Murat Aksoy
Uyarılar…
5 yıl önce yazdığım 15 Temmuz makaleleri….
“Dünyada halkın iradesine yapılmış her darbe, yapıldığı ülkeye siyasi, ekonomik ve sosyal olarak kaybettirmiştir.
Aynı şekilde bugüne kadar yapılmış açık ve örtülü her darbenin Türkiye’ye maliyeti ağır olmuştur.
Önceki gece bir darbe girişimi atlattık. … Girişim başarısız olsa da; Türkiye’ye özellikle demokrasi ve özgürlükler açısından maliyetinin ağır olacağı açıktır.
SİYASETİN BASİRETİ
Bu girişimin başarısız olmasında; siyasilerin, toplumun ve medyanın demokrasi ve siyasete sahip çıkma noktasındaki basireti önemlidir.
Özellikle de, siyasetin darbe girişimi karşısında duruşu önemli olmuştur. Siyasi iktidarın ilk andan itibaren bu girişimin, adını koyarak, buna karşı durması; muhalefet partilerinin aynı kararlı tutumlarıyla demokrasi ve özgürlüklere sahip çıkmaları önemlidir.
Belki bu yüzden siyasetin temsil edildiği TBMM’si bu kadar ağır bir bombardımana tabi oldu.
Elbette bu darbe girişiminin başarısız olması, demokrasi açısından kazanımdır. Ancak, bu demokrasi karşıtı, siyaset karşıtı girişimden toplum, devlet ve siyaset olarak almamız gereken derslerin olduğu açıktır.
Gerekli dersler çıkarılmadığı zaman, bu girişime yol açan nedenler ortadan kaldırılmış olmaz; var olan iktidar gücünün konsolidasyonuna yarar.
Bu noktada siyasi partilerin darbe karşısında göstermiş oldukları dayanışma önem kazanmaktadır. Bu dayanışmanın yeni bir dönem başlatması ve Türkiye’nin yeniden demokrasi rayına girmesi, normalleştirilmesi ve özgürlüklerin alanının genişlemesi bağlamında ilk adım olmalıdır.
HEDEF AKP DEĞİL
TÜM SİYASETTİ
Öncelikle bu girişimin hedefi iktidar gibi görünse de, başarılsaydı kaybeden Türkiye olacaktı.
İktidar darbe girişimini salt kendisine yönelik bir mağduriyet üzerinden okursa; yakın zamandaki siyasal hataları tekrarlamasından başka bir şeye yol açmaz.
Ki bu yönde çok işaret görüyoruz. Türkiye’nin her yerinde Cami’lerden yapılan çağrılar, sokağa çıkanların demokrasi ortak paydasından çok dinsel sembolleri kamusallaştırması, atılan sloganların içeriği ve bir askerin başının kesilmesi, işkence edilmesi.
Bunlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, çok şey ifade etmektedir demokrasiyi fakat özgürlüğü değil.
Sokaklara yansıyan görüntülerden ve iktidarın söyleminden ilk çıkardığımız; iktidar, bu darbe girişimini, Türkiye hayallerini gerçekleştirmek için bir fırsat olarak kullanmak isteyeceği şeklinde. Bu büyük bir siyasi hata olur.
SİYASİ MUHALEFET DARBE YEMİŞTİR
Bu açıdan darbe girişimi siyasi iktidara karşı yapılmış görünse de esas olarak en büyük zararı siyasi iktidara demokratik zeminde muhalefet yapanlara verdiğini önümüzdeki kısa dönemde göreceğiz.
Çünkü ilk işaretler, bundan sonraki süreçte iktidara yönelik her türlü eleştiri “darbe” kategorisine konularak bastırılmak istenecektir. AKP’ye siyaseten muhalif olanlar için siyaset ve muhalefet yapma alanı daha da kısıtlanabilir.
Bu yüzden, darbe girişiminden çıkarılacak en büyük ders ve atılması gereken adımlar, var olan toplumsal kutuplaşmayı ve zihinsel bölünmeyi ortadan kaldıracak, farklılıklarımızla bir arada yaşayabileceğimiz bir siyasal iklimin sağlamak olmalıdır. Muhalefetin darbe karşıtı, demokrasi ve özgürlüklere sahip çıkan duruşu bir fırsattır.
Bu olmazsa olacak olan, pre-modern darbe girişiminden sivil darbe geçiş olur.” (17 Temmuz 2016, Yeni Arayış)
BU FIRSATI KULLANALIM
Bu yüzden önümüzde, 15 Temmuz gecesi demokrasiyi korumak için karşı çıktığımız darbe girişiminden sonra; koruduğumuz demokrasiyi demokratikleştirmek gibi bir sorumluluk durmaktadır.
Bu sorumluluk sadece AKP ve AKP’lilerin değil tüm Türkiyelilerin sorumluluğudur.
Demokrasiyi demokratikleştirmek, salt seçilmişlerin ve onları seçenlerin haklı ve güçlü olduğu varsayımından kurtarmakla başlar.
Yani demokrasi çoğunluğun değil çoğulculuğun iktidarıdır.
Son yıllarda Erdoğan/AKP iktidar bloku dünyada dönüşen demokrasi modelinin tersine yönelimler içinde oldu. Bu demokrasinin alanının daralmasına ve çoğunluğun iktidarı anlamına gelmektedir.
Farklılıkların yok sayıldığı, eleştirel olanların ötekileştirdiği bir demokrasi ismen demokrasi olabilir ama zihniyet olarak otoriterdir.
Bunun için 15 Temmuz darbe girişimi, bize bir fırsat sunmuştur.
Çoğulcı/katılımcı demokrasi nasıl farklılıkların bir arada yaşaması için bir platform oluşturuyorsa, AKP iktidarının da bunu sağlayacak bir zihinsel dönüşüme girmesi gerekmektedir.
Demokrasinin demokratikleştirilmesi, çoğulculuğun, farklılığın bir değer olduğunun kabulü ve farklı olanla ortak bir gelecek kurmayı baştan kabul etmekten geçer.
Temennimiz bu, umarız gerçekleşen de bu olur. ” (23 Temmuz 2016, Yeni Arayış)
Yukarıdaki yazılar 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra yazılan peş peşe iki yazı.
Aradan geçen 5 yılda ne yazık ki, temennilerimiz değil siyasi iktidarın hedefleri gerçekleşti. Demokrasi değil keyfilik kurumsallaştı.
15 Temmuz darbe girişiminden çıkarılmayan derslerin bedelini hepimiz ödüyoruz. Pek çok açıdan 5 yıl öncesinden daha gerideyiz.