Murat Aydın
Siyasetsiz ve partisiz
Artık sonuna geldiğimiz AK Parti iktidarının iki büyük gücü vardı. Bunlardan ilki, halkın sorunlarına doğrudan temas eden, iyi ya da kötü bir çözüm dile getiren, geniş halk kitlelerine umut veren tavrıydı. Eylem ve söylemleriyle halkta karşılık bulan dili, sürekli horlandığı için içine kapanmış halka özgüven aşılayan tavrı kendisine yönelik oy tercihini yaratan en büyük güçtü. Artık bu güce sahip değil.
AK Parti 21 yıllık iktidar dönemi boyunca hamaset ve kutuplaştırmayı hep öne çıkardı. Ancak iktidarının son beş yılı siyaset üretmeyen boş hamasetle, ötekileştirme ve kutuplaştırmayla geçti. Halkın sorunlarından kopmuş, gözünün önündeki sorunları görmemek için çaba sarf eden, hepimizin gözünün içine baka baka yalanlar söyleyen bir iktidar ile karşı karşıyayız. Yoksulluk ve pahalılıktan et alamayan halka “koyun eti kokuyor o nedenle almıyorlar” diyebilen bir iktidarın içine düştüğü durumun izahı yok.
Halkı yok sayan, derdine çare üretemeyen, ayakta kalabilmek için toplumu bölüp kutuplaştırarak kendi kitlesini sıkı tutmaktan başka yol yöntem bilmeyen bir iktidarın devamlılığı olmayacaktır. Sorunların çözümü için siyaset yerine hamaset üreten, lafla peynir gemisi yürütmeye çalışan tek adam yönetimi için deniz bitti.
Kılıçdaroğlu’nun halkın sorunlarına doğrudan çözüm öneren söylemleri ardı ardına geldikçe iktidar ne yapacağını şaşırmış vaziyette bildiği tek şeye, hamasete, ötekileştirmeye sarılmayı sürdürüyor. Temel gıda maddelerine erişemeyen, açlık sınırının altında yaşayan halka torpille aldığı TOGG’un içinden hava atıp Türkiye’nin ilerlediğini söyleyebiliyor. “Tok, açın halinden anlamaz” sözü ancak bu kadar somut gerçekliğe denk düşebilirdi.
AK Parti iktidarının diğer büyük gücü parti örgütüydü. Ülkenin her yerine yayılmış, sokak sokak örgütlenmiş, “davaya” inanmış kişilerden oluşan parti örgütü artık yok. Her şeyin tek bir kişinin iradesi ile şekillendiği, örgüt içinde çalışmanın, siyaset üretmenin önem taşımadığı, davaya inanıldığı için değil iş bulmak için üye olunan bir yapılanmadan bahsediyoruz. Parti için görevlerin saray entrikalarıyla dağıtıldığı ortamda yıllarını partiye vermiş kişiler kenara itiliyor. 21 yıllık iktidarında yeni kadrolar yetiştiremeyen, kendi ideolojisini oluşturamayan, “fikren iktidar” olamayan AK Parti artık parti örgütünü de yitirmiş durumda. Parti örgütlerinin tabelası, yüzbinlerce üyesi, yöneticileri olsa da bu yapıların gerçek bir siyasi partiye tekabül etmediği açıkça ortada.
Heyecan ve inancını yitirmiş, sadece ötekileştirme ve düşmanlaştırma söylemlerinden yorulmuş, kendisi gibi yoksulluk çeken komşusuna büyük Türkiye masalları anlatmaktan bıkmış bir üye yapısı elde kaldı. Her şeye rağmen Reis’e olan bağlılıkla kendini motive etmeye çalışan, ülkenin kalkınmasını isteyen AK Partililer de kendi yoksullukları pahasına üretilen zenginliğin bir avuç elite gittiğini, kendi çocukları sıradan ve düşük ücretli işlerde çalışırken onların çocuklarının milyon dolarlık servet sahibi olduklarını görüyor.
Halkın sorunlarının çözümü için siyaset üretme yeteneğini yitirmiş, bu boşluğu hamaset ve baskı ile kapatmaya çalışan, siyasi parti olmanın temel özelliklerini yitirmiş bir siyasi yapılanmanın, son beş yılında koalisyon ile ayakta kalabilmiş, 21 yıllık iktidarının son evresine geldik. 14 Mayıs seçimleri; yorulmuş, siyasetsiz ve partisiz kalmış, geleceğe dair umut vermeyen bu iktidarın halkın oylarıyla gitmesine, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye için yeni bir heyecanın başlamasına vesile olacaktır.