Senkron, Asenkron iletişim ve dijital nezaket

Çevremdeki insanların bir kısmı telefon konuşması için whastapp üzerinden mesajlaşmamı garipsiyorlar. Bana sorarsanız pek de garipsenecek bir durum yok ama bunu ne düşünerek yaptığımı gaz ve toz bulutlarından başlayarak anlatayım. 

Malum etik, netiket ve dijital etik konularını hep önemsiyorum. Umarım yapay zekanın geldiği nokta itibariyle etiğin ölümcül derecede önemli olduğunu, kazasız belasız anlarız. Ancak bugün konu tam olarak bu değil. Teknik anlamda iletişim enstrümanları senkron ve asenkron diye ikiye ayrılır. Senkron olanlarda her iki tarafta aynı anda bu iletişimin parçasıdır. En iyi örneği telefondur. Asenkron iletişimde ise bir taraf mesajı atar diğer taraf o mesajı kendisine uygun zamanda alır. Buna iyi örnek ise hepimizin severek kullandığı Whatsapp ve çoğu metin bazlı SMS, email gibi teknolojilerdir. 

Herkesin zaman sıkıntısı çektiği ve iletişimin çok yoğun olduğu çağımızda asenkron iletişim acil bir durum yoksa daha çok kullanılır. Bu da son derece doğrudur.

Peki senkron bir iletişim kurmak için, asenkron bir platform üzerinden randevu almak gerekir mi?


Kesinlikle gerekir! Çağımız dünyasında dijital nezaket bunu gerektirir. Zira telefonla konuşulacaksa, bu konuşma için önceden randevu almak, her iki tarafında uygun olduğu bir zaman diliminin daha önceden ayarlanmış olması gerekir. Aksi takdirde bir tarafın istediği zamanda yapılan konuşma diğer taraf için bir zul’e dönüşür ve arayanın, açmak zorunda olana zorbalığı olarak algılanır ki; bence bu çok doğrudur.

İşte tam da bu sebepten ben telefon açacağım kişilerle önceden Whatsapp üzerinden bağlantıya geçer, konuşma için bir randevu alırım. Siz hiç toplantı saatinin her iki taraf yerine sadece birisi tarafından belirlendiğine denk geldiniz mi? Artık patronların hatta şirket sahiplerinin bile bunu yapamadığı, yapanın mobbing ile damgalandığı bir dünyada kimse buna yeltenmemeli. 

Ezcümle kimse bana canı istediğinde telefon açamaz, ben de bunu kimseye yapamam. Bunun ismi 2023 yılında zorbalıktır, mobbingdir, kabul edilebilir değildir.

Getir’in poşetleri ve artık düzelmesinden ümidi kestiğim uzaktan yemek sektörü

Getir ile ilgili herhalde onlarca harika yazı yazmışımdır. Şu ana kadar tek muhalefetim, İngiltere havalimanının önündeki taksilere reklam vermesi (bu çok gerekli değildi) ve bunu global marka olma yolunda bir başarı kriteri olarak sunmasıydı. Eminim ne demek istediğimi şu an daha iyi anlamışlardır. 

Bugün Getir’e bir iltifatım bir de mutsuzluğum var. Önce şu poşet konusunda gösterdiği yenilikçi çabayı çok takdir ettiğimi, ortaya çıkan poşetten çok memnun olduğumu söylemek isterim. 

Ancak ne yazık ki uzaktan yemek sektörü hakkında aynı durumu söyleyemeyeceğim. Aslında buradaki itirazım ve eleştirimi umarım pazaryerlerinin hepi algılar. Zira koca markalar, beceriksiz tedarikçiler yüzünden markalarını rezil ediyorlar. Üstelik bu da taksi sektörü gibi, noterler gibi düzelmeyecek bir yapı. 


Getir Yemek’ten bahsediyorum. İsterseniz neler olduğuna birlikte bakalım. 

  • Getir Yemek bize diyor ki; ne yemek istersen benden söyleyebilirsin. (bu bütün uzaktan yemek sistemlerinin vaadi)
  • Tamam diyoruz
  • Ama diyor anlaşmalı restoranlarımdan ve onların istedikleri saatte. 
  • Tamam diyoruz. 
  • Ama en az şu kadar sipariş vereceksin.
  • Ona da tamam diyoruz.
  • Bize siparişi vereceksin parayı kartından çekeceğiz, ama restoran canı isterse iptal edebilir diyor
  • İşte bu gerçekleşince artık yemek sektörü kabul edilmez oluyor. 

