Can Selçuki
Türkiye’nin Geleceğine Genç Bakış
Gençler tüm dünyada daha iyi anlaşılmaya çalışılan bir grup. Yetiştikleri dönemin özellikle teknolojik farklılıkları, üst nesillerle farklarını tarihte belki de hiç olmadığı kadar ön plana çıkarıyor. Türkiye’de gençleri siyaset ve iş dünyası için daha da önemli kılan bir başka unsur ise sayıları. 2020 yılında Türkiye’de 18-30 yaş arasında yaklaşık 13 milyon kişi olduğu hesaplanıyor.
Bu sayı hem iş dünyası açısından hem de siyaset açısından göz ardı edilemeyecek büyüklükte. İlginin yüksekliği, anlatımın kolaylaşması için yapılan genellemeleri de beraberinde getiriyor. Oysa ki “gençlik” dediğimiz olgu, toplumdan tamamen ayrı ve kendi içinde de homojen bir gruba işaret etmiyor. “Gençlik” özelinde yaptığımız bu araştırmanın sonuçları, toplumun geneli için olduğu kadar toplumun geleceği adına da önemli.
Gençliği anlamanın ötesinde talepleri doğrultusunda bir vizyon geliştirme gayesi ile Ağustos ve Eylül aylarından Türkiye’nin 81 ilinden, 18-30 yaş arası 3000 genç ile anket çalışması gerçekleştirdik. Bugün sizlerle anket çalışmasının sonucu olan “Türkiye’nin Geleceğine Genç Bakış” raporunun bulgularını paylaşmak isterim. Bu rapor ile amacımız gençliğin farklılıklarını ölçmek ve hayal ettikleri geleceği anlamlandırmaya çalışmak. Hiç istemediğimiz ise gençleri bir oy veya müşteri potansiyeli olarak romantize etmek.
Gençler apolitik, uzaylı ve umursamaz değiller!
Birçok sonucumuz var ancak 3 temel bulgudan bahsetmek isterim. Birincisi gençlerin apolitik olmadığı. Tam tersi son derece politik bir gençlik var. Anketimizin bulgularına göre apolitiklikten ziyade gençlerin anti-siyaset olduğunu söylemek daha doğru olur. Yani mevcut demokratik aktörlerden ve demokratik süreçten memnun değiller. Bunları gayri-meşru buluyorlar ve reddediyorlar. Anti-siyaset, apolitik olmak veya siyasetle ilgilenmemek gibi anlaşılıyor ama bu doğru değil: Oynanan siyaset oyununun çirkinleştirilmesi anlamına geliyor. Anti-siyasete esas yol açan; demokrasiye ve siyasetçilere güveninin azalması, demokrasi sözünün tutulmaması gibi toplumu “alternatif” arayışına iten durumlar. Bu değerlendirmeyi en çok destekleyen sonuç belki de kurumlara güven sorusuna verilen yanıtlar. Siyasi partiler en çok güvenilen kurumlar sıralamasında 10 üzerinden 2,9 puan alarak tarikatlardan sonra en az güvenilen kurum oluyor. Ek olarak katılımcıların %64’ünün de “siyasi liderler benim gibi vatandaşları bir oydan fazlası olarak görmezler” ifadesine katıldığının altını çizmekte fayda var.
İkincisi ise gençlerin uzaylı olmadığı tespitimiz. Özellikle muhalif mahalleler gençlerin farklı tercihleri ile siyasi sitemi değiştireceğini, biraz da ümit ederek, sürekli dile getiriyor. Burada gençlerin neredeyse uzaylılar kadar içinde yaşadıkları toplumdan farklı oldukları varsayımı var ki buna katılmak mümkün değil. Yani bu Pazar seçim olsa Cumartesi günü devasa bir uzay gemisi bu gençleri ülkeye bırakacak, onlar da ertesi gün oy verip dönecek durumda değiller. Bizlerin oturma odalarında, sokaklarında, mahallelerinde yetişmiş bireylerden bahsediyoruz. Sonuçlara göre katılımcıların %50’si siyasi görüşlerinin anne-babalarıyla oldukça yakın olduğunu ifade ediyor. Bu tezimi destekleyen bir başka sonuç ise gençlerin günlük haber alma kaynakları. Katılımcıların %40’ı günlük haberleri en sık aldıkları kaynağın WhatsApp uygulaması olduğunu ifade etmiş. Hepimizin hayatının vazgeçilemez parçası olan WhatsApp aynı zamanda aile ve arkadaş gruplarında, doğruluğunun kanıtlanması mümkün olmayan, haber ve yazıların dolaştığı bir uygulama. Dolayısıyla bu uygulamadaki yankı odaları sayesinde aile ve yakın çevrenin görüşleri tekrar tekrar üretiliyor ve tahkim ediliyor.
