Pınar Büyükbalcı
Sınırları aşmak: Neden? Nasıl?
Yazı “Global Girişimcilik Haftası”na denk gelince biraz global mevzulardan söz edelim istedim. Mesela girişimler uluslararası pazarlara neden ve nasıl açılıyor? Ekosistemlerin bu süreçte nasıl bir rolü oluyor? İki soruyu da araştırmalarım sırasında edindiğim gözlemlerle, yıllar içinde girişimcilerden ve ekosistem paydaşlarından dinlediklerimle yorumlayacağım.
Girişimler uluslararası pazarlara neden ve nasıl açılıyor?
Aslında en büyük motivasyon büyük şirketlerden çok da farklı değil: Etkin bir portföy yönetimi yapabilmek. Yani, bir şirketin faaliyet gösterdiği pazarları, kendisine getiri sağlayan bir sepetin içindeki enstrümanlar gibi düşünebiliriz. Bu enstrümanlar ne kadar çeşitlendirilirse, risk-getiri yönetimi de o kadar etkin olacaktır. Sepete ne kadar çok ülke koyarsanız, tek ülke pazarına bağımlılık o kadar azalacaktır. Diğer bir deyişle, kaderiniz tamamen o pazarın risklerine bağlı olmayacak ve büyüme projeksiyonunuz da o pazarın sunduğu fırsatlarla sınırlanmayacaktır.
Kabul edelim, böyle bir portföyü yönetmek kolay iş değil. Hele ki sınırlı kaynaklarla büyümeye çalışan yeni girişimler için… Fakat bir yandan da senelerdir uluslararası arenada büyük başarılara imza atan yerli ve yabancı girişimlerin hikayelerine şahit oluyoruz. Ve hatta, kuruluşundan itibaren uluslararası pazarlarda faaliyet gösteren girişimler için kullandığımız “küresel doğan” (born global) kavramı artık herkesin bildiği, yaygın kullandığı bir ifade haline geldi. Peki, kendine özgü karmaşıklığı olan uluslararası pazarlarda girişimlerin işini kolaylaştıran faktörler neler?
Benim de araştırmalarımda sıklıkla karşıma çıkan bir faktör, girişimcinin kendi kişisel özellikleri… Uluslararası pazarlarda başarılı olan girişimlerin kurucularından şu cümleleri sık duyuyoruz:
-“Baştan beri zaten aklımda küresel bir vizyon vardı.”
-“Yurt dışı tecrübem çok fazla, o pazarlarda nelere dikkat edilmesi gerektiğini biliyorum.”
-“Yurt dışında önemli bağlantılar kurmak için oradaki kişisel network’ümü kullanıyorum.”
Yani aslında girişimcinin kendi vizyonu, tecrübesi, yurt dışı pazar bilgisi ve kendi kişisel bağlantıları önemli bir itici güç oluyor. Bunun dışında, firma seviyesinde, yani firmaya özgü bazı faktörler de yeni girişimlerin uluslararası pazar başarısını belirliyor. Mesela, yine sık duyduğumuz ifadeler:
-“Girişim ekibimize baştan beri uluslararası pazara uygun yetkinlikte insanları alıyoruz. Ekip bu anlamda çok güçlü…”
-“Uluslararası pazarlardaki fırsatlar her zaman tüm takımın odağında.”
-“İş modelimiz uluslararası pazarları da düşünerek kurgulandı. Ve aslında her pazarda modeli hızlıca test edip, kolaylıkla adapte edebiliyoruz.”
-“Eski çalışanlarımızın bazıları şimdi büyük kurumsallarda expat… Ve onlar bize önemli bağlantılar sağlıyor”
Ve tabii bir de girişimin doğduğu, faaliyet gösterdiği ortama ilişkin bağlamsal faktörler var. Aslında bu faktörler, yazıya konu olan ikinci soruyu da odağına alıyor.
Girişimcilik ekosistemi yeni girişimlerin uluslararası açılımlarını nasıl şekillendiriyor?
Burada yine sıklıkla duyduklarımız ekosistem bileşenlerinin bağlantı sağlama gücü üzerine. Türkiye’de de faaliyet gösteren ve küresel girişimcilik komünitesinin önemli parçası olan uluslararası STK’lar ve onların girişimlere sundukları fırsatlar. Uluslararası pazarlarda aktif yatırımcıların yerel girişimlere ilgisi, onlara kattıkları küresel vizyon ve bağlantılar, uluslararası bağlantıları güçlü teknoparkların varlığı, coğrafi koşulların sunduğu fırsatlar. Ve tabii büyük kurumsalların varlığı, kendi uluslararası operasyonel kurgularında yeni girişimlerle iş birliğine ne kadar açık oldukları.
Çok kısaca akla ilk gelenler bunlar olsa da her birinin yapısal ve stratejik önemi derinlemesine tartışılmalı. Dolayısıyla, bu noktada durup, “girişimcilik ekosisteminin uluslararasılaşması ne demektir ve neden gereklidir?” başlığını bir sonraki yazıya bırakalım.