Geçen gün sipariş verdim. Şak restoran siparişi iptal etmiş. Farketmedim. Gelecek, yiyeceğim ve çocuğumu okuldan almaya koşturacağım. Bir farkettim disiplinsiz restoran iptal etmiş. Fakat para çekilmiş. Blokaj konulmuş hesabıma. Neyse zaman az, işin içinde kızım var. İsyan etmenin zamanı değil. Hemen garanti olsun diye Starbucks’dan söyledim. Zaten Getir getirmiyorsa restoranın kuryesiyle hiç uğraşmıyorum. Ama bu sefer de kurye yok diye siparişimi almıyor. Onlarca kere deneme. 

Yahu daha önce bu senaryoları Yemeksepeti ile de yaşadık. Sildik hesabı. Bu sefer aynı sorunlar Getir’de. Hakikaten uzaktan yemek işi çalışmıyor. Sanıyorum çalışması da mümkün değil. Yazık oldu bu kadar paraya bu kadar sermayeye bu kadar yatırıma. Değil mi?

Yapay zeka seçimlere de damga vuracak

Cerebrum Tech’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul, “Yapay zekada dil modellemeleri alanında yaşanan son gelişmelerle birlikte sosyal medyada bot hesap oluşturmak ve sahte haber üretmek oldukça kolaylaştı. ChatGPT gibi uygulamaları kullanarak daha doğal, etkileşim alabilecek paylaşımlar üretilebiliyor. Deepfake teknolojisiyle üretilen sahte videolar, manipülatif bilgiler dakikada onlarca, yüzlerce paylaşım yapabilen bot hesaplar aracılığıyla hızla yaygınlaşabilir. Örneğin, 2016’daki ABD seçimleri öncesindeki iki aylık süreçte 36 bin otomatik hesap üzerinden 288 milyon kez retweet edilen 1,4 milyon paylaşım yapıldığı raporlara yansıdı. Bu paylaşımlar hemen sonrasında silindiği için fark edilmesi zorlaşıyor. Buna karşın bu paylaşım trafiğinin ve sahte hesapların tespit edilmesi için de yine yapay zekadan faydalanmak mümkün. Büyük veriyi analiz etmekte sağladığı olanaklar ile yapay zeka, dezenformasyona karşı mücadelede katkı da sağlayabilir” diye konuştu. 


Türkiye’de geçen günlerde yayınlanan bir araştırmaya göre de Twitter’da son iki ayda günlük trendlere giren her beş gündem etiketinden en az birinin sahte olduğu tespit edilmişti.

Erkul: Kanun yapıcıların yapay zekayı gündeme alması gerekiyor

Tüm dünyada yapay zekaya yönelik regülasyon tartışmalarının hız kesmeden sürdüğünü vurgulayan Dr. Erdem Erkul, Türkiye’de de kanun yapıcıların geç kalınmadan yasal düzenlemeleri gündeme alması gerektiğini belirterek şunları ifade etti: 

“Bu konuda ABD ticari açıdan faydacı bir yaklaşım sergilerken, AB tarafında ise kişilik hakları ve veri güvenliğinin gözetilmesi yaklaşımı ağır basıyor. Çin’de ise toplanacak verilerin kullanıcıya açıkça belirtilmesi ve onay alınması şartı bulunuyor. Yapay zeka teknolojisi temelli uygulamaların yasaklanması, bu teknolojilerin potansiyelinden tamamen yararlanmamızı engelleyebilir. Bu nedenle tamamen yasaklanmasına karşıyım ama düzenlemelerin olması gerektiğine inanıyorum. Ülkemizin böyle bir durumda, uygulamaları /ürünleri/ hizmetleri tamamen yasaklamak yerine yapay zekalı araçlara ve hizmetlere ilişkin bir yasal çerçeve oluşturmasının, yapay zekanın bizlere sağlayacağı kolaylıklardan da yararlanmamıza daha fazla olanak sağlayacaktır. Bu ve benzeri uygulamaların etik, adil ve güvenli bir şekilde kullanımını teşvik eden politikalar geliştirilir ise herkes için daha faydalı olabileceğini düşünüyorum.” 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Atıf Ünaldı Arşivi