Kubilay Kaptan
Yaban hayvanı ticareti
Hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklara zoonoz denir. Zoonotik hastalıklar, virüslerin, bakterilerin, mantarların, diğer organizmaların veya anormal protein ajanlarının (prionlar) neden olabileceği çeşitli enfeksiyon gruplarını içerir. Düzensiz yaban hayvanı ticareti ve hayvan parçaları ile doğrudan temas, insanları bu türlerin barındırdığı virüslere ve diğer patojenlere maruz bırakıyor.
Yarasalar, Asya misk kedileri, maymunlar, pangolinler ve diğer yaban hayvanı türleriyle temas, tehlikeli zoonotik karakterli hastalıkların ortaya çıkmasına ve yayılmasına katkıda bulunabilir. Tekrarlayan ebola salgınlarının enfekte yaban hayvanlarının avlanması, kesilmesi ve etlerinin işlenmesiyle bağlantılı olması tesadüf değildir.
Tarih boyunca, insanlar etleri için yaban hayvanları avladılar. Günümüzde, yaban hayvanı eti tüketimi dünyanın birçok yerinde önemli ölçüde artıyor. Yaban hayvanı eti, özellikle Afrika’da, ormanlarda ve kırsal alanlarda yaşayan düşük gelirli ve gıda güvencesi olmayan haneler için önemli bir besin kaynağı. Sürüngenlerden pangolinlere, antiloplardan su aygırlarına, hatta şempanze ve goril gibi büyük maymunlara kadar birçok hayvan türü etleri için avlanıyor.
Yaban hayvanları, yaşamın devamı için gereken besini sağladığı için avlanıyor, etleri yakın köylere ve şehirlere götürülüp satılabiliyor ve hatta yasadışı ticaret yolları üzerinden uzak ülkelere gönderilebiliyor. Kırsal alanlarda yaban hayvanı eti daha ziyade düşük gelirli hanelerce tüketiliyor. Ancak kentsel alanlarda bunun tersi geçerli; yabani et lezzeti için tercih ediliyor ve fiyatı yetiştiricilikle elde edilen etten daha yüksek.
Gelişmiş ülkelerde yaşayan bazı Afrika ve Asya göçmenleri de yaban hayvanı eti tüketerek bu karlı yasadışı uluslararası pazarı destekliyor. Yaban hayvanı eti tüketimi ve ticareti arttıkça, gıda güvenliği standartlarına uygun olmayan avcılık, taşımacılık, işleme ve pişirme uygulamaları, patojenlerin bulaşması gibi insan sağlığını tehlikeye atan riskler ortaya çıkarıyor.
Yaban hayvan avcılığı ve tüketimi gibi, bu hayvanların ve parçalarının ticaretini kapsayan diğer yaygın uygulamalar insan sağlığı için ciddi riskler oluşturmaktadır. Genellikle yasadışı yollarla yürütülen bu tür sınır ötesi ticaret uygulamaları sadece biyoçeşitlilik kaybının birincil nedeni olmakla kalmıyor, zamanda zoonozların yayılmasına sebep oluyor.
Birbirinden uzak ülkeler, hatta kıtalar arasındaki ticaret yolları üzerinde yapılan yaban hayvan kaçakçılığı, patojenlerin yayılması için uygun ortam sunabiliyor. Bazı yaban hayvanlar ticari amaçla çiftliklerde yetiştiriliyor. Hijyenik koşulların yetersiz olduğu ve kuralların etkin bir şekilde uygulanmadığı çiftlikler de bir tehlike oluşturmaktadır. Yaban hayvanları ya da etleri veya diğer parçaları için esaret altında yetiştirilen hayvanlar birbirine yakın bir şekilde muhafaza edildiğinde, virüs geçişi için oldukça elverişli bir ortam doğuyor.
Bu hayvanlar kaşınırken, dışkı ve idrar yaparken, öksürürken ve hapşırırken birbirlerine, daha da kötüsü, insanlara virüs bulaştırabiliyor. Ayrıca, hayvan pazarlarında farklı türleri bir arada tutmak, farklı virüsler arasında genetik materyal değişimine ve virüslerin yeni türlere yayılmasına imkân verebilir.
Çin’in kısa süre önce yaban hayvanlarının tüketimine getirdiği yasağın ve yasadışı ve düzensiz yaban hayatı ticaretine karşı aldığı sıkı tedbirlerin zamanlaması yerindeydi. Ancak bu sorunu küresel ölçekte etkili bir şekilde çözmek için çok daha fazlasının yapılması gerekiyor.
Yılda yaklaşık 7-23 milyar ABD dolarlık değeriyle, yaban hayatı kaçakçılığı sahte mal, uyuşturucu ve insan kaçakçılığından sonra dünyanın dördüncü en kârlı yasadışı pazarıdır. Mevcut koronavirüs krizinin de açıkça gösterdiği gibi, pandemi riski, insanların yaşamlarını ve sağlığını korumak için küresel ölçekte atılması gereken önemli adımlara duyulan acil ihtiyacı gözler önüne sermektedir.