Haldun Solmaztürk
Suriye’deki savaşı da pandemi gibi yönetiyorlar
Giresun’da konuşuyor, bermûtat ana muhalefete çatıyor. “Gavurların değirmenine su taşımak için birbirleriyle yarışmışlar” ama “Bölgesel ve küresel gücümüz iftihar verici seviyedeymiş”.
Balıkçı hikayesini de atlamıyor, “Öbür tarafta kar, boran, fırtına esiyor, umurlarında değil” diyor.
Sağlık Bakanı da orada; “Artan vakalar sizi ürkütmesin, endişe etmeyin. Müsterih olun" diyor. “Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde” milletin sağlığına ‘layıkıyla’ sahip çıkıyorlarmış.!
Sayın Cumhurbaşkanı, Perşembe günü, Ukrayna krizini çözmek (!) üzere oraya gidiyor. Gidişte basın toplantısında sesi kısık, burnu tıkalı, arada öksürüyor, zor konuşuyor, belli ki hasta…
Aynı saatlerde Amerikan ordusunun İdlib’te—Reyhanlı’nın hemen karşısında—gece operasyon icra ettiği ve IŞİD lideri El-Kureyşi’nin öldüğü duyuluyor. Tesadüfe (!) bakın ki El-Bağdadi de, 2019’da, aynı bölgede yine Amerikalıların operasyonuyla öldürülmüştü.
Ukrayna’da yorgun ve süzgün ama ziyaret kazasız belasız bitiyor. Dönüş yolunda, uçaktaki ‘mutemet’ gazetecilerle sohbet ediyor. (Kimsede maske yok, mesafe deseniz, uçakta çok zor.)
İdlib de gündeme geliyor; “DEAŞ’ın geriletilmesinde çok önemli roller üstlen-mişiz”.
O kadar.!
Ama kazın ayağı öyle değil.
Suriye’deki savaş on yıldır sürüyor. Ülke fiilen üçe bölündü: Fırat’ın doğusundaki ABD/PYD devleti, Fırat’ın batısında Türkiye/ÖSO devleti ve İdlib, Suriye hükümetinin elindeki yerler.
Türk Silahlı Kuvvetleri İdlib’e Ekim 2017’de girdi—neredeyse beş yıldır orada.
İdlib radikal dinci teröristlerin son sığınağı.! Önceleri ‘Nusra’ olarak bilinen Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ‘ılımlı’ İslamcıları saf dışı bırakarak İdlib’de kendi devletini kurdu.
Türkiye—Erdoğan—Ağustos 2018’de HTŞ’yi ‘terörist’ ilan etmişti. Sonra Soçi’de “İdlib’den biz sorumluyuz” deyip ciddi taahhütlerin altına girdi. Ancak ne cihatçı teröristlerden arındırılmış bir tampon bölge tesis edilebildi ne de M4 (Halep-Lazkiye), M5 (Halep-Şam) yolları açılabildi.
Suriye ordusu, bir yıl bekledikten sonra—Rusya desteğinde—başlattığı harekatla M5 Halep-Şam yolunu kontrolü altına aldı. Bunun üzerine Türk hükümeti de, terörist ilan etmiş olduğu HTŞ’nin yanında savaşa girdi. Çok sayıda şehit verdiğimiz Şubat 2020’deki tırmanmayla Türkiye ve Rusya açık savaşın eşiğine geldiler. Ama 5 Mart 2020 Moskova anlaşmasıyla ateşkese gidildi.
M4 Halep-Lazkiye yolu hala trafiğe açılabilmiş değil, ama HTŞ’nin İslam devleti çok güçlendi.
Devletleşmesi önündeki tek engel, İdlib’teki Irak Şam İslam Devleti varlığı…
İşte burada beklenmedik (!) bir dost devreye girdi ve IŞİD’e karşı HTŞ’nin yardımına geldi.
Rivayet odur ki ABD, terör örgütü kabul ettiği HTŞ ile gizli temas ve işbirliği içinde ve onun İdlib devletine destek veriyor—aynı PYD/YPG’ye verdiği gibi.
ABD’nin eski Suriye temsilcisi James Jeffrey’e göre “Suriye şu anda Ortadoğu’daki en önemli yer, İdlib de Suriye’deki en önemli yer. HTŞ’yi desteklemek ise ‘en az kötü’ hareket tarzı”.
Belli ki Biden yönetimi de böyle düşünüyor, İdlib’te IŞİD’e karşı HTŞ’ye destek veriyor.
Şimdi gelelim bizim—yani Türkiye’yi yöneten hükümetin—bu resmin neresinde olduğuna.!
Anlaşılıyor ki IŞİD epeydir İdlib’de, üstelik burnumuzun dibinde üslenmiş. Ama ne Türk istihbaratının, ne askerin, ne de yanında ‘savaşa’ girdiğimiz HTŞ’nin bunlardan haberi yok.
ABD geliyor, ikinci kez, uluslararası hukuki ve siyasi sorumluluk üstlendiğimiz İdlib’de böyle bir harekat icra ediyor. Şimdi “Bölgesel ve küresel gücümüz iftihar verici seviyede” diyenlerin bunu bize bir güzel anlatması lazım. Yuvarlak laflarla ya da camdan değil, düzgün olarak.!
Ya da Türk hükümeti—ABD ile işbirliği içinde—Suriye’nin bölünmesine destek veriyor ki bu PYD devletine de destek vermek demektir. Bundan Türkiye’nin çıkarları büyük kalıcı zarar görür.!
Birilerini kar yağarken ‘balıkçıya’ gitti yerden yere vuranların, İdlib’te bunlar yaşanırken Ukrayna’ya gitmek yerine Milli Güvenlik Kurulu’nu olağanüstü toplantıya çağırmaları ve oturup iftihar edilecek (!) bu duruma çare aramaları gerekirdi.
Bunların hiçbiri olmadı.!
ABD Başkanı Biden, güvenlik ekibini toplayıp canlı olarak, İdlib’te Türkiye sınırındaki köyde icra edilen operasyonu takip ederken bizim arkadaşlar hep beraber Ukrayna’ya gittiler.
Şimdi yürütmenin başı maaile karantinada—ama neyse ki hafif geçiriyor, ev-ofis çalışıyormuş.
Sağlık Bakanı, milleti bırakın, Cumhurbaşkanı’nın sağlığına ‘layıkıyla’ sahip çıkamıyor.!
Bu arada, vaka sayısı bir hafta içinde 100,000’i aşıyor, ölümler 248’e ulaşıyor.
Suriye’deki savaşı da pandemi gibi yönetiyorlar—yönetemiyorlar.!
Elbette bir de majestelerinin sadık muhalefeti var—onlardan da ne bir ses ne bir nefes.!
Demem odur ki iş yine bize kalıyor; bugünümüze ve geleceğimize biz sahip çıkmalıyız.
Bir şekilde…
‘Sana senden gelir bir işde ancak dâd lâzımsa, Ümidin kes zaferden gayrdan imdâd lâzımsa.!’