 Mart’ındaki belediye seçimlerine bir buçuk yıl kalacak.
En az bir buçuk yıl boyunca bu iki büyükşehir belediyesinden birini AKP yönetimine terketme ya da terketmeme kararını İmamoğlu ve Yavaş, takkelerini önlerine koyup kendileri vermeli.
Çünkü feda edilen belediyede, geleceği belli olan büyük tufandan önce neler neler yaşanabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
İbret olsun!
Kendisini de bir Boğaziçili olarak ifade eden Nagehan Alçı, köşe yazısında ‘mealen’ diyor ki, sonuçta Melih Bulu, öğrencilere yumuşak davrandığı için; kadrolaşma yapmak konusunda çekimser kaldığı için; kritik imzalar atması gereken günlerde izin yaptığı için görevden alındı!..
· · ·
Alçı’nın yazdığı şu son cümle çok ilginç!
“Kritik imzalar atması gereken günlerde izin yaptığı için..”
Öte yandan YÖK tarafından altı çizilen diğer gerekçe ise intihal.
Yani fikir hırsızlığı!..
· · ·
Taa ikibinlerde, Sarıyer AKP teşkilatı kurucusu, 2015 Seçimlerinde AKP’den milletvekili aday adayı, teşkilatına hizmette kendini kanıtlamış yirmi yıllık AKP’li Melih Bulu, kendisine haber verme nezaketi bile gösterilmeden, boş bir poşet gibi, Boğaziçi’nin kapısının önüne konulurken, bir de görüyor musunuz, ne ile suçlanıyor?
“İmza atması gereken günlerde izin yapmak!”
“Fikir hırsızlığı yapmak!”
İşte siyasal islamcıların en karakteristik özelliği bu..
“Son hızla yücelt!
Olmadı, son hızla sat gitsin!”
Tam, Haliç Üniversitesini dünyanın en gözde üniversitelerinden biri haline getirecekken daha bir yılı dolmadan -aynı abdestle- Boğaziçi Üniversitesinin başına getirilen “koskoca Profesör” Melih Bulu, şimdi derdest edilirken “zamansız izin kullanmak” ile başkalarının fikirlerini çalarak profesör olmakla suçlanıyor!
Ee, İşte bir kere “Şahsım”ın gözünden düşmeyegör!
Şimdi bekle ki Şahsım’ın kızgınlığı geçsin, seni Zimbabve’ye büyükelçi atasın!
Zor oyunu bozar!
ABD ile aramızda sıkıntılı çok konu var!
Belli ki bu tartışmalı konularda tırnaklarını çıkartmaması için Biden’e, Afganistan’daki ABD elçiliği için, askerimizi “body-guard” yapma teklifinde bulunmamız yetmiyor.
· · ·
Biden diyor ki: “Açılım da yap! Demokratikleşme konusunda da bize birkaç hareket göster! Ben Trump gibi Cumhuriyetçi değilim. Demokratım! Demokrasi konularına da bakarım.. Move, move!”
· · ·
Bu durumda el mahkum, bir kaç hareket göstermek şart oluyor.
Gergerlioğlu serbest bırakılıyor.
Diyarbakır’da yeni açılım zemini yoklanıyor.
Boğaziçi Rektörü görevden alınıyor.
· · ·
Erdoğan’ın yarın için Kuzey Kıbrıs parlamentosunda açıklayacağını belirttiği “Kıbrıs Müjdesi” de ABD’nin beklentilerine uyumlu bir “Maraş güncellemesi” ile bu mealde olması çok şaşırtıcı olmayacak.
· · ·
Öte yandan bu çabalara paralel olarak “Ohal” süresinin üç yıl yerine bir yıl olarak revize edilmesi, AKP’nin bir yıl içinde seçime gitme arzusunu da gösteriyor.
Hatta yakın gelecekte sırasıyla Kavala ve Demirtaş’ın özgürlüğününe kavuşması da beklenmesi gereken hareketlerden..
· · ·
Diyeceksiniz ki “Yok canım!.. bu durumda Bahçeli maraza çıkarmaz mı?”
Merak etmeyin çıkarmaz!
Çıkaramaz!
Bahçeli, “Serok Erdoğan!” sloganına ne düzeyde bir itirazda bulunduysa bu gelişmelere itirazı da o düzeyden bir miskal yukarı çıkamaz!
Biden nasıl Erdoğan’ın
ellerini arkadan
bağlamış ise Erdoğan da Bahçeli’nin ellerini arkadan bağlamış durumda.
Kaderleri birlikte bağlı…
Ne marazası?
Prag Büyükelçisi Egemen Bağış’ın Avusturya’dan iadesi istendi
Prag Büyükelçisi olarak atandıktan sonra kendisinden haber alınamayan eski AKP milletvekili, Büyükelçi Egemen Bağış için Avusturya’ya iade müzekkeresi gönderildi.
Dışişleri bakanlığı kaynaklarından ismini vermeyen bir yetkili sürekli arıyoruz, makamında yok. Telefonu sürekli kapalı ya da çağrıyı meşgule atıyor.
Kendisini değiştirme niyetimizi anladığını tahmin ediyoruz!” dedi.
Meğer Aslan Heykeli LGBT+İ imiş
Midyat Belediyesi; sosyal Medyada komik görünüşü nedeniyle binlerce kez paylaşılmasına rağmen, Midyat Cumhuriyet Meydanından kaldırmakta ayak dirediği aslan görünümlü heykeli, hakkında LGBT+İ dedikodusu çıkarılınca parçalamış..
Başkan yardımcısı Hüdai Keser, “Doğrudur!.. Önce biz de inanmadık ama dikkatle bakınca, yeleli bir erkek olmasına rağmen aslanın gözlerinin, dudaklarının boyalı olduğunu tespit ettik. Bu durum üzerine heykeli hemen balyozla parçalayarak moloz haline getirdik.” dedi.
Emeklilerin Bayram ikramiyelerini Sezgin Baran Korkmaz’a ödetmişler
Sezgin Baran Korkmaz skandalları bitmiyor. Ünlü kara para aklama gurusu bu kez de Emekli maaş ödemeleri ile gündeme geldi.
Konuyla ilgili bir yetkili olayı doğrulayarak: “Arkadaşlar SGK ile SBK’nın hesabını karıştırmışlar, sehven maaş ödemelerini SBK’nın hesabından çekmişler. Sonradan Sayın Sezgin Baran Beyi Genel Müdürlüğe çağırmış ve kendisiyle helalleşmiştik. Durum bundan ibarettir” dedi.
Gazeteci arkadaşımızın “Peki SBK’nın hesap bilgileri sizde ne arıyordu?” şeklindeki sorusu üzerine şöyle yandan dönüp ters ters gazeteci arkadaşımıza bakan yetkili: “Ayol kimde yoktu ki? saf mısınız?” diye cevap verdi!..