Hakan Dilek
Seyircisiz olmuyor be aabi!
Öyle dedi Arap televizyonda maç izlerken. Sıkı futbol hastasıdır Arap. Ben maçları hep onunla izlerim. Stadyum ya da tv fark etmez. Geçen akşam laf olsun torba dolsun ve sponsorların yüzü gülsün nemalanma cumhuriyetinin mudileri nasiplensin diye yapılan Avrupa Uluslar Kupası ilk maçında Sivas’ta hem de 4 Eylül’de Milli Takım’a 30’dan çaktılar.
Arap maça şöyle bir yorum getirdi ki futbolsuz geçen 90 dakikayı anlatır;’’Seyircisiz olmuyor be aabi!’ Haklı; olmuyor. Olmadı da zaten. Seyircinin halleri yoksa futbolun halleri çekilmiyor gerçekten…
Neydi o muhteşem kalabalık dedim içimden; İşte artık tiyatroları kıskandıracak, orkestraları özendirecek bir ritüel her hafta, her haftada dört gün boyunca mabedlerde bir tören bir ayin inceliğiyle sergileniyor. Sergileniyor, çünkü kitleler en büyük gösterilerine hazırlanıyorlar o büyük gün; Ne zaman gelecek o büyük gece / Ne zaman gelecek o büyük gece / bekliyorum seni filanca yerde / bekliyorum seni filanca yerde…" Filanca yer Ali Sami Yen Türk Telekom Stadyumu ya da İnönü veya Ülker Fenerbahçe Stadı olabiliyor. Burada koydukları tavırla tiyatrocuları mı kıskandırmak istiyorlar ya da söz ustalarını mı bunalıma sokmak istiyorlar düşünüyor insan… Bu gürültülü patırtılı muhteşem kalabalığın ortaya koyduğu mesaiyi, verimliliği, ya da kimine göre boş eylemi anlamamız lazım. Birbirlerini acımasızca yerin dibine batıran yazarlar, futbolcusunu acımasızca eleştiren antrenörler, TV'de yerin dibine sokulan hakemler ve bunu yapan tv yorumcuları, federasyon yarışında önde olmak ve kalmak isteyen zevat, hep bu tecavüz enerjisinden besleniyor.
Evet acaip bir mesai yaptırıyor, yoksa koca bir sektör içinde barındırdığı enerjiyi sağlıklı bir şekilde toplayamaz istediği yere kanalize edemez. Yani iş, ekmek ve üretim üzerine yapılacak bütün spekülasyonların önüne geçiyor biricikleşiyor, tekleştiriyor, idealize ediyor. Çocukluk rüyalarımızın içine sızıyor, kristal gecelerimizin hayali oluyor… Oluyor. Olmak halini onunla tanımlayan koca bir kitle sürüklüyor arkasında tam anlamıyla.. Tam anlamıyla sürüklüyor evet. Rahmetli Turgay Renklikurt 1997'de ‘’futbol Türkiye'de geleceğin dini olacak!’’ demişti.
Yüzbin kişilik stadlar, TV başında milyonlarca izleyiciyle futbol, tüm bir tarihi akışmanın içinde yeryüzü kültürünün en büyük katılımını sağlıyor. Müsabakanın açıklanmaya açık olması dahası bin bir göz ve fikirle olayı izleyen insanlara yeniden- olayın kendisini ve görülmeyen yanlarının- işin arka tarafını yeniden o insanlara anlatmak isteyen -istemese de buna zorlanan- bir sürü yazar çizere ve taraftar denen kitleye bir acaip mesai yaptırıyor.
Üstlerinde gıcır gıcır üniformalarıyla bi azamet salınıyorlar çim sahanın üstünde, meşin yuvarlağın peşinde. Bazen çok uzaklardan attıkları bir şutla klitorise dokunduğumuz anı yakalıyoruz filelerle kucaklaşmasında. Ööle olmuş olmalı ki şöyle bir şeyler söyleniyor karşı tarafa doğru; "Giren çıkan falanca takıma…" Bir girip çıkma eyleminin özneleri futbolcular…
Evet krallar orada, prensler, paşalar orada… Aşşaada o çim sahanın ortasında her yanında. Peki soytarılar, dalkavuklar, kavukçular, pişekarlar nerede? Arıyor insan… Arıyoruz yine de birlikteyiz bir şarkının, bir fotoğrafın içinde…
Bu savaşı ince bin oyun bir gösteri ve tüm orada olanların katıldığı bir ritüele dönüşmesini sağlayan bu ince işçiler topluluğuna tapıyoruz biat ediyoruz, bazılarına neredeyse daha fazla biat ediyoruz daha fazla tapıyoruz. Bizim deliliklerimizin ve en akıl almaz yanlarımızın sahadaki temsilcileri onlar. Tünelin önünde göründüklerinde başlıyoruz onların aldığı trilyonları helal ettirmeye; "Alemin kralı geliyooooor geliyoooor geliyooooor…" Geliyordu daha doğrusu…
Ligler başladı başlayacak ama uyku tulumları boş bu sene. Bakalım uyumayanlar olmadan futbol seyirlik bir oyun mu yoksa doların bataklığı mı? Göreceğiz…