Özgür Ünlühisarcıklı
Rusya’nın Ukrayna’yı İstilasında Kritik Dönemeç
Ukrayna’nın son haftalardaki karşı saldırısının bir amacı da Avrupa’nın direncini artırmaktı ve bu konuda başarılı olduğu söylenebilir. Rusya’nın askeri başarısızlığı, Vladimir Putin’in stratejisinin Rus eliti ve halkı nezdinde daha çok sorgulanmasına yol açacaktır.
Şahsen, eğer öncesinde çok iddialı konuşmamışsam, yanılmış olmaktan hiç gocunmam. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ne şekilde seyredeceğiyle ilgili oldukça yanıldım. Henüz savaş başlamadan önce Ukrayna savunma güçlerinin Rusya’nın istila hareketi karşısında fazla bir varlık gösteremeyeceğini, Rusya’nın Ukrayna’ya ölümü gösterip sıtmaya razı edeceğini, daha açık söylemek gerekirse bağımsızlığını tamamen kaybetme seçeneğini gösterip Kırım dahil Donbas Bölgesi’nin tamamını ve belki de Dinyeper’in doğusunda kalan bütün topraklarını Rusya’nın egemenliğine bırakmaya zorlayacağını düşünüyordum. Eğer Ukrayna’nın “gerçekler” ışığında Rusya’nın taleplerinin büyük bölümünü kabul edip barış yapması gerektiğini öne sürmediysem, böyle düşünmediğim için değil bunun bir milletin vatanını koruma iradesi karşısında saygısızlık olacağını düşündüğüm içindi. Belli ki Rusya’nın konvansiyonel kara gücünü gözümde çok büyütmüşüm, Ukrayna devletinin ve halkının topraklarını koruma iradesini de göz ardı etmişim.
Dedim ya yanılmış olmaktan hiç gocunmam, hele öncesinde iddialı konuşmadıysam. Zaten başta Vladimir Putin ve onun kararlarını etkileyebilen kişiler ve gerek ülkemizde gerek başka ülkelerde Rusya’yı, Ukrayna’yı, güvenlik konularını ve modern savaş dinamiklerini benden çok daha iyi bilen ve oldukça da iddialı konuşan birçok uzman bu kadar yanıldıktan sonra ben neden gocunayım ki?
Çok değil bundan bir kaç ay önce Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Türkçe sosyal medyada da türlü hakaretlere uğruyor ve halkını felakete sürüklemekle suçlanıyordu (Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk’ün de benzer hakaretler ve suçlamalar ile karşı karşıya kaldığını biliyoruz.) Ülkesi için maliyeti büyük olacak bir savaşı başlatan Vladimir Putin’in saldırganlığında derin bir bilgelik bulanlar da vardı ki bunlar Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinde NATO’nun suçlu olduğunu öne sürüyordu. Hatta savaşta tamamen Ukrayna’yı haklı bulanlar da “maalesef” diyordu, “Ukrayna hantal da olsa devasa Rus askeri gücü karşısında fazla direnemez.”
krayna’nın Askeri Başarısı
Ukrayna ortaya koyduğu irade ve sergilediği askeri başarı ile ben dahil yukarıda saydığım herkesin yanlış düşündüğünü ortaya koydu. Önce Rus ordusunu Kiev’den püskürttü, sonra Yılan Adası’nı kurtararak Rusya’nın Odessa üzerinde denizden kurduğu baskıyı etkisizleştirdi ve son haftalarda da doğu ve güney cephelerinde karşı saldırı başlatarak Ukrayna tarafının iddialarına göre 6.000 km2 büyüklüğündeki toprağını işgalden kurtardı.
Ukrayna’nın askeri başarısında Türkiye dahil Batılı ülkelerin her geçen gün artan askeri malzeme ve parasal desteğinin elbette büyük rolü var. Türkiye’nin desteğini sadece Baykar’ın Ukrayna’ya satışını gerçekleştirdiği Bayraktar TB2 SİHA’larla sınırlı tutamayız. Türkiye’nin tam da Rusya’nın Odessa üzerindeki baskısını artırdığı günlerde Montrö Sözleşmesi’ne dayanarak savaşan tarafların askeri gemilerinin Boğazlardan geçişini askıya alması ve böylece Rusya’nın Suriye’den Karadeniz’e yönlendirmek istediği gemilerin savaş bölgesine geçişini engellemesinin savaşın gidişatında önemli bir etkisi oldu.
