Bir büyüğü ziyaret etmek, halini hatırını sormak, varsa ihtiyaçlarını görmek. Kim bilir ne dertleri vardır, ne mümkün hepsine yetişmek.
Kimse bir çırpıda tarif edemiyor derdini, kolay kolay konuşup adını koyamıyor çoğu zaman. Yokluk, yoksulluk gibi duruyor belki uzaktan ama derdin adı yoksulluk değil; kimsesizlik, yalnızlık… Koca bir toplum iki insanın ağzından dökülen birkaç kelimeyle çaresizliği paylaştı geçen hafta.
Halâ çalışan, çalışmak zorunda olan yaşı büyük iki insan birer cümle kurdular. O bir cümle hali hatırı sorulmayan, dikkate alınmayan sıradan hayatların içinde kopan fırtınayı bize kadar ulaştırdı. Hatta kapımızın önüne bıraktı; bir ömür verip bir kilo muz alamayan hesabı…
İki küçük video izledik, iki konuşma. Gazeteler manşet yapmadı, televizyonlar canlı yayına konuk almadı, birinci haber de olmadılar: “Canımız muz istedi, bakıyoruz 10-15 lira. Ayda bir kere bile et alamıyoruz.”
Meyveyle etle anlatamadı asıl derdini:
“68 yaşındayım, yapamadığım o kadar çok şey var ki. Bir canımız var o da başımıza bela oldu.”
Daha büyük bir cümle, daha etkili bir söz var mı bilmiyorum.
66 yaşında emekçi bir hanımefendiyi de kendisini otobüsten indirmek isteyenlere cevap verirken dinledik. Temizliğe gitmiş, işten dönüyor, yaş sınırlaması nedeniyle araca almak istemiyorlar:
“Maskem takılı hasta da değilim. Çalıştım, 3 tane merdiven sildim de geldim, hasta adam 3 merdiven silebilir mi? İşim var, çalışmasam açım. Versinler paramı çıkmayım.”
O üç merdivenin genişliği ne kadar acaba? Ya da üzerine basa basa söylediğine göre, kaç kat, kim bilir kaç basamak o üç merdiven? Kuralı yasağı sıraladılar otobüsten insin diye de onu evden çıkaran kimsesizliği soran olmadı. O’nu bu yaşında çalışmak zorunda bırakanlar görmedi bile. Sorumluların görmediği, devletin sırtını döndüğü büyüklerimiz var bizim. Tanımasak da yakınlaştığımız bir gözü kara kadın ve canından bezmiş bir abimiz var.
Herkesin kıymet verdiği büyüğü başka. Cumhurbaşkanı da aynı sıralarda bir büyüğünü ziyarete gitti, Saadet Partili Oğuzhan Asiltürk’ü. Büyüğüm dedi, nezaket dedi ama peşi sıra da seçim ittifakından söz etti. Onların derdi de başka işte. Kimi geçim kovalıyor kimisi seçim.
Etrafının derdiyle dertlenmeyenin, çevresindeki haksızlığa itiraz etmeyenin yüzü anca kendi bencilliğiyle güler. Neye gülüyorsanız, güldüğünüz şey durduğunuz yeri gösterir çoğu zaman. Ama ağladığınız şey kim olduğunuzdur.
Siz kime ağlıyorsunuz? Nedir sizin gözünüzü yaşartan? Dünya yıkılıyor, hayatlar kararıyor, nedir sizi utandıran?