Somut delil

Çocuklara yönelik cinsel istismar suçu hepimizin içini acıtıyor. Bu suça maruz kalan çocukların yargılama sürecinde korunmaması, yeniden mağdur olmalarına yol açıyor. Bazen çocuğu korumak isteyenlerin gösterdiği özensiz davranışlar, çocuğun yeniden örselenmesine neden oluyor.
Çocuklara yönelik toplumsal duyarlılığın artması değerli. Özellikle aile içi cinsel suçların inkâr edildiği, ‘bizde bunlar olmaz’ dendiği günlerden bu suçların varlığının kabul edildiği aşamaya gelinmiş olması çok önemli. Toplumun geniş kesimlerinde çocuklara verilen değer ve onları koruma arzusu, bu suçlarla mücadelede güçlü yanlarımız.
Geçtiğimiz hafta boyunca tutuklama kararı verilmesini düzenleyen yasaya eklenen ‘somut delil’ kavramı bu duyarlılıkla konuşuldu. Elbette ileri sürülen görüşlerin bir kısmı konunun hukuki yönünün tam olarak bilinmemesinden kaynaklanıyordu. Bu düşüncelerin bir kısmı, suçlanan kişilerin neredeyse tümünü suçlu sayan, neredeyse hiçbir yargılama ve delil olmadan cezalandırılmasını isteyen aşırılıktaydı.
Konuya dair hukuki görüşleri ayrıntılı şekilde dile getirmek bu köşenin sınırlarını aşacak uzunlukta olacaktır. Yine de kısaca söylemek gerekirse tutuklama için aranan somut delil bazılarının sandığı gibi fiziki bulgu veya delil değildir. Mağdurun beyanı da somut delildir ve diğer tüm deliller gibi değerlendirmeye, tartışmaya açıktır. Mahkeme, iddia ve savunmaları, hukuka uygun şekilde elde edilmiş delilleri değerlendirerek karar verecektir.
Aslında konu hukuk açısından açık ve belirginken toplum bu konuyu neden bu kadar kaygılı ve hatta kızgın şekilde tartıştı? Biraz bunun üzerinde durmak gerekir.
Yargıya güvenin yok olma aşamasına geldiği, siyasi iktidarın yargıyı bir araç olarak kullandığına dair toplumsal algının yerleştiği bir dönemde bu kızgınlığı anlamak mümkün. Siyasi iktidarın çocuklara yönelik cinsel suçlarla yeterince mücadele etmediği, yargının bu suçları iyi şekilde soruşturmadığı ve gereken cezaları vermediği konusunda toplumsal inanç, suç işleyenlerin hak ettiği cezayı almayacağını düşündürüyor.
Toplumun geniş kesimi, cinsel istismar suçuna ilişkin bir iddiayla karşılaştığında bu iddianın doğru olduğuna hemen ve kesin bir şekilde inanmakta. Yapılacak yargılamaya müdahale edileceğini, suçluların kurtarılacağını düşünmekte ve bunu engellemek için mahkeme üzerinde toplumsal baskı yaratmaya çalışmakta. Mahkemelerde haklının değil güçlünün kazandığını düşünen toplum, kendi gücünü ortaya koyup suçlu saydığı sanığa ceza verilmesini sağlamaya çalışmakta.
Bu yöntem, adaletin hukuk içinde kalarak ve mahkemede değil sokakta sağlanması anlamına gelir. Sokakta sağlanan adaletin doğru, cezalandırılan kişinin gerçekten suçlu olduğunu söylemek her zaman mümkün değildir.
Toplumun yargıya güven duyması için adalet beklentisini karşılayan tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemi kurulmalıdır. Yaşanan olayları tartıştığımız kadar sorunun temel nedenlerini tartışmadıkça, bağımsız yargı sistemi kurulup hukuk içinde kalınarak sanığın suçlu olup olmadığının doğru şekilde araştırılmasını talep etmedikçe her hafta yeni bir olayı, yeni bir kararı veya yasayı tartışmaya devam edeceğiz.
Toplumun somut ihtiyacı tarafsız, bağımsız ve adil bir yargı sistemidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aydın Arşivi