Ukrayna’nın karşı saldırısının da elbette sınırları var. Ukrayna’nın önümüzdeki günlerde çabalarını güneydeki Herson şehrine odaklaması bekleniyor. Rusya’nın bu şehri ikmal etmesi ancak Dinyeper nehri üzerinden mümkün olabiliyor ve Ukrayna bu nehir üzerindeki askeri köprüleri ortadan kaldırdığı için Rusya’nın bölgeye ikmal yapması çok zor. Dolayısıyla Ukrayna bu şehri de alabilir. Ancak Ukrayna beni bir kez daha yanıltabilir endişesiyle tereddüt ederek söylesem de, Ukrayna’nın mevcut karşı saldırısının böylece sınırlarına gelmiş olacağını düşünebiliriz. Önümüz kış olduğu için bu noktadan sonra silahlı çatışmanın temposunun düşmesi beklenebilir.
Ekonomik Savaş Şiddetleniyor
Ancak bu savaş Rusya ve Ukrayna arasındaki silahlı çatışmadan ibaret değil. Buna paralel olarak Rusya ve Batılı ülkeler arasındaki ekonomik savaş da şiddetlenerek devam ediyor. Batılı ülkeler Rusya’ya yönelik ağır yaptırımlar uygularken, Rusya da Avrupa’ya gaz tedarikini kesti. Yaptırımların Rusya’ya mali etkisi sınırlı oldu. Hatta petrol ve gaz fiyatlarının yükselmesi sayesinde Rusya’nın enerji ihracatı gelirleri artış gösterdi. Ancak Rusya’nın savunma sanayii de dahil olmak üzere birçok sektörü için ihtiyaç duyduğu teknolojilere ve yüksek teknoloji gerektiren ara mamullere erişimi ciddi şekilde kısıtlanmış oldu.
Rusya’daki siyasi sistem Putin’in askeri başarısızlığı kabul etmesini imkânsız kılıyor. Dolayısıyla Putin’in geri adım atmak bir yana genel seferberlik ilan etmek de dahil siyasi açıdan daha riskli seçenekleri değerlendirmesi ve ilkbahar aylarından itibaren çatışmayı tırmandırması şaşırtıcı olmayacaktır. Başarılı karşı saldırısından sonra özgüveni artan ve böylece Batı’dan daha da fazla ve nitelikli askeri destek alması muhtemel Ukrayna’nın ise toprak tavizi vermesi geçmişe göre daha da düşük bir ihtimal. Bu durumda sonucu belirlemesi muhtemel ekonomik savaş daha da önem kazanıyor.
Ekonomik savaşın sonucunu ise her iki tarafın direnme gücü ve adaptasyon kapasitesi belirleyecek. Avrupa zor bir kış geçirecek, muhtemelen sonraki kış da zor olacak. Çok ciddi bir doğalgaz sıkıntısı yaşayacak ve bunun etkisini gerek konut kullanımında gerekse sanayi kullanımında hissedecek. Bunun yanı sıra gıda fiyatlarının artışını da göz önünde bulundurarak Avrupa ülkelerinde siyasi istikrarın ciddi şekilde test edileceğini söyleyebiliriz. Ancak Avrupa ilk şoku atlatıp enerji politikalarını adapte edebilirse Rusya’nın enerji silahı boşa çıkmış olacak. Rusya ise ödeyecek parası olsa da belli teknoloji ve ara mamullere ulaşamayacak. Sadece otomobil ve beyaz eşya gibi kişisel ürünleri değil Ukrayna’ya yönelik savaşı sürdürmek için ihtiyaç duyduğu silahların bir bölümünü üretmekte veya tedarik etmekte de zorluk yaşayacak. Rusya, Batı’nın yaptırımları nedeniyle erişemediği teknoloji ve ara ürünlere başka kaynaklardan erişebilirse Batı’nın yaptırımlarının etkisi de azalmış olacak. Tabii Batılı ülkelerin de Rusya’nın yaptırımların etrafından dolanmasını önlemek için Türkiye de dahil Rusya’ya yaptırım uygulamayan ülkeler üzerindeki baskısını artırması şaşırtıcı olmayacak.
Ukrayna’nın son haftalardaki karşı saldırısının bir amacı da Avrupa’nın direncini artırmaktı ve bu konuda başarılı olduğu söylenebilir. Rusya’nın askeri başarısızlığı, Vladimir Putin’in stratejisinin Rus eliti ve halkı nezdinde daha çok sorgulanmasına yol açacaktır. Rus yetkililerin nükleer savaş tehdidini daha sık dile getirmesi elbette tesadüf değil, zira bir yandan kendi halkına moral verirken Avrupa’nın iradesini kırmak için elinde pek başka bir kart kalmamış gibi görünüyor.