Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

Sen, ben, bir de bizim oğlan: Biz bize ‘milli’ birlik.!

Yassıada yargılamaları Türk siyasi tarihinde kara bir lekedir.
Yargıç cüppeli birileri ‘talimatla’ siyasi cellatlık yapmış, Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu’yu siyaseten katletmişlerdir.
Başka kurbanlar da vardır. Sadece asılan üç kişinin öne çıkartılması da, demokrasiye en küçük bir katkıları yokken ‘demokrasi şehidi’ olarak sunulmaları da siyasi tercihtir. Siyasi yasakların kalkmasına—Evren isterken—karşı çıkan Özal’ın bile ‘demokrasi kahramanı’ yapılması gibi..
İbret, kötü bir olaydan alınması gereken ‘ders’, uyarıcı sonuç, ‘çirkin’ anlamlarındadır.
‘İbret’ müzesi projesi 2011’de gündeme geldi. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay.. Hani “16/9 kuleleri İstanbul’un iki bin yıllık siluetini bozacak, yapmayalım” dediğinde başbakanın “Sen de tarih tarih diye her şeye karşı çıkıyorsun” diyerek payladığı bakan..
O kuleleri yapan başbakanın imam-hatipten arkadaşı.. Önce küsüyorlar, ama sonra bir şekilde (!) sulh oluyorlar. O başbakan—şimdi cumhurbaşkanı—geçen gün ‘Adanın’ açılışını yaptı.
Adaya varışta ilk dikkat çeken ‘Özgürlük ve Demokrasi Adası’ levhası.. Ama herkesin ağzında Demokrasi ve Özgürlükler Adası.. Ciddiyetsizlik buradan başlıyor.
Biri—koalisyonun küçük ortağı, “Üzücü hatıraları tamir ve telafi etmekten”, “Alacakaranlık bir devirden’, hak ve hukuk ihlallerinden, hatta “Hukuka deli gömleğinden” dem vuruyor.. Bunları Twitter’da yazsanız, hafazanallah, ‘darbeci’ diye anında tutuklanır, derdinizi bile anlatamazsınız.
Geçmişin kötü anılarını, cepheleşmeyi, çatışmayı, çekişmeyi anlatıyor; milli birlik ve dayanışma için “Kucaklaşmaya, hoşgörüye, mutabakata ihtiyacımız var” diyor.
Ama “Geleceğin muhteşem günlerine Cumhur İttifakı’yla” ulaşılacak-mış..!
Beriki, “Gönülleri tamir etmek üzere bir aradayız” diyor, geçmişte iktidar gücünün ‘hesapsız ve sorumsuz bir şekilde’ kullanıldığından söz ediyor..! Çok şükür artık böyle şeyler hiç yok!..
Sonrası malum: “Tankları alkışlayan, televizyon başında sonucu bekleyen-ler”, ezandan, İstiklal Marşı’ndan, bayraktan, birliğimizden ‘rahatsız’ olanlar, ‘darbeden’ medet umanlar vb..!
“Menderes’e, rahmetli Özal’a, şimdi de Cumhur ittifakına aynı nefretle” saldırıyorlarmış..
Gönülleri böyle tamir edecek zahir..! (Zahir, ‘görünen’, anlaşılan demek..)
Eser (!) Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nin.. TOBB temsilcisi, “Adayı ziyaretçilerin Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesine tanıklık edecekleri dev bir esere dönüştürdüklerini” anlatıyor. Yassıada’yı dönüştürdüklerine (!) şüphe yok AMA ortada tanık olunacak bir demokrasi de yok..!
Türkiye siyasi haklar ve özgürlüklerde, 2018’den beri ‘Özgür olmayan’ bir ülke.. Yani 32/100 puanla Uganda, Vietnam, Tacikistan, Myanmar, Sudan, Suudi Arabistan, Ruanda ile aynı ligde..
Hukukun üstünlüğünde dünyada 128 ülke arasında 107’inci sırada, basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 154’üncü.. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, ‘demokratik kurumların işleyişinde ciddi bozulmalar olduğu’ için, Türkiye’yi 2017’de tekrar ‘denetim’ sürecine aldı. Tek ülke..!
Bu mu demokratikleşme..?
Bu metinleri yazanlar mecnun mu..? Yoksa alemi sersem mi sanıyorlar?
Bunları okuyanlar ağızlarından çıkanın farkında değiller mi?
Onları alkışlayanların kendi ülkelerinden ve dünyadan hiç mi haberleri yok..?
OLMAYAN demokrasinin, OLMAYAN özgürlüğün ‘simgesi’ nasıl VAR olur..?
Adadan İstanbul’a bakınca Ayasofya, Sultan Ahmet, Bayezit Kulesi, Süleymaniye, Fatih camileri seçilebiliyor, ama 16/9 kuleleri öne çıkıyor. Müteahhiti davetliyse, uzaktan gururla eserine bakıyordur. Ama hiç bir muhalefet partisi yok—Demokrat Parti bile..
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bile davet edilmemiş..
Bu milli birlik ve dayanışma, ‘kucaklaşma’ ise, bölünme, ayrışma, ayrıştırma nasıl oluyor ki..?
Sözde, Yassıada’da tutuklu kalanların “Bir bölümünün çocukları ve torunları” da oradaymış. Kimlerdir; konuşan veya görünen yok.. Ama üniformaları içinde böyle bir söylemi heyecanla alkışlayan Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları—ve Diyanet İşleri Başkanı—görünüyor.
Hiç olmazsa, Yassıada’da Refik Koraltan’ı ve 18 DP milletvekilini savunan Hüsamettin Cindoruk çağrılamaz mıydı—onur konuğu olarak..?
Elbette davet etmeye yüzünüz varsa..!
Asıl traji-komik olan şu: Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun 60 yıl önceki idamlarını siyasi söylemlerinin ortasına oturtanlar bugün “Biz bir yanlış yaptık, idamı kaldırdık” diyen veya elinde urganla seçim meydanlarında dolaşanlar..
İbretlik..!
Yassıada hep Yassıada olarak kalacaktır. Ama şimdiden sonra ‘ibretlik’ olarak anılacaktır.
Yapılana gelince, ne yazık ki bu çapta bir tahribatı—16/9 gibi—geri çevirmek artık imkansız.
O da bir sonraki yazıya..
“Biliyorsunuz meşhur bir Camp David adası [a.b.] vardır” diyor ya.. Oradan başlarız..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi