Murat Aksoy
Siyasi merkezin yeniden inşası ve sağ
“İçinde olduğumuz demokrasi krizinin aşılması ancak siyasetin yeninden güçlenmesi ile mümkündür.
Siyasetin güçlenmesi, elde ettiği toplumsal meşruiyet ile dilediği her şeyi yapan iktidarın denetlenebilmesiyle olur. Bu da hem daha etkili bir sivil toplum muhalefeti hem de daha etkili bir siyasi muhalefet ile mümkündür.
Ana muhalefet olarak CHP, bunun farkındadır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal’dan farklı olarak laikliği değil, demokrasi ve özgürlüğü siyaseten öne çıkarması bu açıdan anlamlıdır.
Burada CHP, ‘bu kavramların hakkını siyaseten ne kadar veriyor sorusu meşru ve cevap aranması gereken bir sorudur, o ayrı.
CHP, etkili ve denetleyebilen bir muhalefet partisi olabilmek açısından 30 Mart yerel seçimlerine büyük önem vermektedir. Adaylarını bu hedefe uygun olarak iddialı isimlerden seçmeye öncelik vermiştir. Başta Ankara olmak üzere Hatay ve Adana gibi illerde CHP’den gelmeyen isimlerin aday gösterilmesi CHP’nin AK Parti karşısında etkili muhalefet olma hedefine işaret eder.
Kimileri bu durumu CHP’nin sağa açılması olarak okuyor. Ama değil.
CHP’nin bu adımları, 2011 milletvekili listesi oluşumundan çok farklı ve iradi bir tercihi yansıtıyor.
CHP şu anda, AK Parti’nin 2007’de siyaset dışı girişimlere karşı farklı toplumsal kesimlerle kurduğu ‘demokrasi koalisyonu’nun bir başka versiyonunu yerel seçimlerde AK Parti’nin tek parti, tek kimlik dayatmasına karşı deniyor. Bu anlamda süreç, CHP’nin sağa açılması değil AK Parti karşısında güçlü bir siyasi merkez alternatifi oluşturma girişimdir.
Merkez sağ parti ihtiyacı
Çünkü bugün gelinen noktada AK Parti karşısında daha etkili, daha yapıcı ve toplumu daha çok kucaklayan bir muhalefetin varlığı hayati önem kazanmıştır. CHP’nin bunu deniyor. Bu girişiminin başarılı olup olmayacağını göreceğiz.
Bu süreçte CHP açısından temel sorun, CHP’nin söylemeleri ile gerçekleştirmediği geçmişle yüzleşmeyi eylemeleri ile de gerçekleştirememiş olmasıdır. CHP’nin yüklü tarihsel bagajı onu AK Parti karşısında güçlü bir alternatif yapmasına engel görünse de bu denenmesi gereken bir girişimdir. Yerel seçimlerde adaylar üzerinde kurulan koalisyon eğer seçimde bir başarı elde ederse bu geçici bir başarı olur.
Bugün CHP’nin güçlü bir sosyal demokrat siyasal alternatif oluşturması kadar, AK Parti karşısına merkez sağ, muhafazakâr bir parti çıkması önem kazanmaktadır.
O yüzden AK Parti’nin esas alternatifi CHP değil, merkez sağda ortaya çıkacak bir parti olacaktır. Türkiye’nin de temel ihtiyacı budur.”
Yukarıdaki satırlar, bundan 7 yıl önce 11 Şubat 2014’de T24’de yazılmış bir yazıdan aldım.
Bu uzun alıntıyı paylaşma nedenim, İyi Parti’nin Gara süreci ve fezlekeler konusunda gösterdiği performanstır.
Şuradan başlayalım; İyi Parti, partiyi yöneten kadrodan bağımsız olarak seçmen tabanıyla MHP’den farklılaşmış milliyetçi duyarlılığı olan bir merkez partisidir. Bu açıdan tabanı en iyi yansıtan ise Meral Akşener’in bizatihi kendisidir.
Bu açıdan İyi Parti’nin kuruluşu, Kılıçdaroğlu’nın 2013 sonrasında gördüğü AK Parti’nin boşalttığı merkezi -ki bu aynı zamanda siyasetin de alanının daralması demektir- doldurmaya ve bu anlamda siyaseti yeniden inşa etmeye soyunması sürecindeki en büyük destek olmuştur.
Ki 15 milletvekili transferi, boşalan bu siyasi merkezin yeniden inşa sürecinin başlamasında tarihi bir adımdır.
Son tartışmalardaki duruşuyla İyi Parti, bir merkez partisi olduğunu belirginleştirmiştir. Bu merkezin güçlenmesinde bu iki partinin dışında özellikle Deva ve diğer partiler de büyük sorumluluk düştüğü de bir gerçektir.
Çünkü AK Parti’nin siyasi alternatifi CHP değil merkez sağ partilerdir.
7 yıl önceki yazı şöyle bitmiş; “O yüzden AK Parti’nin esas alternatifi CHP değil, merkez sağda ortaya çıkacak bir parti olacaktır. Türkiye’nin de temel ihtiyacı budur.”
Bu ihtiyacın yavaş yavaş gideriliyor oluşu Türkiye için umuttur.