Haldun Solmaztürk
Ukrayna krizini çözüyormuşuz.!
Malum Ukrayna-Rusya sınırlarında Rusya’nın ciddi askeri yığınağı var.
Amerika, “Ukrayna’da olan iki ülke arasında değil, küresel sonuçları olacak bir krizdir” diyor.
Rusya, “Biz kimseyi tehdit etmiyoruz. Bizden garanti istiyorlar. Asıl garanti isteyen biziz” diyor.
Buralardaki bazı arkadaşlar da krizin çözümüne soyundular—Rusya ile Ukrayna arasında ‘arabulucu’ olmak istiyorlarmış.!
Ukrayna ziyaretinden sonra, “Belki Moskova ziyareti [de]” olabilirmiş—ya da ‘telefon’.
Devlet yönetiminde esas olan ‘öncelikleri’ doğru belirlemek, kıt kaynakları etkin kullanmaktır.
‘Durumsal farkındalık’ sorunu yaşayan yöneticiler yanlış önceliklerle önemsiz işlerle oyalanırlar.
Sanki tam da öyle oluyor.!
Rusya Devlet Başkanı Putin’e, Aralık ayındaki geleneksel yıl sonu basın konferansında—Rusya’da böyle bir gelenek var—Batı’nın “Rusya ve niyetleriniz hakkında anlamadığı nedir?” diye sordular. “Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Biz füzelerimizi ABD (NATO) sınırlarına yerleştirmiyoruz. Onlar füzelerini bizim evimizin verandasına yerleştiriyorlar. ‘Bunu yapmayın diyoruz’, çok şey mi istiyoruz?” diye cevap verdi. Putin “1990’larda bize söz verdiler, ‘1 inç bile doğuya genişlemeyeceğiz’ dediler, ama bizi kandırdılar” diyor. Kızmış…!
ABD Dışişleri Bakanı Blinken geçtiğimiz Perşembe Berlin’de yaptığı bir konuşmada Putin’e yanıt verdi; Rusya’nın Ukrayna’yı tehdit ettiğini, Avrupa’da barışı koruyan anlaşmalardan yüz çevirdiğini, NATO’yu hedef aldığını, uluslararası hukuku çiğnediğini söyledi. INF Antlaşmasını, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Viyana Belgesi’ni, Birleşmiş Milletler Şartı’nı hatırlattı.
Putin elbette ‘iyilik meleği’ değil ama şeytan da değil.!
Blinken’ın anlattığı hikaye ise özenle ‘seçilmiş’, görmek—ve göstermek—istediği gerçekliğe dayanıyor. ‘Yerseniz’ dediklerinden.!
NATO’nun 1989’da 16 üyesi vardı, bugün 30 oldu. NATO 2008 Bükreş Zirvesi açıkça Rusya’yı hedef almıştı. Gürcistan savaşının birkaç ay sonra başlaması tesadüf değildir. Ukrayna’da 2014’den beri olanlar da siyah-beyaz şekilde açıklanamaz.
‘Çarıklı erkan-ı harp’ arkadaşların, üzerine destansı masallar yazdıkları Dedeağaç üssü doğu Avrupa’daki NATO ileri konuşlanmasının bir parçası ve lojistik merkezlerinden sadece biridir.
Avrupa güvenliği için kritik önemdeki 1972 tarihli ABM (Balistik Füzeler) Antlaşmasından 2002’de tek taraflı çekilen Rusya değil, ABD’dir. Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler (AKKA) ve Açık Semalar antlaşmalarını—NATO üyesi ülkelerle birlikte—uygulanamaz hale getiren de, 2019’da INF Antlaşmasından çekilen de…
En önemlisi 1999 Kosova/Sırbistan, 2003 Irak Savaşı, 2011 Libya müdahalesi ve 2012 Suriye iç savaşına müdahaleler BM Şartı’nı yok sayan, esasen hukuk-dışı güç kullanımlarıdır.
Rusya’nın bugün Ukrayna sınırındaki askeri yığınağı, 1999’da Priştina haavalanında başlayan ve 2015’de Suriye’ye, 2017’de Libya’ya uzanan yirmi üç yıllık bu süreç ışığında görülmelidir.
Türkiye Suriye’de, Libya’da, Karadeniz’de, Balkanlar’da Rusya’yla karşı karşıya gelmiş, iki kez ‘savaşın’ eşiğinden dönmüştür. Ukrayna’ya da açık askeri, ekonomik, siyasi destek vermektedir.
Yetmiş yıldır NATO üyesidir ama ne içindedir ne de dışındadır. Son on yıldır NATO, ABD, Avrupa Birliği ve genel olarak ‘Batı’ kurumları ile olan ilişkilerinde güven zemini kaybolmuştur.
İçinde bulunduğumuz çok ciddi durum ‘kendi’ krizlerimize öncelik vermeyi gerektirirken, Türkiye’den arabulucuk talep eden ya da böyle bir rol bekleyen de yoktur.!
Türkiye’nin gerçek önceliği bu değildir.
Ulusal çıkarlarımız çok farklı öncelikleri işaret ediyor.
Ama yine de bu işe soyunmakta kararlıysanız, önce Ukrayna’daki krizi doğru anlayın.!
Kerameti kendinden menkul birkaç ‘danışmana’ güvenerek çiğneyemeyeceğiniz kadar büyük lokmaları ısırmaya çalışmanın anlamı yoktur.
Hele de ülke yangın yeriyken.!
Şubat 2020’de İdlib’de yaşananlardan da mı bir şey öğrenmediniz?