Erhan Karadağ
"Tipik iletişimsizlik"
İktidar ve çevresi; konusu, kahramanları birbirinden ayrı olsa da aynı amacı taşıyan organize bir hareket içinde. Bazen ekonomi oluyor konu; bazen sağlık, siyaset, eğitim, tarım, hayvancılık… Şaşırmadığımız bir gün yok. Ortak hedef sanki toplum zihninden şaşırma duygusunu yok etmek, insan ruhundan itiraz hakkını çıkarıp almak… Öyle bir hale gelsinler ki şaşırmaya takatleri kalmasın gibi.
Kuşaklar boyu tekrar eden yönetim biçimi, halkı sindirme arzusu hiç bitmedi, hiç de muvaffak olamadı. Çünkü sertlik, adaletsizlik sadece yorgun, gamsız ve kedersizleri yıldırabilir. Bilimsizliğin, liyakatsizliğin, vurdumduymazlığın sürekli tekrarlanması metotsa şayet, kimse kanıksamaz. Gençleri, gelecek peşinde hayatına yol arayanları umutsuzluğa düşüremez. Dünyada ne olup bittiğinden haberdar en az iki kuşak, yönetenlerden hayatını istiyor; kendi hayatını. Biliyorlar ülkenin kaynakları nerelere harcanıyor; kimler zengin, kimler yoksul görüyorlar. Gördüklerine, yaşadıklarına inanıyorlar, duyduklarına değil. Çünkü duydukları artık mizah konusu bile olamayacak kadar gerçek üstü. “Amerika’ya bak, enflasyon felaket; Avrupa aynı, yiyecek bulamıyorlar. Hamdolsun Türkiye’de böyle bir sorun yok” diyor Cumhurbaşkanı.
Rota yukarıdan böyle çizilince iktidar partisinin yoksulluğu kabul etmesi zor tabi; sonra tüm ekip TÜİK… Küçültüyor, yok sayıyor, göstermiyorlar. Çözüm üretmek yerine, “Açım” diye sesini yükselteni yakalayıp aç olmadığını ispatlamaya çalışmaktan, buna enerji ve akıl tüketmekten çekinmiyorlar.
İktidar vaktini ve aklını buralarda harcarken, eleştirilere cevap olarak sadece “dış güçler“ diyebiliyor. Gündem elektrik zammı, doğalgaz faturası, geçim derdi ama ülkenin gerçek gündemini sadece hükümeti eleştirebilenler tartışmaya açıyor, sadece onlar konuşuyor.
Gördüğü baskılara dayanamayan genç bir insan cemaat yurdunda yaşamdan, yaşamaktan vazgeçti. İktidarın bir sözcüsü ‘Orası öğrenci evi’ diyerek, bir bakanı da ölüm sebebine “Tipik iletişimsizlik” tanısı koyarak önce tarikatları, cemaatleri korumayı seçti. De ki öğrenci evi, de ki iletişimsizlik; soba yanmayan, elektrik faturası ödenemeyen öğrenci evlerini konuşabiliyor musunuz? Bir yumurtayı evlatlarına sırayla yediren anneleri, son 15-20 lirasını çocuğuna verip dışarıda avare avare dolaşan babaları duyuyor musunuz? Yoksa bu da mı tipik iletişimsizlik!
Varsa bir iletişimsizlik asıl hükümette görünüyor.
Hem kendi içinde habersiz, hem halktan kopuk.
İmralı’yı hesap verme makamı olarak göstermekten, Tekmeci Danışmanı Almanya’ya diplomat atamaya, belediyenin ücretsiz dağıttığı suya vergi kesmeye, her gün şaşırtmaya devam ediyorlar.
En çarpıcısı önceki gün geldi.
Teknoloji Bakanı, Almanya’nın kullandığı iki ayrı antijen hızlı tanı kitinin Türkiye’de üretildiğini gururla açıklarken Sağlık Bakanlığı Türkiye’de zorunlu PCR testinden vazgeçti. Aşı olmayanlar testsiz testsiz istedikleri yere girip çıkacaklar. Ve resmi izinle, toplumun kurallara uyan kesimine virüs yayacaklar.
Ne oldu, test kiti için para mı yok?
Kur garantili mevduatla kâr edeceklerin parasını vergi veren dar gelirliye, Hazine’ye yüklediniz.
Şimdi test parasından tasarruf ederek, geleceğini borçlandırdığınız toplumun sağlığını da mı hazineye gelir kaydediyorsunuz?