Geçen yıl saat 15:10’da manşet toplantısı için toplandığımızda, telefon çaldı. Hrant evi bildiği Agos’un önünde vurulmuştu. Sonrası hızlı geçti. Akşam ordaydık, ertesi gün oradaydık, cenazesinde oradaydık. Kalabalıktık ama çaresizdik. Çünkü bizler sokakta onbinler muktedir değildik. Muktedirler başkaları idi ve o muktedirler, bizden daha güçlülerdi.
23 Ocak 2007’de cenaze töreninden sonra hissettiğim duyguyu bugün bir kez daha hissettim. Bu duygu “yalnızlık ve yenilmişlikti.” “Kalabalıktık ama yalnızdık.”
Aradan geçen bir yıl sonra yeniden Agos’un önündeyiz. Hrant Dink’i anmak için. Agos’a yaklaştıkça hissettiğimiz uğultu, Agos’a yaklaştıkça yerini “yenilmişlik” hissine bıraktı.
Etrafta gördüğümüz tanıdıklarda da bu yenilmişliğin verdiği bir umutsuzluk vardı. Öyle ya aradan bir yıl geçmişti ama ne davada, ne de dava ile ilgili araştırmalarda bir arpa boyu ilerleyebilmiştik.
Yine onbinler Agos’un önünde Hrant’ın öldürülmesini protesto için toplanmıştık. Tek istediğimiz “Adalet”ti. Sadece adalet arıyordu insanlar, kimden beklediklerini bilmeden. Oral Çalışlar’ın konuşması açık biçimde devleti göreve çağırıyor ve hem katili ve onu yönlendirenleri çok iyi bildiklerini söylüyordu. Ve kalabalık “katil devlet hesap verecek” diye bağırıyordu. Rakel mikrofona geldiğinde, “burada Hrant’ın ölümü değil yaşaması için” olduğumuzu hatırlatıyordu.
Bütün bunlar aslında Hrant’ı anmak için toplanan bizlerin sadece çaresizliği idi. Biliyorduk bunları, yazıyorduk, okuyorduk, haberini hazırlıyorduk. Buna rağmen bir şey yapamıyorduk, belki hissettiğimiz yenilmişlik bundan kaynaklanıyordu.
Bizler, Hrant’ı anmak için toplanan onbinler aradan geçen bir yıldan sonra ikinci kez yeniliyorduk. Yenildikçe bir şey değişmiyor, bir şey değişmedikçe Türkiye kaybediyordu.
Şimdi Agos’tan ayrıldık ama ruhumuz orada kaldı. Ruhumuz Hrant’ın yanında cadde boyunca yürüdükçe dertleştiğimiz herkesle aynı şeyi konuşuyorduk; “Hrant için Adalet için” bir şeyler yapmalıydık. Ama ne…”
Bu yazı tam 13 yıl önce yazıldı ve Yeni Şafak’ta yayınlandı.
Peki aradan geçen 13 yılda ne değişti?
Neredeyse hiç. Ve korkum şu ki, sonraki 13 yılda da çok şey olmayacak, biz bir şeyler yapmadıkça…