Ataman Atılkan
Türkiye’nin kurumsal çevikleş(e)meme sorunu
Türkiye’nin kurumsal çevikleş(e)meme sorunu
Özellikle ABD & Avrupa başta olmak üzere çoğu ülkelerin kurumsal kültüründe kendilerinden daha iyi olanı yapan şirketi satın alma (M&A) ve içeriye entegre etme gibi bir kültür mevcuttur. Amaç ya yeni hizmetler sunma, ya daha iyi hizmet sunma ya da maliyet düşürmektir.
Dünyada Durum Nedir?
Teknoloji dünyasının belalısı Facebook kurulduğundan beri 92, Google ise 245 şirket satın almış. Genelde bu satın almalarda temel amaç hız kazanmak.
Pandemi döneminin yıldızı Clubhouse’a Twitter 4 milyar dolar teklif etmişti. Twitter bunu sahip olduğu mühendislik ekipleriyle yapamaz mıydı? Elbette yapardı ama zaman kazanmak ve sahip olduğu kitleyi dönüştürmek adına anlamlı bir hamleydi. Sonra o görüşmeler sonuçlanmadı. Twitter kendi içinde Spaces’ı geliştirme yoluna gitti. Clubhouse’un cazibesi söndü. Şu an eskisi gibi popüler değil.
Facebook’un satın aldığı Instagram 2020’de Facebook’a 24 milyar dolar kazandırdı. Facebook bu sayede hem azalan kullanım oranlarını artırmış, hem de ciddi gelir üretecek bir şirkete sahip olmuş oldu.
Tamamen birbiriyle bağlantılı, şirketin gideceği temel hedefleri hızlandıran ve geliştiren her şirket satın alması şirketi değerinden fazla büyütür. Yani 1+1>2 durumu oluşur.
Türkiye’nin İçeride “Yaparızcı” Kültürü Başa Bela
Rahmetli dostum Can Dörtkardeşler ile bir sohbetimizde müşterisi olma potansiyeli olan büyük bir şirketle görüştüklerini söyledi. Bu firma hem Udentify’in müşterisi olacak, hem de müşterilerine satacaktı. Telefonda konuştuğumuzda çok heyecanlıydı. 1-2 hafta sonra yeniden aradı. O büyük şirketin ortak olmayı düşündüğünü söyledi. 1-2 ay geçti. Yeniden Can’ı aradım. Üzgündü. Ne olduğunu sordum. Ortaklık görüşmeleri yaparken, o şirketin teknik ekibiyle toplantıya girmişler. Yapay zekâ biriminin müdürü sürekli onları demoralize etmiş. Türkiye’de kurumsalda genelde “Hep ben yaparım abi ne olacak ya” diyenler olur. Daha sonra öğrendikleri; o müdür üst yönetime “Bu çok da önemli bir iş değil. Biz hallederiz. Sadece bize 6 ay ve 250 bin dolar bütçe verin. Bu startup’ı almaya değmez. Şirketimiz daha az maliyetle daha çok para kazanacak” demiş. En son öğrendiğim o bütçe harcanmış, ilgili ürün ortaya çıkmış ama o kurumsal firma ürettiği ürünü doğru bir şekilde çalıştırıp satamamıştı. Giden zaman, bütçe ve yapay zekâ ekibinin harcadığı sonuçsuz çaba oldu. Oysaki ürünü çok iyi çalışan ve müşterisi olan Udentify’i satın alıp onu müşterilerine sunsalardı belki sonuç daha farklı olurdu.
Türkiye’de Girişimler Küçük Rakiplerini Toplayarak Büyüyor
Türkiye’de kaç tane büyük şirketimizin gidip rakiplerini alıp daha da büyüdüğünü ya da dünya çapında bir güç olduğunu görebildik? Arçelik, Yıldız Holding ve birkaç şirket ancak aklıma geliyor. Genelde çoğu Türk girişimci ve kurumun düştüğü yanılgı şu oluyor. 80 milyon insan var. Bunlara satarsam zenginim. Sonra da sürekli değeri azalan Türk Lirasıyla iş yaptığı için tabiri caizse güdük rakamlara dünya devleri tarafından alınıyorlar. 2020 ağırlıklı dolar kuru 6.9 TL. Şu sıralar dolar 12 TL’yi gördü. Şirketiniz zorlu pandemi sürecinde %74 büyüyecek ki dolar bazında negatif etkilenmiş olmasın. Bunu başarabilen şirket nadirdir.
Büyük kurumlarda durum böyleyken, startup’lar gerek yerelde gerekse de dünya çapında rakiplerini toplayarak büyüyorlar. Global başarı hikayemiz Getir satın almalara doymadan ilerliyor. Yurtdışındaki operasyonlarını geliştirmek için İspanyol BLOK’u, İngiliz Weezy’i satın aldı. Yeni alanlarda kendini geliştirmek için Moov’u satın alırken, N11 & Şok’a yatırım yapmak üzere. Bundan 5 yıl önce birisi bir teknoloji şirketi geleneksel rakibine yatırım yapacak deseler hep beraber gülerdik.
Bu yazının özeti şu: Türkiye’de konfor alanından çıkmak istemeyen ve kendilerine tehdit olarak bu tarz firmaları gören beyaz yakalı amatörler kurumsal çevikleşmenin önündeki en büyük engeldir. Türkiye’de büyük firmalarda çalışan orta ve alt kademedeki çalışanların hepsi maaş, yıllık izin, prim ve yan haklardan oluşan sarmalın içine tıkılıp mevcut rutinlerini devam ettirme peşindeler. Startup kurmak riskli. Konfor alanından çıkmak zor. Yöneticilere o startup’ın daha iyi çalıştığı söylenirse kovulacak mıyım korkusu var. “Ben milyar dolarlık şirketim. Nasıl ben değil de o 100 bin dolar cirolu 5 gencin kurduğu startup daha iyi yaparmış? “ diyecek kadar büyük egoya sahipler. Ayrıca içeride sahip oldukları hiyerarşi yüzünden hızlı karar alamıyorlar. Karar alana kadar her şey hızlıca değişiyor. Günümüz büyük balığın küçük balığı değil, hızlı balığın yavaş balığı yediği dönem. Büyük şirketler böyle devam ederlerse yakında o startup’lar onların şirketlerini satın alarak, onların işvereni konumuna gelecekler.