Kubilay Kaptan
Sulukule Yalnızlığı
İstanbul 9. İdare Mahkemesi, Sulukule ile ilgili kentsel dönüşüm kararına onay veren Koruma Kurulu ve Fatih Belediyesi Meclis kararını iptal etti. İstanbul’da yüzlerce yıllık bir tarihe sahip olan ve dünyanın en eski Çingene yerleşimlerinden biri sayılan Sulukule, 2006 yılında başlayan kentsel dönüşüm sürecinde tamamen yıkıldı. Bu yıkım sürecinde açılan onlarca davadan biri Ağustos 2019’da sonuçlandı ve yenileme projesine ikinci kez iptal kararı verildi.
Çingeneler, ilk kez 1051'te İstanbul'da, 1068'te de Edirne'de nüfus kayıtlarına geçirildiler. Önceleri sur dışında ikâmet eden çingeneler 1826 yılından itibaren sur içine girmeye başlamış, Topkapı ile Edirnekapı arasına yerleşenler Sulukule Çingeneleri olarak tanınmışlardır. Yaşam tarzları, giyim kuşamları, şiveleriyle toplum içinde kendilerini hemen belli eden bu insanlar viraneye benzeyen yapılarda yaşamaktaydılar. Sulukule’de, Osmanlı tebaasından normal insanların yapmayacağı meslekleri icra edenler bulunsa da bu meslekler çengicilik kadar yoğun değildi. Bir zamanların rağbet gören eğlence anlayışı çengiciliğe, dolayısıyla Sulukule’ye gösterilen ilginin azalması 1850 yılından takiben başlayan ve 20. yüzyıl başlarından itibaren kendini iyice hissettiren batılı eğlence tarzlarının Beyoğlu gibi semtlerde revaç bulmasıyla başlamıştır. Yakın dönemde çingenelerin evlerini eğlence mekânı olarak müşterilerine açmaları da 1990’lı yılların başında son bulmuştur. Ancak dönemin Emniyet Müdürü tarafından evlerinin kapattırılması bu mesleğe son vermemiş, bunların yer altına çekilmesine hatta çingenelerin fuhşa yönelmesine neden olmuştur.
Çingenelerin yazılı eserleri olmadığı için neşe ve acı dolu hikayelerini farklı kültürlerden gelen yazarlardan ve gazetecilerden dinlemişizdir. Sulukule Çingenelerinin de hikâyesi acılarla doludur. Tarihi bir semtte kendi kültürleri içinde yaşayan, ziyaretçilerle beraber eğlenen insanlar, ülkenin değişen siyasi atmosferi ile beraber “raptı zapta” alınmaya çalışıldı ki, bir Çingeneye yapılacak en son şey bu olsa gerek.
Ama birilerini rahatsız etti bu eğlence şekli. Sulukule “modern evler” yapmak için de çok uygundu. Sonuçta ne oldu?
Bugün, Sulukule artık tanınmaz hale geldi. Surlarla çevrili bu semt artık lüks villalarla dolu, villaların önünde ise yine lüks araçlar duruyor. Kolejler, spor kompleksleri…
Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesi’nin de bütüncül planlama yaklaşımını hiçe sayarak, tespit edilen ve hedeflerin oluşumunda etken olan sosyal ve ekonomik sorunlara çözüm getirmediği, özgün niteliklere ve gereksinimlere uygun bir planlama anlayışı üretmeyerek sosyal ve kültürel sürekliliği yok varsaydığı açıktır. Bu süreçte gelinen nokta zaten dışlanma sorunu ile karşı karşıya olan ancak önemli bir tarihî ve kültürel kimlik elemanı olan bir komünitenin yaşam alanının yok edilmesi ile, bir yanda sürdürülebilirlik ilkesinin zedelenmesi, diğer yanda ise derinleşen sosyal dışlanma ve toplumda gerginliğin artmasıdır.
Dışlanma Sulukule özelinde değerlendirildiğinde, beş aşamalı bir süreçten söz edilebilir: Birinci aşamada kiracılar alan dışı kalmaktadır. İkinci aşamada, proje ile artan rant karşısında bir grup kullanıcı haklarını spekülatif amaçlarla devretmektedir. Üçüncü aşamada ev sahiplerinin % 62’si Sulukule’de yapılması planlanan yeni evlere ekonomik koşulları uygun olmadığı için yazılmayı düşünmemektedir. Aynı nedenle, Aralık 2008’de kiracıların % 37’si geri ödeme koşulları ve merkeze uzaklık nedenleri ile Taşoluk’taki evlere yazılmamıştır. Son aşamada ise, yeni konutların bakım ve onarım masraflarının eski kullanıcıların ödeme koşullarının çok üzerinde olması ile dördüncü bir grup daha alandan dışlanacaktır.
Tüm aşamalar değerlendirildiğinde, kentsel dönüşüm uygulamalarının dışlanmayı doğurduğu açıkça görülmektedir. Bu Fikirtepe’de de, Zeytinburnu’nda da, Sulukule’de de ve diğer yerlerde de böyle olmuştur. Umarım, insanları dışlamaktan, yalnızlaştırmaktan artık vazgeçilir.