Haldun Solmaztürk
“Rahatsızlığını beyan eder—onurlu kadın, ahlaklı kadın…” Kim bunlar?
Çok sinirlenmiş, “Bir kadını çıplak arayacaksın, bundan rahatsızlığını beyan eder. Onurlu kadın, ahlâklı kadın bir sene beklemez” diyor.
‘Onurlu, ahlâklı değildir; ondan rahatsız olmamıştır’ demeye getiriyor. Bunu söyleyen bir kadın.!
“Bu [FETÖCÜ’lerden] kurgusal bir hareket-miş”; belli ki epey rahatsız (!) olmuş.!
Rahatsız olan bir tek kendisi değil; başkaları da var. Ama rahatsızlıkları oldukça seçici…
Örneğin “Bu salgına rağmen” en fazla vaka olan illerde lebalep (!) salonlarda kongrelerden rahatsız değiller.! Salonları ‘tıklım-tıklım’ doldurdukları için teşekkürlerden de.!
Şehitlerin toprağa verildiği gün—iptal edilmeyip—yapılan ‘kongreden’ de rahatsız olmadılar.!
Şehit annesini oğlunun mezarı başında telefona bağlatıp canlı yayında tüm dünyaya izlettirdiler. Sonra rahatsız (!) olup sansürlediler; ama ‘ver coşkuyu’ deyip kaldıkları yerden devam ettiler.!
Giresun’daki sel felaketinde, daha şehit jandarmaların cenazeleri aranırken—pandeminin ortasında—miting yapıp ‘keyif çayı’ dağıtıyor, belediye başkanını aklıyorlar. Rahatsızlık yok.!
Seçim öncesi, bir yolunu (!) bulup İmralı’dan ‘tavsiye mektubu’ getirenler, hatta sınırın öte tarafından TRT’ye ‘pozitif’ siyasi demeç veren kırmızı bültenliler (!) var—yine rahatsızlık yok.!
Bakan çocuklarının yatak odalarında kasalar, para sayma makineleri bulundu; “Onları oraya FETÖ koydu” dediler—hiç rahatsız olmadan. (“FETÖ koyduysa, niçin paraları iade edip bir de üzerine faiz ödendi?” diye sorulunca da alık alık baktılar.)
Geçiş ve yolcu garantili yollar, köprüler, havaalanlarının astronomik rakamlarda ‘ödemeleri’ aynen yapılırken, milyarlarca liralık kiralar iptal ediliyor—rahatsız olmuyorlar.!
Yargıtay’ın 21 sayfalık ‘onama’ kararının 16 sayfası bir üyenin ‘karşı oy’ şerhi—ama rahatız.!
Atatürk’ün emaneti Orman Çiftliği’nde ABD büyükelçiliği inşaatı devam ediyor—ne gam.!
Kıbrıs’a—'milli’ davamız ya—Cumhur ittifakı olarak (!) gidilmesinden de rahatsız olmuyorlar.
Devlet-partisi genel başkanı “Kılıçdaroğlu ve şürekasına” ağzına geleni söyleyip “Terbiyesiz herif” deme hakkını kendinde buluyor, ama ‘Haddini bil’ diyene dava açıyor—rahatlıkla.!
Partili belediye başkanı, il başkanını ‘siyaset mafyası’ olmakla, görevini kötüye kullanmakla, rüşvetle suçluyor; “Bütün makamlar Allahındır, senin değil” diyor, alenen—ama rahatlar.!
Türk devletini dolandıran, kamu bankalarından verilen (!) milyarlarca dolar krediyle aldığı şirketi batırıp, kredileri ödemeden kaçan Lübnanlı’yla fotoğraf veriyorlar—yine rahatsızlık yok.!
Eğitim yılı açılışında, ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda’ şarkısı terennüm edilirken, türbanlı kız öğrenciye—bakanın gözü önünde—çay servisi yaptırdılar. Ondan bile rahatsız olmadılar.
Ölümcül salgının ortasında Ayasofya’yı açıyoruz (!) diye binlerce insanı oraya taşıdılar, sonra da onlar ‘virüsü’ geldikleri yerlere taşıdılar. Rahatsız olmadılar—sağlık bakanı da olmadı.!
İki bakanın da bulunduğu toplantıda ‘beş yüz bin lira’ rüşvet kavgası çıktı… Allah için, ondan rahatsız oldular, habere erişim yasağı getirdiler—mahkeme kararıyla.!
Bir de ötekiler var—mafya bozuntularını ‘dava arkadaşı’ bilenler. Kadrolu magandalarını, silahlı saldırı için azmettiriyorlar, sonra da “Kendi kurguladı, kayda aldı” diyorlar—rahatsız olmadan.!
Berikileri de unutmayalım: hani “Her on üç kişi öldüğü zaman ulusal yas olmaz” diyenler. Amerika’ya en büyük hizmetleri yapmış—ve daha da yapmaya gönüllü—olanlardan, hangi akla hizmetse, ‘anti-emperyalist’ kahraman yaratmaya çabalayanlar.! Onlar da rahatsız değiller.!
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Etrafında bir tane adam yok mu ki Sayın Cumhurbaşkanım bu yanlış demiyor” diye soruyor. Adam çok da, hepsi rahatsız-olmazlardan.!
Pekiyi, kim bunlar…?
Standart, tekdüze bir profilleri yok…
Bir kısmı kininin (!) davacısı… Üniversitede bir arkadaşının başını açmak zorunda kalması öyle içine işlemiş ki bugün bir başka kadının tüm vücudunu açmaya zorlanması onu rahatsız etmiyor.!
Bir kısmı ‘Hoca Efendi Hazretlerine’ olan unutulmaz hizmetlerini (!) unutturma çabası içindeler. Selamsız bandosunu (!) yanına alıp sünnet çocuğu kıyafetiyle at biniyorlar—rahatsız olmadan.!
Bir kısmı sadakatlerini—nedametlerini—göstermek için darbe teşebbüsünü araştırır gibi (!) yapıp sonra raporu kaybediyorlar—yine hiç bir rahatsızlık yok, Elhamdülillah.!
Bir kısmının eğitim, turizm, sağlık, medya alanlarında büyük yatırımları var—elleri mahkum.!
Bir kısmına, rüyalarında bile göremeyecekleri makamlar, büyükelçilik, rektörlük, dekanlık, yurt-dışı kadrolar; başkalarına bir kaç yönetim kurulu üyeliği, çoluk-çocuğa iş, kredi, burs, köşe verilmiş. Eşe-dosta ihaleler, imar değişiklikleri, ÇED raporları var. Bir de limitsiz kredi kartları.!
Dolçe vita…
Devlet gücünü kontrol ediyor, kutuplaşmayı derinleştiriyor, hukuk-dışılığı meşrulaştırıyorlar.
Bu ‘ahlâklı’ azınlığa söylenecek bir şey yok, söyleseniz de yararı yok—rahatsız olmuyorlar.!
Bizim konuşmamız gereken utanan ve rahatsız olan büyük çoğunluk, bu ülkenin iyi insanları… Onlara ulaşmalı, vicdanlarına hitap etmeli ve bir araya gelmeliyiz.
Oralardan gelen Ahmet Davutoğlu, “Ey ehl-i vicdan, artık ayağa kalk.!” diyor.
Konuşmalı, dinlemeli, anlamalı, anlatmalı, ehl-i vicdanı artık ayağa kaldırmalıyız.!