Son olarak umursamaz olmadıklarından bahsetmekte fayda var. Gençlerin umursamaz olduğu yaşlıların her zaman tenkit ettiği bir konudur. Muhtemelen bundan bin yıl önce de böyleydi. Araştırmamızın sonuçları gösteriyor ki aslında gençler umursamaz değil. Bilakis dünyada, ülkede ve etraflarında olanlarla gayet ilgililer ve hayatlarının iyiye gitmesini yakından umursuyorlar. Ancak, konular üst nesillerle benzer olsa da yöntemler ve içerik farklı. Gelecekte daha iyi bir toplumda yaşamak için ne yapabileceklerini sorduğumuzda yarıdan fazlası (%58) sivil topluma katılacağını veya destek vereceğini söylüyor. En az bir o kadar da (%60) protesto hakkını kullanacağını söyleyenler var. Gelecekte daha iyi bir toplum için oy kullanacağını söyleyenler daha da fazla - %75. Ama aynı zamanda, %61 gelecekte daha iyi bir toplumda yaşamak için, başka bir toplumda yaşamanın da seçenekler arasında olduğunu söylüyor. Siyasi bir harekete veya partiye katılacağını, bunların çalışmalarına destek vereceğini söyleyenler ise azınlıkta. %30’un altında bu oranlar. Bu bulgu siyasi partilere duyulan güven sonucuyla örtüşüyor. %75 civarında bir çoğunluk siyasi partilere bulaşmak istemiyor.
Demokrasi Talebi
Gençlerin %66’sı katılımcı demokrasi isterken %25’i ise güçlü otoriter yönetimi tercih ediyor. İlk bakışta bu olumlu bir sonuç ancak detaylara dikkatli bakmak lazım. Öncelikle, çoğunluğun katılımcı demokrasi istemesi bu talebin güçlü otoriter yönetim talebinden daha fazla karşılık bulacağı anlamına gelmez. Bugünün Türkiye’sine baktığımızda en çok sesi çıkanların talebinin toplumun çoğunluğunun talebi olmadığı konusunda mutabık olabiliriz diye düşünüyorum. Yukarıda bahsettiğin anti-siyaset eğilimi ise bu değerlendirmenin gerçekleşebilme olasılığını küçümsememiz gerektiğini gösteriyor bize. İkinci detay ise katılımcı demokrasinin ifade özgürlüğü ve sandığa indirgenmiş olması. Diğer bir deyişle anketimize katılan gençlerin kurumlarıyla, fren-denge mekanizmalarıyla tamamlanmış bir demokrasi kültüründen bahsetmediği ortaya çıkıyor. Özetle demokrasi beklentisi kırılgan bir altyapıya sahip.
Bardak dolu mu boş mu?
Her ikisi de. Prof. Dr. Ali Çarkoğlu’nun dediği gibi bu sonuçlara bakınca havada bir uçak görüyoruz ancak inişte mi kalkışta mı olduğuna karar vermek güç. Gençlerin demokratik siyasete olan inancındaki düşüş Türkiye’yi önümüzdeki dönemde yeni otoriter ve popülist dalgalara açık hale getirebilir. Bu hepimizin odaklandığı 2023 seçimlerinin ötesinde bir konu. Kendimize sormamız gereken soru ile tamamlayayım: Gençleri görünür olmayan bir ülke geleceğini inşa edebilir mi?