İbrahim Turhan
Still the same old devil
Küresel piyasalarda hava birden döndü. Oysa gelişmiş ekonomilerin hisse senedi endeksleri için son 35 yılın en iyi Ağustos ayı yaşanmıştı. ABD endeksleri Covid-19 salgını öncesi seviyelerinin üzerine çıktı. S&P 500, Dow Jones ve Nasdaq üst üste rekor kırıyor, her kapanış yeni bir “tarihi zirve” oluyordu. Avrupa piyasaları bu performansı yakalayamasa bile orada da ibre yukarı yönlüydü.
Emtia fiyatları da güçlü seyrediyordu. Hatta küresel sanayi üretiminin önemli göstergelerinden biri olan bakır fiyatları 2018 Haziran’ından beri en yüksek seviyesine çıkmıştı. Haziran’dan beri gelişen piyasa ekonomilerine portföy yatırımı girişleri gözlemleniyordu. Ağustos’ta bu sermaye akımları hız kesmekle birlikte devam etmişti.
Eylül ile birlikte durum değişti. Salgına ilişkin bütün dünyadan gelen sayılar endişe verici bir hal aldı. Sonbaharda beklenen ikinci dalga gelmeden birinci dalganın ikinci tepesi ekonomileri vurdu. Karar vericiler ekonomilerin Mart’ta olduğu gibi aylarca kapanmayacağına ilişkin arkası arkasına güvence verseler de bu, morallerin bozulmasını engellemeye yetmedi. Artan vakalar ve başlangıçta aşıya ilişkin yaratılan -gerçekçi olmadığı belli olan- iyimserliğin zaman geçtikçe yerini hayal kırıklığına bırakması risk algısında bozulmaya yol açtı.
Son dönemde açıklanan ekonomik veriler karışık sinyaller veriyor. Derinlikli analizler şunu açıkça ortaya koyuyor; evet ekonomi toparlanıyor ama iş, finansal piyasalardaki fiyatlamaların ima ettiği kadar kolay olmayacak. Toparlanma yavaş ve acılı olacak. Ekonomik büyümenin derin bir durgunluktan sonra hızlı bir toparlanma kaydedeceğini ifade eden V harfine mi, yoksa arka arkaya birkaç dip yaşanan W şekline benzer mi olacağı tartışıladursun, yakın zamanda tartışmaya başka bir harf eklendi: K biçimi toparlanma.
K biçimi toparlanma, farklı gelir grupları, farklı sektörler ve farklı yetkinliklere sahip kesimler arasında ciddi bir ayrışmaya yol açan büyümeyi ifade ediyor. Varlıklı kesimler hızlı toparlanmanın nimetlerinden yararlanırken yoksul kesimler için zorluklar ağırlaşarak sürecek. Güçlü profesyonel donanımı olan çalışanlar düzelen işgücü koşulları sayesinde durumlarını iyileştirirken niteliksiz işçiler, işgücüne ilk kez katılacak gençler ve ileri yaştaki çalışanlar açısından gelecek günler karanlık olmaya devam edecek. Finansal piyasalar rekordan rekora koşarken reel ekonomide birkaç sektör dışında durum parlak görünmüyor. Kısacası K biçimi toparlanma sorunları küresel ölçekte büyütecek bir lanet.
Ayrışmanın en çarpıcı biçimde gözlendiği alan teknoloji şirketlerinin hisse senetleriydi. Endeksleri sürükleyen teknoloji hisseleri düşüşe de öncülük etti. Teknoloji hisselerindeki olağandışı durum, piyasa değeri 2 trilyon doların üzerine çıkan ilk Amerikan şirketi olarak dikkat çeken Apple ile özdeşleşmişti. Bilindiği gibi şirketlerin piyasa değeri ile kârları arasında bir orantı olması beklenir. Hisse senedi fiyatını belirleyen şey bugünkü ve gelecekteki kârlardır. Aslında Apple, küresel salgının yol açtığı yaşam tarzı ve iş modeli değişiminden en fazla faydalanan şirketlerden değildi. Bu yılın ikinci çeyreğinde sağladığı toplam gelir sadece 60 milyar dolarken hisselerinin piyasa değeri Mart sonundan beri 1 trilyon dolar artmıştı. Dolayısıyla piyasalarda fiyatlamaların doğru olup olmadığına ilişkin bir tedirginlik varken bir de risk algısı bozulunca teknoloji hisselerinin ağırlıkta olduğu Nasdaq’ta düşüş yüzde 10’u buldu.
İngiltere’nin AB’den çıkışına ilişkin sürecin yeniden çıkmaza girmesi, ABD ile Çin arasındaki gerilimin yeniden alevlenmesi, ABD başkanlık seçimleri yaklaştıkça anketlerde adaylar arasındaki farkın azalması ve buna bağlı belirsizliğin artması gibi etkenler de üstüne gelince riskli varlıklardan çıkış hızlandı. Gelişen piyasa ekonomilerinin paraları düşüşe geçti. Bir süredir güçlenmekte olan ve Eylül başında ABD doları karşısında 1,20 sınırını zorlayan Euro da yeniden düşük 1,18’li düzeye geriledi.
Bütün bu gelişmeler arasında eski bir şeytanın yeniden kendini göstermesi dikkat çekici. Uzun bir süre sonra gelişmiş ekonomiler yeniden enflasyonu konuşmaya başladı. Henüz belki çok erken ama piyasa fiyatlamalarında erken işaretler görünür oldu bile. Üretim süreçleri, e-ticaret, gelişmiş ekonomilerde tüketim sepetinde yer alan mallardaki verimlilik artışları gibi etkenler şimdilik tüketici enflasyonunda bir artıştan bahsetmeye izin vermiyor. Dahası küresel salgın etkisiyle toplam talepte yaşanan düşüş ve işgücü piyasası koşulları da enflasyondan bahsetmeyi anlamsız hale getiriyor. Bununla birlikte varlık fiyat enflasyonu şimdiden kendini göstermiş durumda. ABD’de enflasyona endeksli 10 yıl vadeli tahviller ile aynı vadedeki sabit faizli tahviller arasındaki getiri farkı aracılığıyla ölçülen enflasyon beklentisi son 15 aylık dönemin en yüksek seviyesine çıktı.
Tarihin en yüksek seviyesine çıkan küresel borçların ödenebilmesinin imkan dışına çıktığını savunan birçok iktisatçı bir süredir borçların yüksek enflasyon yardımıyla eritilmesini bir çıkış yolu olarak göstermekteydi. Son dönemde merkez bankalarının bir miktar enflasyona daha ılımlı bakmaya başladığı da bir gerçek. Anlaşılan o ki o tanıdığımız eski şeytan yeniden melanetini sergilemeye hazırlanıyor. Yatırım fonlarında değerli madenlere, bireysel yatırımcılarda kripto paralara yönelen ilginin kısmen bu beklentilerle ilgisi olabilir.
2021 belirsizliklerle, zorluklarla ekonomilerin sınavdan geçtiği bir dönem olacak. Türkiye’nin bu fırtınalı, karanlık sulara ekonomisi bu kadar hırpalanmış olarak girecek olması büyük talihsizlik. Ne yazık ki sıkıntılar bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.
NOT: 9 Eylül bütün millet için sevinçli bir gün olsa da İzmirliler için anlamı bir başka. Öyle bir şehir düşünün ki düşman tarafından işgal edilmesi İstiklal Savaşının başlangıcı, kurtuluşu ise İstiklal Savaşının zaferle taçlanışı kabul edilsin. Bu övünç hepimizin. 9 Eylül kutlu olsun!