“Mütevazı olalım; kimseye gurur kibir satmayalım…“ Boşa söylenmiş bir söz değil. Cumhurbaşkanı partisinin kadrolarına yapıyor bu uyarıyı. Şu cümle işçiye, öğrenciye söylenmez. Esnafa, emekliye, asgari ücretliye hiç söylenmez. Muhatabı olmak için dertsiz tasasız olmanız lazım. Zaten Erdoğan da koca bir salon dolusu tuzu kuru partiliye diyor; “mütevazı olun” diye.
Hakikaten öyle değilsen, içinde yoksa tevazu, adalet hoşgörü azsa yaşamında, kolay değil tavsiye üzerine yüce gönüllü olmak. Çok zor hatta. Hele ki, sesleri duymamayı seçen, yoksulluğa arkasını dönenler için yalancıktan bile mütevazı görünmek imkansız. Yanında sigortalı 3 kişi çalıştırmayan milyonerler, çivi çakmamış zenginlerle dolu her taraf. Ekonomik krizin ortasında şatafatlı zenginlikleriyle pırıl pırıl parlıyorlar, ama onların bulunduğu seviyeden yoksulluk görünmüyor. Kayseri yaklaşımında işittik geçen gün. İki örnek AKP milletvekilinin birine göre, asgari ücretli arabasını yılda bir ya da iki yılda bir değiştiriyormuş. Diğerinin gönlü daha bol : “Artık ev sahibi olmak, araba almak hiç zor değil. Her evde birkaç kişi çalışıyor. Türkiye’de hayat standardı çok değişti.”
Yokluğu yok sayarak, işsizim dardayım diyenin telefonunu şahit gösterip haklılık kovalıyorlar. Şimdi siz elinizi vicdanınızı aklınıza koyun söyleyin, böyle düşünen biri kimin derdine ortak olabilir. İki ay önce de Çalışma Bakanı, “Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı” demişti. Kısmen doğru galiba, iktidar tarafından gözetip kollanan bir kesim için çok gerilerde kaldı, mütevazı yaşam, dar gelirle hayat. Cumhurbaşkanı da kongrede partililere ‘seçime hazır olun’ derken hatırladı zaten:
“Sizden bir şey rica ediyorum. Makam mevki bunların hepsi geçici. Ne olur mütevazi olalım, kimseye gurur ve kibir satmayalım. Kim darda kalmış onlara biz ulaşacağız, yardım elimizi uzatacağız.”
İktidar, halkın sorunlarından uzaklaştığını biliyor, ama yaklaşamıyor. Bu bir kabul, bir itiraf sanki. Devletin yapamadığı, hazinenin yetişemediği il - ilçe yönetiminden, kadın kollarından bekleniyor.
“Çarşıda, pazarda, fabrikada, evde, iş yerinde her yerde olacağız. Hanımlara, gençlere, emeklilere ulaşacağız. İnsanımızı sevincinde de hüznünde de yalnız bırakmayacağız. Derman olabildiğimize derman, olamadığımıza dert ortağı olacağız.“
Tane tane sıralayıp istiyor Cumhurbaşkanı ama, o da söyleyemiyor nasıl yapacaklarını. Yarın seçim olacak gibi mütevazı olacaklar, dert sahibini bulup yardım edecek, dert ortağı olacaklar. Artık aynı mahallede değiller, hatta aynı dünyada değiller, nasıl olacak bu dertleşme. Kim çalacak kapıyı? “İyi günler, biz Ak Parti’den geliyoruz…” Ekmek, doğalgaz, elektrik, kira, işsizlik demeden ne konuşacaklar?
Esnaf, çiftçi, devletin el uzatmasını bekliyor; İktidar, mütevazılaştırabilirse partisinin kollarını uzatmaya çalışıyor. Galiba yoksula dar gelirliye değil kendine derman arıyor.